Deniz fenerleri bana hep bir umudu, her karanlığın sonunda bir ışığın olduğunu çağrıştırmıştır her gördüğümde. Her zaman biraz hüzünlü, yalnız ama mücadeleci bir yanları olduğu hissi uyandırır bende deniz fenerleri.... Hayatımda ilk deniz feneri ile tanışmam nasıl mı oldu? Öncelikle hepinizin hatırlayacağı gibi Jules Verne’in "Dünyanın Ucundaki Fener" adlı romanı ile.
Sonra mı? Tahmin edin?.. “ “Yaşasın Billur, Dünyanın Ucundaki Fener’e (Faro del Fin del Mundo-Ushuaia) gideceğiz! Ne kadar heyecan verici değil mi?” diye coşku ile bağıran Gülda’ya endişeli gözlerle ve sesim titreyerek “Yaa..uçak kaç saat sürüyor Buenos Aires’ten oraya ?” diye sorduğum anda....
DAHA SONRA.....
2009 Bahar aylarının sonunda bir gün İstanbul Barosu eski başkanlarından ve fakülteden hocam olan Yücel Sayman’ın doğumgünü davetine gittik....Hoşbeşten sonra Yücel Bey “Hepinizi bekliyoruz Ağustos’ta Sivrice’ye, kütüphane yaptık, ‘Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi ”. Nasıl TAM Duyamadım? Duydun Duydun da Kıskançlıktan Çatladın....Yok Çatlamadım....Ne de Şahane Fikir.....Ne Romantik..... Ne Yaratıcı......Peki ben niye böyle bir şey yapamadım, ....
Anlatıyor Yücel Bey:
“Ben ve eşim Ayvacık ilçesi, Bektaş köy sahilindeki Sivrice Fenerini kiraladık. Tüm dünyadaki deniz fenerlerine ilişkin araştırmaları, belgeleri, hikâyesi deniz fenerinde geçen romanları, çocuk kitaplarını vb. bir araya getirip, 4-5 bin eserden oluşan bir kütüphane ve arşiv kuracağız. Şimdiden iki yüze yakın kitap ve DVD toparladık. Kimilerini satın aldık, kimilerini değişik ülkelerdeki dostlarımız destek amacıyla gönderdiler. Bize 'sponsor' bulmamız öneriliyor; istemiyoruz. Bu sayede internetten kitap siparişi vermeyi bile öğrendim. Şu ana kadar eş, dost epey kitap toplamayı başardık.... İhaleye çıktığını öğrenince bu fenerin ilgimi çekti...Girdim ihaleye ...... köy halkı kütüphane yapacağımıza inanmak istememişti. Lokanta ya da benzeri bir işletme kuracağımızı düşünüyorlardı. Türkiye'de kiralanan tüm deniz fenerleri bu amaçla kullanılıyormuş. Sanırım, deniz fenerleri kütüphanesi sadece ülkemizde değil, dünyada ilk olacak.”
Ertesi sabah Gülda aranıyor..”7-8-9 Ağustos istikamet Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi, lütfen gerekli organizasyonları yapar mısın?”
8 Ağustos 2009 günü öğle sularında iki araba arka arkaya Assos’ta Sivrice Köyü’nü kahvede oturan üç köylüye soruyoruz: “Sivrice Köyü nerede? “Koy mu Köy mü?” “Ne fark eder Köy Koy işte... Sivrice nerede?” “Farketmez olur mu ağabey, biri aşağı diğeri yukarıda...!” Neyse bu kör diyalogu aştıktan ve kısa bir an şaşırdıktan sonra bir tepeden Bektaş Köyü’den sahile doğru aşağıya iniyoruz...Karşıda Midilli Adası....Masmavi deniz....Arabada küçük bağırışlar “işte orada orada...”
Fener’e ulaşıyoruz....Yücel Bey ve sevgili eşi Hacer Hanım dünkü açılışın yorgunluğu ve hala yapılacak işlerden fırsat buldukları kısa andan faydalanarak kahvelerini yudumluyorlar...İlk iş Fener’e tırmanıyoruz....Benim hayalimde biraz daha heybetli bir fener vardı ama olsun...Tüm klostrofobime rağmen tırmanıyoruz....Ardından aşağıya inip kütüphane kısmını geziyoruz. Aynı zamanda burası bir yaşam alanı da Yücel Bey ve Hacer Hanım için. Etkileniyoruz bu yaratıcı fikirden ve ortamdan.
Bu kütüphanede sadece kitap yok ve sadece kitap olması da hedeflenmiyor. Deniz fenerleri ile ilgili çizimler, pullar, romanlar,maketler ve kartpostallar..ve aklınıza deniz feneri ile ilgili ne varsa hepsi yer alacak....Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi’ne ilk hediye edilen kitap Le Phare-P.D.James olmuş.
Dönüş yoluna geçtiğimizde hepimizin elinde ziyaretçilere anı olsun diye verilen “bizim fener” isimli birer küçük kitapçık var... Hızlı bir göz gezdiriyorum:
Hacer Hanım Sunuş bölümünde Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden kiraya verileceğini duyunca fenerin Yücel Bey ile hemen başvurduklarını ve ikisinin de dillendirmeseler de akıllarından geçenin kütüphane kurmak geçtiğini dile getiriyor. 18.yüzyıldan bu yana da deniz fenerini konu edinen pek çok eser olduğunu görünce fikrin şekillendiğini ekliyor. Hatta bu konuda kitap ararken bu işin kendilerini çocuklaştırdığından, bir kitapçıya girdiklerinde en fazla ve en ilgili kitabı kim bulacak diye yarıştıklarını anlatıyor.
Bu hazırlıkları yaparken 14.07.2009 tarihli Taraf Gazetesi’nde Virginia Woolf’un Deniz Feneri (To the Lighthouse) adlı eserine ilham veren İngiltere’nin güneybatısındaki Godrevy Adası üzerindeki deniz feneri için müzayede düzenlediği haberinin çıktığını ve bu haberin de bu kitapçıkta yer aldığını görüyorum.
Belki okuma listemize Virginia Woolf’un Deniz Feneri (To the Lighthouse) adlı romanını ekleriz, diye düşünüyorum ve bir kütüphane oluşturmak fikrim iyice perçinleşiyor bu kitapçıktan ve gezinin ardından.
Gözünüz kulağınız açık olsun ve bir gün bir yerde deniz feneri ile ilgili bir eser bulursanız lütfen aklınıza Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi gelsin....
Ve hayatınızda kitaplar ve deniz fenerleri hiç eksik olmasın.
Sevgiler
Billur
4 yorum:
Benim işimle ilgili az miktarda da olsa design kitapları getirtiyoruz. Deniz Fenerleri ile ilgilide en azında bir tane kalmış olması gerekiyordu. Hemen kalkıp çek ettim ama ne yazıki bitmiş. Bi sonraki siparişte not alınmıştır.
(Ayşe)
Bu arada Gülda'nın 21 Haziran da blog eklediği Mehmet Eroğlu okuma listesini bidaha gözden geçiriyordum ve Virginia Wolf da var bu listede. Bu listeyi aktif hale getirmemiz lazım yanlış hatırlamıyorsam Aysun Ekim veya Kasımda Savaş ve Barış yapıyordu yani listedeki 30 kitaptan birini yapmış oluyoruz. Yavaş yavaş bu listeyi tırtıklıyalım derim.
(Ayşe)
Billur beni arayıp “Kütüphane için lütfen gerekli organizasyonları yapar mısın?”dediğinde hemen bir araştırmaya giriştim. Hacer Hanım’ın K.V.’de heyecanla bu projeyi anlattığı günden itibaren nasıl bir yer yapmışlardır diye merak içinde idim. Ayrıca her kış gittiğimiz, “Bir de yazın gelin görün buraları” dedikleri Küçükkuyu’yu da bu vesile ile ziyaret edebilecektik.
Deniz Feneri Kütüphanesi çok yaratıcı ve güzel bir hayalin hayata dönüşmüş hali. Orada, yaşamdan kopmuş bir noktada asılı kalmak gibi ama yapılacak bir sürü keyifli işle beraber. Kitaplar okunacak, akşamları fenerin ışığı yakılacak, ziyarete gelen eş dost eşliğinde fenerin gölgesinde muhabbet edilecek, arada denize inilip yüzülecek, kestane toplanacak, fonda Miles Davis ve diğerleri…
Evet bu fener de biraz küçük. Ama biz ilk hayal kırıklığımızı zaten Dünyanın Ucundaki Fener’de yaşamıştık. Felipe, Vasquez ve Moriz'in yaşadıkları o feneri çocukluğumdan beri kafamda çok farklı canlandırmıştım.
Bizi de davet ettiğiniz için çok teşekkürler Billur. Yoksa aylarca söylenir ve mızıldanırdım o da ayrı.
P.D.James; Billur ve benim okumaktan keyif aldığımız bir polisiye roman kraliçesi. Hatta yayınevlerine yazı yazıp, “Neden daha fazla P.D.James kitabı çevrilmiyor” yazıları da yazmaya kararlıyız yıllardır. Deniz Feneri benim en sevdiğim kitabı değil ama yine de oldukça sürükleyici bir kitaptı.
Virginia Woolf okumaya da varım kulüpte. Bu yorumu da, A Room of One’s Own kupamdan kahve içerek yapıyorum. Çok havalı.
merhaba...
Deniz fenerleri fotoğrafları çekiyorum, bir proje için. Yücel bey'in deniz feneri kütüphanesini ve fenerin kendisini görebilmeyi çok arzıu ediyordum, bayramda 4 deniz fenerini içeren bir gezi planladım, gündüz vakti gezmek için geldigimde Yücel bey'in oğlu oldugunu sandıgım kisi, babasının misafirleri oldugunu, feneri ev larak kullandıklarını ve gezemeyecegimi bana soylediler, rahatsız etmek istemedigimi ama 500 km yoldan gldigimi soyledim ama yapacak bir sey de yoktu. Bence Sn Sayman, web sitesinde kütüphane yaptık ama burası özel mülk gezemezsiniz diye de bilgi eklemeli, o zaman gayet saygı duyardım. Şimdi ise üzüldüm.
Yorum Gönder