
Yazari: Canan Tan
Mekan: Happymoon
Tarih: 30.06.2009
Sunucu: Ayşen
Katılımcılar: Aysun, Aycan, Ayşe, Billur, Belkis, Bilgen, Gülda, Özlem, Peyman, Reyhan, Yonca
'' Hep cihaz ile yaşasın! diye feryat ediyor Nehir. Razıyım ben. Kalbi atsın, soluk alıp versin, bu kadarı bile yeter bana. ''
10 yorum:
Ayşen,
Seçtiğin mekan, fenerler, yaptığın melekler, masanın üzerinde bulunan taşlar, çiçekler, sen ve daha da önemlisi araştırmaların ile romanın çok üzerine geçmiş olan çizgi o kadar güzeldi ki, romanın tüm kötülüğünü örttü. Çok teşekkürler, ellerine sağlık.
Sevgili Ayşen,
Organ bağışı aslında hiç düşünülmeden verilmesi gereken bir karar ancak insan hayatta iken bu kararda çelişkiler yaşıyor. Dün akşam bu epey tartışıldı. Sunumun kitapdan ÇOK daha sürükleyiciydi ve zaman nasıl akıp geçti anlamadım. Ortamı çok güzel hazırlamıştın eline sağlık. Bu arada önünde duran ayrı ayrı ataşlanmış notlarında dikkatimizden kaçmadı!. Verdiğin emek için çok teşekkür ederim. (Ayşe)
Günaydın herkese,
Özenle seçilmiş kırmızı saksılı çiçekler, el yapımı keçe melekler, konsept pasta,ortam ve sunum hepsi cok guzeldi. Başım çok ağrıyor olsa da çakralarımı açmaya yardımcı olan güzel çakıl taşları ve Ayşe'nin ağrı kesicileri sayesinde bu güzel toplantının sonuna kadar kalabildim. Benim içn en ilginç nokta aslında "aaa herkes organlarını bağışlamalı" yaklaşımının aslında gerçekten düşünüldüğü zaman ne kadar da tartışmaya açık bir konu olduğunu görmek oldu. Sabah işteki arkadaşlarımla da konuştuğumda gerçekten herkesin bu konunun suistimal edilmesi ve sistemin işlemediğine dair ne kadar kuvvetli bir inancı olduğunu gördüm. Hatta bunu bizzat yaşayanlar da olmuş. Organları yaşarken bağışlamak aslında pratikte öldüğünde çok da bir şey ifade etmiyor.Bu prosedürleri yerine getirmesen de ailemizin biz öldüğümüzde bu kararı vermesi yeterli.Sadece bu konuyu soracak ve ikna edecek bir kişinin hastanede olması gerekiyor. Dolayısıyla bu şi yapabilecek bir ekibin varlığının yanı sıra yaslı aileyi doğru zamanda ikna edecek uzmanlara gerek var. Yani bu işi doğru iletmek, dine uygunluğunu anlatmak, vb. (Bİlgen)
Ayşen'cim,
Ferzan Özpetek filmlerinin bir hayranı olarak, yarattığın Cahil Periler atmosferi gerçekten tam ruhuma hitab ediyordu. Ayrıca çoktandır görmediğim gün batımını Fenerbahçe koyunda salınan yelkenlilerin tepesinde görmek harikuladeydi.
Meleğimi arabama astim.
Sabah da organ nakli ile ilgili verdiğin faydalı bilgileri, enteresan örnekleri ofisteki arkadaşlara aktardım.
Gerçekten bu kadar güvensizlikle yaşadığımız şehirde, ülkede organ nakli ne kadar doğru şekilde yapılabiliyor, dün akşam da gördüğümüz gibi tartışmaya çok açık bir konu. Ama şu da muhakkak ki, ölümümüzden sonra ihtiyacı olanlara bağışlayabileceğimiz organlarımızın insanlara hayat vereceğini bilmek çok tatmin edici.
Ellerine, emeğine sağlık. (Peyman)
Sevgili Ayşen;
Datça yolculuğumu bu sunum için ertelemiştim ve ertelediğime de açıkçası değdi. Asında gün boyu çok sıkıcı geçmişti ve bir an gelmemeyi bile düşünmüştüm ama sonra böyle sıkıcı geçen günlerin ardından sunumların nasıl iyi geldiğini kendime hatırlattım ve ...haksız çıkmadım..Özenle hazırlanmış bir masa...Çiçekler ve ağaçlara asılmış melek figürleri...ve müthiş hoş görünen Ayşen!
Açıkçası ben kitabı beğenmedim ve sanırım en yüksek sesle de dile getirdim. Ancak daha sonra her kitabın okuyana öğrettiği bir şeyler, düşünmesine yol açan yeni fikirler vardır tezimden hareketle daha olumlu bakmaya çalıştım .En azından organ nakli ile ilgili olarak fikirlerimizi ve derinliklerimizde yatanları biraz da olsa su yüzüne çıkardı diye düşünüyorum. Hepimizin teoride de olsa organ naklini onayladığımızı ama iş pratiğe geldiğinde güvensizlik, yeterli bilgiden yoksun olmamız, aslında hiçbirimizin ölümü düşünmediğimiz ve ölsek de sonsuza dek şimdiki halimizde görüneceğimizi düşündüğümüz gibi ilginç hususlar ortaya çıktı.
Senin organ naklinde yaşanan olaylarla ilgili olarak yaptığın araştırmaların Canan Tan tarafından hiç doğru ve detaylı bir şekilde romana yansıtılmaması da -çünkü ana tema öyle gibi verilmişti-beni aslında daha da sinirlendirdi. Anlattığın olaylar gerçekten ilginçti.
Bu kitabı okuduktan sonra bloglarda araştırma yaparken "aylindendenemeler" diye bir bloga kitapla ilgili yorumlarımı yapmıştım:
Sevgili Aylin Hanım;
Canan Tan'ın En Son Yürekler Ölür adlı kitabı için yaptığınız yorumlara ne yazık ki katılmam mümkün görünmüyor.
Sayın Canan Tan kitabı fazlaca kadınca ve adeta çocuklara kitap yazar edasıyla yazmış. Ağızdan ağıza pazarlama yöntemi, organ naklı konuları, abartılı bir karakter olan Nisa'nın resim konusundaki verdiği eğitici bilgiler (örneğin Frida Kahlo hakkında eve ziyarete gelen Nehir'e doğum tarihini söylemesi -ki onca söylenmesi gereken şey varken)okurda hiçbir merak uyandırmaya yönelik bir tarza sahip olamdığı gibi, eğreti durmuş "aman şurada da biraz eğitici öğretici olsun" kabilinden bir bilgilendirmeden öteye geçememiş.
Herşey kurmaca iken; Dokuz Eylül Üniversitesi'nin adının ve koordinatörün adının geçmesi; birden Akmerkez'in ortaya çıkması da hoş olmamış. Kitapta Nehir'in İstanbul'a dönüşünde Nisa ve Sultan'ı kapıda bırakarak eve girmesi ifadesinden sonra aslında Sezenler ile hiç görüşülmediğinin yazılması da bir hata olarak karşımıza çıkıyor.
Nehir’in organ nakline karşı çıkmasının ardından beni yalnız bırakın demesi ve sonra kabul vermesini yazar hiçbir şekilde yansıtamamış; duygu ve düşüncelerini, savaşımlarını, aklından geçenlerini, gelgitlerini vs daha iyi dillendirmeli ve sadece “Deniz olsa ne yapardı” cümlesinin ardına sığınmamalıydı zira Deniz hakkında da çok bilgimiz yok. Düğün öncesi her şeyin kusursuz gidiyor olmasının ardından mutlaka kötü bir şeyler olur hurafesi ve Deniz’in ölmesi, hayatını en ince ayrıntısına kadar planlamak isteyen Arda’nın neredeyse tek geçerli sebebinin kendisinin oğlak burcu olmasına dayandırılması, Deniz ile Nehir’in tatillerinde Ölüdeniz efsanesini anlatmak üzere hazır bekleyen “gözlemeci “ teyzenin gerçekdışılığı (gerçek dışı öğeler barındırsa, kabul), bu efsanenin veriliş tarzının roman akışında zayıf kalması da eleştirilecek yönlerden. Hele Deniz, Nehir ve Derin üçlemesi ve bunlara yüklenen anlamlar; denizin nehire kavuşması gibi mecaz anlamlar yüklenen ifadeler beyaz dizilerde bulunacak cinstendi.Ruh çözümlemeleri bir ruh doktorunun , ressam hakkında bilgiler bir resim öğretmeninin ağzından anlatılır edasındaydı.
Ayrıca Arda’ya olan yakınlaşmanın temeli ve nasıl bu noktaya gelindiği de hiç gerçekçi olmadığı gibi, Nisa’nın o kalbe dokununca oğlundan izler bulması, Nehir’in dokununca Arda’yı bulması da yüzeysel bir yaklaşımı içeriyordu. Nehir’in babasının birden ortaya çıkması ve bunca yılın ezikliğinin çözümlenmesi de her şeyi mutlu sona bağlamanın getirdiği zorlama bir bölümdü. Bir evhanımı olan, nazar,kısmet vs gibi hususlara kafayı takmış abla Nevin’in organ naklinin yapılmasının ardından kişilerde ortaya çıkan vericinin özelliklerini taşıma hususunda da Nehir’e söylediği “konunun edebi olarak ele alınmadığı, sinemada da iyi işlenmediği” gibi yazarın yapmış olduğu araştırmanın izlerini taşıyan sözler de çok eğreti durmuştu.
Tüm bunların yanı sıra diğer her şey çok klişeydi; zengin bir playboy, başarılı, hırslı genç iş kadını, plazalar, yalılar, tatil köylerindeki tatil kavramının eleştirilmesindeki değinilen hususlar.....Ayrıca bu kadar bilgi gurusu olan Canan Tan’ın Özdemir Asaf’ın diye yazdığı dörtlüğün aslında Can Yücel’in Fark Etmeli İnsan şiirinden olduğunu bilmemesi ve böyle bir konuda yanlış bilgi vermesi de kabul edilir bir şey değil.Bu kitaptan olsa olsa 200 bölümlük bir tv dizisi çıkabilir herkesi de ekrana bağlar; aradaki boşlukları ve yüzeysel geçişleri de oyuncular tamamlayabilir, diye düşünüyorum.
Saygılarımla,
B.Hayal
Herşeyden önce ,geç te olsa,bloğa ilk defa yazı ve dolayısıyla yorum yazdığım için çok heyecanlı olduğumu belirterek başlıyayım :)
Roman;
Çok klişe tiplemeler,çok sıradan hatta eksik bir anlatım ...
Buna rağmen ;
- Yine de yüreğime dokunan yerler varmış ki yüreğimin burkulduğu anlar olmadı değil...
-Ben söyleyecek sözü olan ve derdini anlatmak isteyen herkesin konuşmasından ya da yazmasından yanayım,evet romancı Canan Tan ı tekrar okumak için heves duymuyorum ama organ nakli konusunu da burada bırakmamak niyetindeyim ve hatta korkularımı yenersem kimbilir belki bir gün...
-Hal böyle olunca, Eczacı Canan Tan bir taşla iki kuş vurmuş sayılmaz mı? Hem içindeki susmayan sesleri dile getirerek romancı yanını tatmin etmiş, hem de çok basit anlatımıyla okumayan halkıma kitap okutmuş ve dahası, bir broşürde gördüğümüzde ya da bize dayatıldığında dinlemeyeceğimiz,okumayacağımız organ nakli gibi buzz! gibi bir konuda, bir parça da olsa düşünmemize yol açmış.(sanırım vurduğu kuş üç oldu ya neyse) Deniz yıldızının hikayesindeki gibi; belki sadece bir insan için farkeder ama az şey midir?
Mekan;
Canım Ayşen, yine sihirli elin değmiş ve ortam öyle başka ,öyle alıp götüren başka bir yere dönüşmüştü ki sen bakma benim tanımıma ! aklıma düşürdüğü Ferzan Özpetek in karesinden farklı değildir ,ifadem değişik olabilir :)
Ben bizim toplantıların sanırım en çok bu kısmını seviyorum ,gittikçe noktalama işaretlerini teker teker kaybettiğimiz bu toplumda,soru işareti bol bir gece daha kapandı ve Ferit Edgü nün de dediği gibi "Noktalama işaretlerinden (söylemem gerekli mi?) en çok soru işaretini severim"
Allahım; Allahım!
Aysuncuğum;
Ellerin dert görmesin diyor, güzel ve hoş yorumlarının devamını diliyorum.
Sevgiler
Billur
Merhaba
Canan TAN'ın kitaplarını çok severim, hemen hemen hepsini okudum sayılır. Ayrıca teşekkür ederim, iyi günler..
Merhaba,
Hastalarımız için böbrek satın almak için bir kez daha buradayız ve onları kurtarmak için bir böbrek yapmak isteyen herkese iyi miktarda para ödemeyi kabul ettiler ve böylece bağışta bulunmak istiyorsanız veya bir Hayat kurtarmak istiyorsanız, Lütfen aşağıdaki e-postayı bize yazın.
Bu sizin için zengin olmanın bir fırsat, biz temin ederim ve bizimle% 100 güvenli bir anlaşma garantisi, her şey kanunen kurbanlar böbrek bağışçılarına göre yapılır.
Artık boşa harcamayın, lütfen irruaspecialisthospital20@gmail.com adresine bize yazınız.
Irrua Uzman Eğitim Hastanesi.
Yorum Gönder