2 Nisan 2010 Cuma

YAKUT YÜZÜK-DIANE HAEGER 01.04.2010




Kitap: Yakut Yüzük
Yazar: Diane Haeger
Sunucu: Peyman
Mekan: Asmalı Cumba
Katılanlar: Ayşen, Aysun, Ayşe,Bilgen, Billur,Belkis,Gülden, Gülda, Yonca



'' Yüreğimin bakışında güzelliğin besbelli. Ama sadık fırçam boy ölçüşümez yüreğimin gözüyle, sana olan aşkım aciz kılar başka herşeyi.''



DIANE HAEGER



“Yazmak, onu aramaktan vazgeçtiğimde beni bulan bir kariyer”

15 yıl önce Klinik Psikoloji doktorası yaparken, 31 yaşındaki Diane de Poitiers ile uzatmalı sevgilisi Fransa Kralı’nın oğlu II. Henri arasındaki aşkı keşfetmesi, onun Fransa’ya pek çok seyahat yapmasına önayak olmuş. Courtesan (Odalık) yazarın ilk kitabı olmuş ve hayatının akışını tamamen değiştirmiş.





“Yazımı, çağların değişimine adapte etmeye razı olmam, benim için hâlâ kitaplarımın yayınlanması için temel unsuru teşkil ediyor. Bu da genç yazarlardan en sık aldığım soru. Benim önerim kendinize ve amaçlarınıza karşı samimi olmanız. Şayet gerekliyse, razı olmak, bana olduğu gibi, nerede olmak istediğinize göre bedel ödemektir. Ne kadar farklı olduğu önemli değil, her kitap öğretici bir deneyim ve bir yazar olarak kendinizi geliştirmeniz için bir şanstır."

The Perfect Royal Mistress (Kusursuz Kraliyet Metresi), yazarın bilmeden başladığı tarihi yolculuktaki dokuzuncu kitabı, okurlarını ve kendisini Rönesans Fransa’sından İskoçya’ya, Kraliyet İngilteresine, Güney İç Savaşına ve yeniden renkli Restorasyon devrinin İngilteresine taşıyan bir kitap olmuş.

The Secret Bride (Gizli Gelin), The Secret Wife Of King George IV (Kral IV.George’un Gizli Eşi), The Queen’s Mistake (Kraliçe’nin Hatası) yazarın diğer kitaplarıdır.

KİTAP ÖZETİ



Raffaello Sanzio, Papa X. Leo’nun gözde ressamı olarak Vatikan’a yakın bir yerde yaşamaktadır.

Papa X.Leo, dünyaya varis bırakamayacağı için, kendisinin yaşadığının tek kanıtı olacak, pek çok eser bırakmak istediğinden, Raffaello’ya sürekli sipariş vermektedir.
Raffaello, yaptığı Madonna tablosu için birbirinden değişik modelle çalışır. Ama hiçbirinde Madonna’nın duruşunu yansıtan bir ifade yakalayamaz. Raffaello için Madonna resmi yapmak küçükken yitirdiği annesini yeniden hayata döndürmenin bir yoludur.

Bir gün yolda yürürken, yanından geçen, kucağında küçük bir çocuk taşıyan Margherita Luti ile karşılaşır. Onu ilk gördüğü anda aradığı Madonna yüzüne sahip olduğuna kanaat getirir. Yardımcısı Giulio Romano’dan kızı takip etmesini ve nerede yaşadığını öğrenmesini ister.

Raffaello, eserleriyle olduğu kadar, yaşadığı yoğun cinsel hayatıyla da ün salmış bir ressamdı.

Margherita Trastevere’de yaşayan bir fırıncının kızıdır. Annesinin kendisine öğrettiği gibi, ancak büyük aşkıyla hayatını birleştirebilecek erdemli bir kişidir. Raffaello’nun ününü bildiği için Madonna tablosuna modellik yapması konusundaki teklifini geri çevirir. Ailesi, Raffaello’ya modellik yapması karşılığında gelecek florinlere ihtiyaç duyduklarını belirterek Margherita’yı ikna ederler.



Margherita ve Raffaello arasında tutkulu bir aşk başlar. Ancak bu Vatikan’ın büyük tepkisini çeker.

Margherita’nın, Raffaello’nun yaratıcılığına engel olduğunu düşünen Papa X.Leo, kendisinden önce Papa olan Piskopos II.Julius tarafından Sistina Şapeli için sipariş verilen Madonna panosunun henüz bitmemesini bahane eden Kardinal Bibbiena tarafından Raffaello’ya karşı doldurularak, Margherita’dan vazgeçmesi sağlanmaya çalışılır.
Kardinal Bibbiena Papa X.Leo’nun hem yakın dostu hem de katibidir. Ve Raffaello’nun yeğeni Maria ile evlenmesini istemektedir.

Raffaello’nun hem Madonna panosunu bitirmemiş olması, hem de Margherita ile ilişkilerinin ağızdan ağıza dolaşması Bibbiena’yı rahatsız eder.

Raffaello Traiannus’da yani Coloesseum altında yapılan arkeolojik kazılarda Neron’un sevgilisi Poppaea’ya verdiği yakut yüzüğü bulur. Bunun Margherita’ya verebileceği en güzel hediye olduğunu düşünür. Ama Bibbiena yüzüğe el koyar.



Bibbiena, Giovanni de Medici Papa X.Leo ünvanını almadan önce arkadaş olduğu Agostino Chigi ve Papa X. Leo Raffaello’yu cezalandırmak için bir plân kurarlar. Margherita’yı kaçırarak, Roma dışındaki Papalık sarayında alıkoyarlar.
Giulio Romano, Margherita’nın Raffaello’nun rakibi Michelangelo’nun dostu Sebastiano Luciani ile birlikte gittiklerini gördüğünü söyler. Ancak bir süre sonra Margherita’nın kaçırılmış olduğunu Raffaello anlar ve Papalık sarayından onu almaya gider.

Raffaello artık Papa’ya da onun yanındaki adamlarına da güvenmemektedir. Tümüyle işlerden kendini çeker.

Papa X.Leo, Bibbiena ve tabii Chigi Raffaello’nun bu tavrından en çok etkilenen kişiler olmuşlar, istedikleri eserler yarım yamalak, Raffaello’nun ilgisini beklemektedir.

Papa’nın Bibbiena’ya hediye ettiği yakut yüzük, Raffaello’nun her şeyi unutması karşılığında Raffaello’ya verilir.

Raffaello hayatının kadını Margherita’nın bir portresini yapmaya karar verir. Düğün portresi adını verdikleri portrede, göğsünün üzerine yerleştirdiği elinin tam kalbine uzanan parmağında yakut yüzüğü resmeder.

Raffaello’nun en büyük korkusu anne ve babası gibi genç yaşta ölmektir. Nitekim Chigi Sarayı’na davetli oldukları bir akşam Raffaello rahatsızlanır.
Vatikan doktorları Raffaello’nun başından ayrılmaz. Margherita tüm hastalık sürecinde uzak tutulmaya çalışılır.

Papa’nın asla kabul etmediği evliliklerini yerine getirmek için Margherita’nın son çabaları da boşa gider.

Raffaello öldüğünde Margherita cenazesini bile göremez. Giulio Romano, Vatikan’ın Margherita’yı rahat bırakması için Margherita’yı reddettiğini söylemiş ve günahlarının affı törenine götürülmüştü.

Margherita ne ailesinin yanına dönebilirdi, ne de Roma’da tek başına yaşamaya devam edebilirdi.

Raffaello’nun onun için hazırladığı ve Giulio Romano’ya gerçekleştirmesi için yetki verdiği şekilde Margherita Sant’Apollonia Manastırı’na kapanır. Yakut yüzük rahibelere teslim edilir.

Giulio Romano, Raffaello öldükten sonra Margherita’nın üzerinden tepkileri uzaklaştırmak adına, portredeki yakut yüzüğü kapatır.

Raffaello, Pantheon’a defnedilir. Raffaello’dan sonra vefat eden yeğeni Maria’yı da Bibbiena, onların sonsuza kadar birlikte olmaları için Pantheon’a defnettirir.

RAFFAELLO

Raffaello Sanzio, doğum yeri olan Urbino sebebi ile Raffaello Urbino olarak da bilinir.

Santi ailesinden gelen Raffaello’nun babası Giovanni Santi de bir ressam ve şairdi.
Yüksek Rönesans döneminde, yeri Michelangelo ve Leonardo Da Vinci’den sonra anılır. Andrea del Sarto, Correggio ve Titian kendi döneminde eserlerinin karşılaştırıldığı sanatçılardır.

Öncelikle babasının atölyesinde yetiştirilen Raffaello’nun yeteneğini gören babası, Giorgio Vasari’nin 16.yy’da yazdığı yazılara göre, ki yazar Diane Haeger’da romanını yazarken bu yazılardan esinlenmiştir, onu daha iyi bir öğretmen olan Pietro Perugino’nun atölyesine göndermiştir.



17 yaşındayken atölyeden ayrılan Raffaello, Castello şehri için bazı eserler verir. Bu eserler Castello şehrinin resim galerisinde saklanmaktadır.Aynı dönemde yapılmış bazı eserleri şu anda Londra Nasyonel Galerisi ve Vatikan Resim Galerisinde yer almaktadır.

Aynı dönemde, Siena’daki Piccolomini Kütüphanesi için, yine Perugino’nun öğrencilerinden Pinturicchio, Bernardino di Betto, ile ortak çalışmaları sonucunda Papa Pio II’nin hayatından sahnelerin yer aldığı afreskleri yapmıştır.



1504’te Raffaello en büyük eserlerinden birini gerçekleştirmiştir: Meryem’in Evliliği, bugün Milano’da Brera resim galerisinde yer almaktadır. Eser Perugino’nun bir resmini baz almış olsa da, Raffaello burada hocasının tarzını aşmış olduğunu göstermektedir.

Aynı yıl ressam Floransa’ya yerleşir, ama Urbino sarayı ile ilişkilerini koparmaz ve nitekim Guidobaldo da Montefeltro ve Elisabetta Gonzaga’nın portreleri ile Şeytanla savaşan San Michele ve ejderhayı öldüren San Giorgio’nun yer aldığı plakayı yapmıştır.

Eş zamanlı olarak usta Perugia şehrine ait iki eser gerçekleştirmiştir: New York Metropolitan Müzesi’nde yer alan Colonna Küreği ve Londra Nasyonel Galerisinde bulunan Ansidei Küreği.

Floransa’da lokal kültürün temsilcileri Leonardo ve Michelangelo ile bağlantıda olur.
Leonardo’nun etkisi bir göbeğe yerleştirilmiş Madonna Terranova, 1506 yılındaki Grandük’ün Madonna’sı , Küçük Madonna Cowper, Aziz Aile ve Orleans Madonna’sı eserlerinde görülür.

1505 ile 1508 yılları arasında daha çok kasaba panoramalı eserler yaratmıştır: Cardellino’nun Madonnası, Yayla’da Madonna ve Güzel Bahçıvan gibi.

Michelangelo’nun etkileri Urbino düklerinin portrelerinde başlamış, Elmalı Genç, Tek Boynuzlu Atlı Kadın gibi diğer portrelerinde kendini hissettirmiştir.
Floransa’da özel bağlantılarına dayanan eserler de yapmıştır.: 1506’da Aziz Ruh Kilisesi’nin Mihrab yapımını Dei ailesi kendisine vermiştir. Bir Perugia soylusundan gelen taleple yaptığı Gölgelikteki Madonna ve Taşınma.

Ressamın ünü Roma’ya ulaşmış ve Papa II Giulio Vatikan için çalışan diğer ressamları işten çıkartarak, Vatikan odalarının dekorasyon işlerini Raffaello’ya vermiştir. Çalışmalar 1508 yılında Papa’nın özel kütüphanesinde bulunan ve Ayraç adını taşıyan odadan başlar. Buraya Atina Okulu’nun Dinsel Tören ve Parnas Dağı (güzel sanatlar tanrıçalarının dağı) afreskini yapmıştır.

Agostino Chigi’nin villasında, edebi metinlerde tasvir edilen antik çağların mimarisinden esinlenerek yarattığı Galatea’nın Zaferi afreskini yapmıştır.



1511 ile 1513 yılları arasında Vatikan’daki afreskli Eliodoro odası diye adlandırılan ikinci odanın afresklerini yapmıştır: Tapınaktan Kaçırılan Eliodoro afreskinde Atina Okulunda olduğu gibi mimari tüm fonu kaplamaktadır; Bolsena Mucizesi’nde Papa ve ruhani liderlerin kıyafetlerinin Venedik kültürüyle ilişkilerine şahitlik etmektedir; San Pietro’nun Hapisten Kurtuluşu afreskinde ise ışık sahnenin kahramanıdır.

Yine aynı dönemde Roma’daki Sant’Agostino Kilisesi’nde bulunan Isaia Peygamber, bugün Vatikan resim galerisinde bulunan Folignolu Madonna, New York’ta bulunan Peçeli Madonna ve Londra’da bulunan Papa Giulio II’nin portresini yapmıştır.

Papa X. Leone (Leo) döneminde ünlü mimar Donato Bramante’nin ölümü ile birlikte Raffaello San Pietro fabrikasının mimarı olarak adlandırılmıştır. Bu arada Eliodoro odasındaki Attila ile Büyük Leone (Leo) nin karşılaşmasını tasvir eden afreski tamamlar ve Yangın odası olarak adlandırılan üçüncü odanın dekorasyonuna başlar. Aynı dönemde Sistina Şapeli için hazırlanan ve üzerinde havarilerin hareketlerini yansıtan bölümlerden oluşan duvar halılarının karton çalışmalarını gerçekleştirdi.

Papa için gerçekleştirdiği eserlerin yanı sıra saray soylularından banker Chigi için Santa Maria’da Peygamberler ve Kahin Kadınlar afreskleri için karton çalışmalarını yaptı. Santa Maria’da küçük kiliseyi tasarladı ki Madama Villası ile birlikte bu iki eser Raffaello’nun mimari başarılarına şahitlik etmektedir.

1514 ile 1516 yılları arasında iki mihrab küreğini boyar: Bologna’daki Santa Cecilia’nın kendinden Geçişi ve Madonna Sistina. Eş zamanlı olarak bazı portreler de yapmıştır; Baldassarre Castiglione ve Velata portreleri gibi.



Klasik sanat bilgisi, Papa’nın Raffaello’yu eskinin koruyucusu olarak adlandırmasına ve antik Roma şehrinin bir haritasını gerçekleştirme işini kendisine vermesini sağlamıştır. Sanatçının Roma sanatı ile ilişkisinin önemi Bibbiena dairesi, Farnesina Sarayındaki Psiche Locası, X.Leone locası, ve Vatikan locası gibi dekorların Romalı modellerden esinlenerek yapıldığı eserlerinde bugün hâlâ görülmektedir.



1518 ile 1520 yılları arasında sanatçının Costantino odası olarak adlandırılan dördüncü odasının dekorasyon çalışmaları için atölyesi de yardımcı olmuştur. Son eserleri arasında İkili Portre, Ezechiele Görüşü ve Transfigürasyon yer almaktadır.



Raffaello 37 yaşında, 6 Nisan 1520’de kendi doğum gününde ölmüştür.

RAFFAELLO ve MICHELANGELO

Raffaello ve Michelangelo, müzikte Mozart ve Beethoven’a benzerler.

Biri kibar, sakin, dingin, şakacı, diğeri kaba, heyecanlı, ihtişamlı, kaygılı…

Raffaello da Mozart gibi, ikisi de neredeyse aynı yaşlarda ölmüşler, iki ayrıcalıkla dünyaya gelmişler; sanatta rekabete meyil bırakacak kadar başarılı baba ve babalarının sayesinde sanatta öncelikli bir farkındalık.

Ama Raffaello, anne ve babası tarafından kollanan bir çocuk olan Mozart’tan daha az şanslıdır. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeder.


VATİKAN



Vatikan Şehir Devleti, bugün kısaca Vatikan Şehri olarak anılıyor.
0,44 km2’ye üzerine kurulmuş ve 23 Nisan 2009 sayımlarına göre nüfusu 799. Dünyanın en küçük bağımsız devletidir.

Mutlak monarşi ile yönetilmekte olup, şu anda devlet başkanı Joseph Ratzinger yani Papa XVI.Benedetto’dur. Tarcisio Bertone de bugünkü kardinaldir.
İtalyanca ve Latince resmi dillerdir.

San Pietro Meydanı şehrin kalbidir. Şehri çevreleyen Ortaçağ ve Rönesans döneminden kalan duvarların iç bölümünde, San Pietro Meydanı hariç, Papalık Sarayı, Devlet Sarayı, Vatikan Müzesi ve Vatikan Bahçeleri yer almaktadır.

Kilise Devleti, yaklaşık bin yıl kadar orta İtalya’nın büyük bir bölümünü Papaların hükümdarlığında kendisine toprak edinmiştir. 20 Eylül 1870’de İtalyan Krallığı’nın askerleri tamamen Roma’ya girerler. Şehrin Krallığa geçmesi ile birlikte bu güç de etkisini kaybeder. O dönem başta olan Papa IX.Pio ruhani bağımsızlığını korumak ve garanti altına almak, ayrıca dini misyonunu sürdürmek için Vatikan’da tutuklu kalmayı tercih eder. Böylelikle İtalyan Krallığı ile Katolik Kilisesi’nin ilişkilerini 59 yıllığına eziyete çeviren Roma Sorunu başlar.

Uzun diplomatik görüşmeler neticesinde 11 Şubat 1929’da, Papanın, Roma’nın bir parça toprağını kapsayan bölgede yani bugünkü Vatikan Şehrinde kalarak bağımsızlığını tanımasına izin veren bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Katolik dini ülkenin resmi dini ve Roma’nın kutsal bir şehir olduğu kabul edilir.

RÖNESANS

Rönesans, Ortaçağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönemdir.

Rönesans’ın Nedenleri:

* Arapçaya çevrilmiş eski Yunan ve Roma eserlerinin tercüme edilmesi.
* Kuzey Avrupa'dan gelen Novgorod kavimlerinin medeni Avrupa toplulukları üzerindeki yıkıcı etkisi.
* Coğrafi keşifler sonucunda zenginleşen ve güzel sanatlar gibi alanlara destek veren, sanatçıları destekleyip, koruyan bir sınıfın oluşması (coğrafi keşifleri yapan Burjuva sınıfı)

Rönesans şu temel anlayışlara dayanıyordu.

* Yeryüzü ilgi çekici ve araştırılmaya değer bir yerdir,
* İnsan güçlüdür ve bu gücüyle büyük başarılar elde edebilir,
* İnsanın sürekli faal olması şerefli birşeydir.
* Gerçek güzeldir. Bu anlayışlara bağlı olarak da yaşadığımız dünya o kadar ilgi çekici bir yerdir ki, 'Başka dünyaları düşünmenin hiçbir anlamı yoktur' anlayışı hakimdir.

Rönesans; Floransa, Venedik, İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük kent-devletlerinde ya da metropollerde doğmuştur.

Bu itibarla Rönesans hareketi ilim ve teknikteki ilerlemenin yanısıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi. Rönesansın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanısıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye de önem verdiler. Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek barok ve rokoko üslubu geliştirildi. Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabiiliktir.

Bu şekilde İtalya’da başlayan Rönesans hareketi kısa zamanda bütün Avrupa’da yayıldı. Rönesans daha ziyade Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyat alanında gelişti.

RÖNESANS’IN SONUÇLARI:

* Skolastik görüş ( Kilisenin dar görüşü ) yıkılmıştır.
* Yerine pozitif ( Bilimsel ) düşünce hakim olmuştur.
* Reform hareketlerini hazırlamıştır.
* Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlanmıştır.
* Avrupa’da sanattan zevk alan aydın ( Mesen ) sınıf ve halk sınıfı oluşmuştur.
* Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır.
* Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir.

NERONE & POPPEA



Neron, Lucio Domizio Enobarbo, Giulio-Claudia hanedanının beşinci ve son imparatorudur ve intiharına kadar 14 yıl imparatorluğu yönetmiştir.

Poppea Sabina, Roma İmparatoru Tiberio döneminde Tito Ollio adlı bir sulh hakiminin kızıdır.



Imparator Neron’un sevgilisi olduğu zaman Roma’da nefret edilen bir kişi olur. Neron’un annesi Agrippina durumu fark ederek oğlunu Poppea’dan uzaklaştırmaya çalışır. Bu, Neron’un annesini öldürme sebeplerinden biridir. Agrippina saf dışı kalınca Poppea’nın baskıları sonucunda, Neron eşinden boşanır ve Poppea ile evlenir. Yeni imparatoriçe, gücüne meydan okuyanları öldürtür veya hapse attırır.

Poppea Neron’dan Claudia Augusta adında bir kız çocuk dünyaya getirir. Ama bebek 4 aylıkken vefat eder.

Şair Svetonio’ya göre, Poppea ikinci çocuklarına hamile iken, Neron’un sürekli oyunlarda vakit geçirmesi yüzünden giriştikleri ateşli bir kavga sonucunda attığı darbe ile ölmüştür. Ancak bazı kaynaklarda hamilelik döneminde geçirdiği bir kaza sonucunsa öldüğü belirtilir.

Domus Aerea, Büyük Roma yangınından sonra, Neron’un 2,5 km karelik bir alana yaptırdığı saraydır.

RÖNESANS DÖNEMİNDE MODA

Vücudun kişisel bölümleri arasında ideal dengeyi ifade eden 16.yüzyıl ve 17. yüzyıllardan giyim tarzı. Yapımında pahalı ve nadide kumaşlar ( brokar , kadife , ipek) kullanılmıştır.



Gotik modaların abartıları ile kıyaslandığında, bu giyim tarzı, daha önceden gelmiş olanların tümünden kendini kurtardığı ölçüde doğaldı. Kadınların giysileri ince belli formu ile figürün doğal biçimini vurguladı; geniş katlanmış bol etek, sıkıca saran beden ve yuvarlak veya kare dekolteye sahipti. İlk başta bu giysi, beden ve uzun etekli kesimiyle ikiye ayrıldı. Basit, dar kola daha fazla konfor ve zarafet için daha sonra yırtmaç ilave edildi. Bu giysinin üzerine ön parçaları açık palto tarzında başka bir kolsuz giysi giyildi. Mendil ve yelpaze önemli aksesuarlardı ve altın zincir ve ağır gerdanlıklar da popülerdi.



Erkeklerin giysisi, deri kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceketten oluşurdu; aşırı derecede sıkı, bacakları açığa çıkaracak şekilde dize kadar veya daha kısaydı. Yüksek Rönesans’ın diğer bir popüler giysisi, topuklara kadar uzanan, kolları dikişli ve geniş yakalı bir ceketti; bu giysi üniversitelerde resmi durumlar için seremonik giysi olarak kullanılırdı.

Peyman

14 yorum:

Gulda dedi ki...

Peyman,

Ben yine çok keyif aldım. Kıyafetin çok güzel olmuştu. Daha sık böyle giyinmelisin. Raffaello seninle karşılaşsa, bundan sonraki Madonna çizimlerinde model olarak seni isterdi:) Ellerine sağlık. Ayrıca Asmalı Cumba çok iyi bir yermiş. Sahibi, çalışanları çok ilgili ve güler yüzlü idi. Umarım hep böyle devam ederler. Yemekler ve pasta da çok lezzetli idi.

Yakut Yüzük’e ilk başladığım zaman sanki aşk, macera, entrika dolu bir tür Dan Brown kitapları gibi bir kitap olacağına düşünmüştüm. Okuduğum Fakir Baykurt’lar üzerine iyi gider diye düşünmüştüm. Kitaba ilk başladığımda çok hoşlandım. Okurken de sürekli kitapta tarif edilen resimlere, yerlere bakıp çok eğleniyordum. Ama 50 sayfa bittiğinde, ben google’da o kadar çok vakit geçirip o kadar az okuyabilir hale geldim ki, kitap epey elimde dolaştı.

Diane Haeger oldukça iyi bir konu yakalamış ama hiç kurgulayamamış. Kitapta oldukça aksayan bölümler vardı. Sonu içinde; hiç meraka yer bırakmamış olması bu tür bir kitap için doğru bir yöntem değil galiba. Ama çok güzel bir film olur. Zaten yazar da sanırım o şekilde yazmış.

İtiraf ediyorum; ben bunca yıldır Michelangelo’nun soy isim olduğunu düşünüyordum. Bu sayede Michelangelo’nun soy isminin Buonarroti olduğunu öğrenmiş oldum. Bir de margherita’nın inci demek olduğunu.

Çok teşekkürler, sevgiler,

Ayşe dedi ki...

Sevgili Peyman,

İlk önce ellerine sağlık. Bize keyifli bir akşam geçirttin. Seni dönem elbisesiyle gördüğümde itiraf ediyorum kıskandım!..

Ben genelde bir kitabı alınca son sayfadaki son paragrafı okumayı severim ama böyle sonu başta bir bölüm olarak okumayı sevmedim.

İnsanı yormadan okunabilecek bir kitap ve tam filmlik bir kitap.

Soru: Baş rollerde kimleri görmek isterdiniz?

Gulda dedi ki...

Margherita Luti rolünde ben, Raffaello rolünde Johnny Deep. Filmi de Tarantino çeksin isterim:)) Uçuk bir film olur...

billur dedi ki...

Sevgili Peymancığım;

Yine çok güzel bir sunum oldu, ellerine sağlık. Elbiseyi ben de kıskandım ve bugün hemen Cemil İpek'e Emma Bovary kod adı ile elbise siparişi verdim damasko kumaşından.

Ayrıca yemek ve mekan da çok hoştu.

Kitaba gelince benim de okuduğum Boynu Bükük Öldüler kitabına ara verip İtalya, Rönesans, resim,Roma hayalleri kurmak çok iyi geldi.

Taa ki kitaba adını veren yakut yüzüğün bulunulması ve kitaba monte edildiği kısma kadar. Bundan sonra kitapta her şey biraz yapay ve zayıf kaldı. Hele Kardinal'in kazıların yapıldığı yerin altından çıkarak aniden yüzüğün üstüne atlaması, Rafaello'nun Elena'yı evden göndermek istemesi (tüm Roma'nın kadınları ile birlikte olmuşken), Papa'nın o kadar güç elinin altındayken "Ben ettim sen etme, bitir şu resimleri" diye yalvarması biraz hikayeyi zayıflatmış. AMA iyi bir yönetmenin elinde çok güzel bir dönem filmi olabilir.

Ancak dönem resimlerine bakmak, Sistine Chapel'i hatırlamak bakımından tekrar ediyorum çok iyi geldi.

Sevgiler
Billur

oya dedi ki...

Merhaba,

Dün akşam için tüm grup üyelerine teşekkürler ediyorum. Öncelikle rutini kırmaya yönelik bu eyleminizi alkışlıyorum.

Sevgili Peyman, sunumun çok güzeldi. Umarım akşamki kıyafet tarzı kostümleri daha sık giyebileceğin ortamların çok olur, gerçekten çok yakışmıştı...Kitap her ne kadar bir aşk romanı olarak yazılmış olsa da, dönem gereği Rönesans olgusunu da çeşitli yönleriyle açıklaman çok yerinde oldu.
Rönesans ışığını ruhunda taşıyan tüm klup üyelerinizin önünde saygıyla eğiliyorum.

konuk oyuncu Oya...

Gulda dedi ki...

Dün, konuk oyuncu arkadaşımız Oya’nın bahsettiği Çin’in Rönesans üzerindeki yazısını okumak isterseniz buyurunuz. Gayet akla yatkın;

http://www.aksam.com.tr/2010/03/18/yazar/16707/serdar_turgut/kristof_kolomb_kesfe_giderken_cebinde_amerika_nin_haritasi_vardi.html

Oya'cığım hep gelsen...

Adsız dedi ki...

peymancım
en buyuk yorumum elbisen ve senin üzerindeki duruşu ile ilgili olacak. inan birara camdan bakarken sokak arası yerine gondolculrın o sole mio yu söyledigini hayal ettim....ben yine de rafeelloya çok kızdım, halen roma yı terkedip, kucuk bir kasabada marangozluk yapıp, margarita ile evlenip çoluk çocuğa karışması gerektigini dusunuyorum....neyse şaka bir tarafa ellerine sağlık, bize rönesans havası hakkında bilgi verdiğin ve keyiflibir akşam yaşattığın için....

oyaaaaaa lutfen yine gelllllll

belkıs

Peyman dedi ki...

Sevgili Gülda,

İyi vakit geçirmiş olduğuna sevindim.

Bazı aksaklıklar olmadı değil; sunumu perdeye yansıtamadık, pc'den sunum yaparken de müzik devreye girmedi. Eve gidince ilk işim kontrol etmek oldu ve çalışıyordu. Bu aksilikler olunca bir süre paralize durumu yaşadım :(
Umarım o dakikalar sizler için sıkıcı olmamıştır.

Kitabı gördüğümde işte bu olmalı dedim. Rahat okunabilir, okuduğumuzda da birşeyler öğrenebileceğimiz bir kitap olmalıydı. Raffaello, rönesans, Vatikan değişik bir yolculuk oldu.

Sevgiler,

Peyman dedi ki...

Ayşe'cim,

Ben Margherita olmayı çok isterdim. Raffaello rolünde de Jeffrey Dean Morgan veya Hugh Jackman'ın rol arkadaşım olmasını arzu ederdim :)

Peyman dedi ki...

Billur'cuğum ben de kazılarda Bibbiena ortaya çıkıp yüzüğe el koymasını çok yadırgadım. Biraz uçuk bir hayal ürünü olmuş o bölüm gerçekten.

Asmalı Cumba Meyhanede yakın zamanda bir aile doğumgünü kutlaması organizasyonu yapmaya çalışıyorum. Çok keyif aldım oradan :)

Kitap iyi bir film senaryosu olur, kostümler, resimler, mekanlar, seyretmesi de keyifli olurdu.

Kıskanç kadın :) demek kıyafet siparişi verdin.

Peyman dedi ki...

Merhaba Oya,

Aramızda olmana ben de çok sevindim. O akşam da dediğim gibi, kitap sunumu için hazırlıklar yaparken geceye bir sanat tarihçisi çağırmak istemiştim, ama maalesef imkan olmamıştı. Senin gelmen bu sebeple tam bir sürpriz oldu. Verdiğin bilgiler için de ayrıca teşekkür ederim.
Yine bekleriz :)

ayşen dedi ki...

Peymancım,
Yine çok keyifli bir akşam geçirdik sayende.Hem yemek hem de bilgi açısından gerçekten çok doyurucuydu.Kostümün hepimizi uçurdu,muhteşem gözüküyordun.Mekan seçimin çok başarılıydı,maskeler olayı süper tamamladı.Ah bu sunumu ben senden bir de İtalyada İtalyanca istiyorum bu kostümle of course(umarım çok fazla birşey istemiyorumdur)Ellerine sağlık,emeğin için çok teşekkürler
ayşen

Aysun dedi ki...

Peymancım,
Geçen gece girdiğim yorumu uçurmuşum bi şekilde,hemen yeniden yazıyorum,o güzel geceden bahsetmeden geçmek olmaz.

Ben de Gülda ya katılıyorum ,Raffaello seni görmüş olsaydı tarihte bir Margherita Luti olmazdı.Muhteşem olmuştun elbisenle.Ortam,sunumun,sennn,muhteşemdi.Gerçekten de zorlu bir bahar ayına,akıllar bir gelip giderken bu sunumu sığdırmak hiç te küçümsenmeyecek bir çabaydı ,eline ,diline sağlık.Bu kez zamandan çalmakla kalmadık ,o zamanda yolculuk ettik biz sayende...

Peyman dedi ki...

Ayşen'cim ve Aysun'cum,

Ben de İtalya'da, Roma'da, meselâ Piazza Navona'ya çıkan dar sokaklardan birinde aile işletmesi trattorialardan birinde sunumu tekrarlamayı çok isterdim.
Keşke, keşke her gün bu kıyafetlerle dolaşabilsem, ne çok isterdim. Yakut yüzüğüm de tabloyu tamamlasın diye dua ederdim her daim :)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails