17 Şubat 2010 Çarşamba

MADRİD DÖRDÜNCÜ GÜN

Yaşasın bu sabah ne yapacağımızı biliyoruz. Nerede kahvaltı edeceğimizi biliyoruz. Dün Ender’i bulmaya çalışırken Gülda’nın Madrid’e geldiğimizden beri bulmaya çalıştığı La Plaza de Santa Ana’ya gidiyor ve Mesón Cinco Jotas adlı yerde kahvaltı ediyoruz. Burada da yine garsonlarla bir anlaşmazlık yaşıyorum. Sipariş ettiğim yiyecek ile yemeyi planladığım yiyecek aynı olmayınca diğer masalara gözüm kayıyor ve birinin tereyağı, reçel yediğini görüyorum. Yerimden kalkıp tezgahın oradaki garsona önce gösteriyorum anlamıyor , sonra elinde bir ekmeğe tereyağını sürdüğünü gösterince işaret dili ile bunu istediğimi ifade etsem de bu sefer garson bana olmaz der gibi başını sallayıp "No" diyor. Ne yani ?! Bana vermek mi istemiyor? diye hiddetleniyorum ancak birileri yardımıma koşuyor. Bu ülkede bu garsonlarla bu iş yürümez diye ben sabahtan başlıyorum gene söylenmeye…



Ardından gezmediğimiz Museo Thyssen-Bornemisza'yı gezmeye karar veriyoruz. Bu müzedeki eserlerin hepsi özel bir koleksiyonun parçaları ve dünyanın en önemli özel koleksiyonu olarak nitelendiriliyor. Bu koleksiyonu Baron Heinrich Thyssen-Bornemisza ile oğlu Hans Heinrich meydana getirmiş. Müzede yer alan eserler karma bir nitelik taşıyorlar ve Rönesans döneminden Pop Art’a kadar çok çeşitli eser mevcut. Özellikle 1931 yılında Edward Hopper’ın yaptığı Otel Odası ve Claude Monet’nin El Puente de Charing Cross, Dali’nin Dream Caused by the Flight of a Bee around a Pomegranate, one Second before Waking up , Paul Gauguin'in Mata Mua adlı eserlerine bir kez daha hayranlık duydum.

Posted by Picasa


Müzeyi gezerken bazı ressamların klasik resim yaptıkları döneme ait bir iki çalışma görünce şaşırdım ki bu ressamlar İzlenimcilik akımındandılar ve espri olsun diye “AAA! Gülda bak… Bulanıklaşmadan önce böyle resimler de yapıyormuş” yorumumum bizim bir anda sinirimizi bozdu ve günlerin yorgunluğu ve Madrid'lilerin sıkıcılığı nedeni ile bir süre resimleri böyle yorumlamaya başladım ve bu bizde bir gülme krizi yarattı ve çok gülüp eğlenmemize sebep oldu. Bu müze bana kalırsa gerçekten çok güzeldi, ayrıca mağazası da daha başarılı idi ancak çok pahalı geldi.



Müzenin ardından Park del Retiro’da bir gezinti yaptık ve Gülda ne kadar ısrar ettiyse de gölde kayıkla gezintiyi reddettim. Bir ara bir resim çektirmek istedik ve iki kızla birlikte önümüzden geçmekte olan bir çocuğa ricada bulunduk. Çocuk sanki ona saldıracakmışız gibi tereddüt etti ve hemen acele bir şekilde çekip bize verdi. Kızlarla uzaklaştı. Makineye nasıl çıkmışız diye elimize aldığımızda gördük ki çekmemiş! Herhalde “Yahu tam kızları ayarlıyordum, şu iki gıcık turist taş koydu “ diye düşündü ve çekemeyince de uğraşmak istemedi.!!! Parkta gezerken bir iki kişinin bize laf atıp işi uzatması ile Gülda ile tedirgin olduk ve hızlı adımlarla uzaklaşarak bu park işine son verdik.

Posted by Picasa


Akşam ise Calle de Las Huertas’ta bulunan Maceiras adlı restaurant’ta yemek yemeğe gittik ve Allah ne verdi ise sipariş edip yedik. Yemekler çok güzeldi ve yarın da sıkıcı Madrid’den Toledo’ya doğru yolculuk yapacağımız için iyice keyifli hale geldik.

Billur

Madrid’de Sonbahar

La Plaza de Santa Ana çok güzel bir meydan. Geceleri çok kalabalık oluyor. Meydanı kesen sokaklarda da bir sürü güzel bar, Flâmenko mekânı ve restoran var. Meydanın ortasında da Federico Garcia Lorca’nın heykeli göz kırpıyor.



İspanya’nın her yeri Lorca’nın anıları ile dolu. Bizim bu sabah kahvaltı yaptığımız bu meydanda Lorca şiirlerini bağıra bağıra okumuş. Hukuk eğitimi yapmak için geldiği Madrid’de Dali ve yönetmen Luis Buñuel ile tanışmış. Şiirlerinde Dali’ye olan aşkını itiraf etmiş. Ölümüm renginin beyaz olduğunu düşündüğü için beyazlar giymiş. Cinselliğin ölüm olduğuna inanan Dali ile beraber gezmiş. 1936 yılına gelindiğinde ise, komünist, Çingene ve eşcinsel avına çıkmış Franco yandaşları tarafından Granada’da kurşuna dizilmiş. Cesedinin kalıntıları hala aranıyormuş.



Buenos Aires’de Borges ile ilgili Billur’u bunalttığım ve kendi Borges’sini yaşamasına izin vermediğim için, bu geziye yanıma bir Lorca şiiri bile almadan çıktığımı belirtmeliyim. Zaten bir önceki Madrid gezimin ana teması da Lorca idi. Bir de Juan Benet’nin de Madrid’de Sonbahar’da dediği gibi “Madrid’in pek çok sahibi var.” Sanatçılar, yazarlar, ressamlar, bilim adamları ile bütün oluşturan. Dolayısı ile ilgilenilmesi gereken çok kişi var. Bizse hem çok yorgunuz hem de çok şaşkın.



Madrid’in üç müzesi arasında benim en sevdiğim müze Museo Thyssen-Bornemisza oldu. Sırf Monet’nin; El Puente de Charing Cross (Charing Cross Bridge) adlı eserini görmek için bile gitmeye değer. Resmin, fotoğraflarında gördüğümüz hali ile hiçbir ilgisi yok. İlk bakışta sadece mavilik görülüyor. Resme yaklaşıp uzaklaştıkça, resmin içindeki detaylar; bir kaybolup bir yerine oturuyor. Resim neredeyse sihirli…



Müze mağazasında inanılmaz tasarımlar vardı. Tasarımcılar; ressamların resimlerinde bulunan detaylar ile kolyeler, küpeler, çantalar tasarlamışlar. Örneğin, Renoir’ın Woman with a Parasol in a Garden adlı resminde bulunan çiçekler, bir keçe çantanın üzerinde kullanılmış, çok başarılı idi.

Park del Retiro’da gezinti, ardından Serrano Caddesinde yürüyüş, eve dönmeden önce yine market alışverişi derken yine akşam yemeği vakti geldi. Maceiras (Huertas No: 66) Kuzey Galiçya’nın kır lokantası olarak tarif ediliyor. Rezervasyon yapılmıyor, ancak, biraz beklemeyi göze alırsanız sizi muhteşem yemekler bekliyor. Fiyatları ise oldukça makul. Bizim seçtiklerimiz:

Deniz Tarağı (almejas),
Haşlanmış Ahtapot (pulpo)
Midye (Mejillones)
Bir tür yeşil biber (pimientos de padrón)
Yan masadan göstererek sipariş vermeyi başardığımız büyük bir deniz kabuğu içinde gelen bir yemek

 
Posted by Picasa


Bizden bir gün önce burada yemek yiyen Ender, patates püreli ahtapot ve şiş yememizi de önerdi ancak onları nasıl sipariş vereceğimizi bilemedik. Menü yoktu, varsa bile bize vermediler. Duvarda yazılanları da biz anlamadık.

Maceiras’da yemek gece yarısına doğru bitiyor. Bu esnada ışıklar karartılıyor ve restoranın ortasında keltlere özgü bir içki olan; Queimada hazırlamaya başlanıyor. İçki hazırlanırken, karanlıktan gelen güçlü ve tok bir ses içkiyi içmeye, onlara katılmaya davet ediyor:




Owls, white-owls, toads and witches.
Demons, goblins and devils,
spirits of the misty vales.
Crows, salamanders and mages,
charms of the medics.
Rotten pierced canes,
home of worms and vermin.
Wisps of the Holy Company,
evil eye, black witchcraft,
scent of the dead, thunder and lightning.
Howl of the dog, omen of death,
maws of the satyr and foot of the rabbit.
Sinful tongue of the bad woman
married to an old man.
Satan and Beelzebub's Inferno,
fire of the burning corpses,
mutilated bodies of the indecent ones,
farts of the arses of doom,
bellow of the enraged sea.
Useless belly of the unmarried woman,
speech of the cats in heat,
dirty turf of the wicked born goat.
With this bellows I will pump
the flames of this fire
which looks like that from Hell,
and witches will flee,
straddling their brooms,
going to bathe in the beach
of the thick sands.
Hear! Hear the roars
of those that cannot
stop burning in the firewater,
becoming so purified.
And when this beverage
goes down our throats,
we will get free of the evil
of our soul and of any charm.
Forces of air, earth, sea and fire,
to you I make this call:
if it's true that you have more power
than people,
here and now, make the spirits
of the friends who are outside,
take part with us in this Queimada.


Gülda

3 yorum:

Imge dedi ki...

İlk resimde tam arkanızda duran fıçıların üstünde dark bira içmişliğimiz var.. Nostalji yaşattınız bana, üzerinden beş ay geçmiş..:)

Sevgiler..

Ayşe dedi ki...

Bu şiirden sonra bende Queimada içmek istedim.

Kahvaltı dedinizde: İspanya'yı bilemiyeceğim ama 15 gün Çinde tatlımsı ekmeklerle yanlızca tereyağı yediğimi bilirim. Türkiye geldiğimde ilk yaptığım cıtır bir ekmek almak, yanında beyaz peynir, zeytin,kaşar, kaymak, domates, salatalık bide çay. Hımmmmm bizim kahvaltımızı hiçbir şeye değişmem.

Peyman dedi ki...

Ne yazık ki henüz göremediğim şehirler Madrid ve Barselona...Birgün gidersem yazılarınız mükemmel rehber olacak :)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails