22 Kasım 2010 Pazartesi

THE MANHATTAN TRANSFER-22.11.2010

Araba sarı bir Murat 134. Sıcak bir yaz günü ve bir kaset çalıyor ve sürekli 19 parça dönüp dolaşıp duruyor.En son parça Trouble Man bitince arabada bulunan Anne:
-Çok şükür. Allah bana da acıdı sonunda! diyor. Kasetin sahibi genç kız öfkeleniyor ve kaseti paralarcasına çıkarıyor. Genç kızda çok öfkeli ama fiyakalı bir “Hıh! Ne anlarsınız zaten” bakışı.

Ben The Manhattan Transfer’i daha önce pek çok kez söylediğim gibi ağabeyimin getirdiği bir bavul dolusu kaset arasında bulmuştum. Bu bavul olmasaymış benim müzik zevkim ne olurdu acaba? Albüm bir Best Of Albümdü hatta "The Very Best Of The Manhattan Transfer" idi. O zamanlar ilgilenmemiştim ama internet vs çıkınca en değerli hazinem olan kaset gözümü açıp bu albüm ne zaman çıkmış diye arandığımda grubun albüm listesinde böyle bir albüm olmadığını gördüm.



Aslında var: Hem The Best Of hem de The Very Best Of diye iki albümleri bulunuyor ancak içerik farklı. Eh, 90’lı yılların henüz başlarında Suudi Arabistan’dan gelen bir bavul dolusu kasetten bahsediyoruz, pek kurcalamamak lazım.

Bu albümde 8 albümden alınmış 19 parça bulunuyordu ve bana aynı zamanda bu 8 albümün peşine düşme imkanı da veriyordu: Brasil, Live, Vocalese, Boo Doo Woop, Bodies & Souls, Mecca for Moderns, Extensions, Pastiche.



Ve sonra tahmin edeceğiniz gibi devamı geldi ve ben bir The Manhattan Transfer hayranı oldum… Ve en önemli albümlerinden birinin de 12 dalda aday gösterildikleri Vocalese albümü olduğu da ilk öğrendiğim şeylerden biri olmuştu.

İşte Yıllar Sonra Yeniden…

Son birkaç aydır da Gülda’ya sürekli mızmızlanıp “ Neden gelmiyorlar, neden gelmiyorlar, söyle İKSV’ye, yaz İKSV’ye….”diye söyleniyordum. Sanırım sonunda Allah Gülda’ya acımış olsa gerek Gülda’dan bayram tatilinden önce bir elektronik posta geldi ve sadece şöyle yazıyordu:” Sana Manhattan Transfer desem?



Bana The Manhattan Transfer deyince Gülda dün gece uzun bayram tatilinin ardından ve ertesi günü ilk iş günü olmasına rağmen biz Cemal Reşit Rey’in yolunu tuttuk. Konser saatinden yarım saat önce CRR’in önündeydik ama pek kalabalık değildi. Salonun içerisini de pek kalabalık görmeyince ben söylenmeye başladım” Ne kötü bir gün, hiç duyuru yapmadılar, böyle mi olmalıydı…mır mır dır dır…”



Saat 20.00’ı az biraz geçe önce 4 kişilik mini band ve hemen arkasından da muhteşem dörtlü Tim Hauser, Alan Paul, Janis Siegel ve Cheryl Bentyne sahneye çıktı. Bir dakika ... Bir dakika...O Tim Hauser mı? Saçı beyazlaşmış, birazdan biraz fazla da bir göbek... Konser esnasında söylediğinden çıkardığım şu oldu ki bu göbeğine son konserlerini verdikleri yer olan İskandinav ülkelerinin yemekleri biraz zarar vermiş ancak bir buçuk günden beri Türk yemekleri ile aradaki farkı kapatmasına yardımcı olmuşuz. Çünkü somon balığı yemekten gına geldiğini ve bizim iyi yemek yediğimizi söyledi.

AAA! Alan Paul’un de saçları biraz dökülmüş. Ama her zamanki kıvrak ve kalem gibi vücudu ile yine iyi görünüyordu. Neyse ki konser tanıtım afişindeki gibi botoxlu gözükmüyor...Kızlar fena değiller ama Gülda’nın dediği gibi Janis Siegel hiçbir zaman pek iyi giyinmiyordu ve dün akşam da aslında ikisi birden biraz kötü giyinmişlerdi. Halbuki onlar benim zihnimde –özellikle Tim Hauser ve Alan Paul- her zaman parlak, renkli, body ve sıfır yaka vücuda oturan t-shirtler giyerlerken kalmışlar. Ama kim takılır ki veya takılmalı ki ne giydiklerine, takıp takıştırdıklarına bu işin biraz tabiri caizse geyik kısmı.



Daha ilk parçadan itibaren onları niye sevdiğimi ve annemi çıldırtma noktasına getirene kadar defalarca dinlediğimi anladım. Çünkü birbirleri ile oluşturdukları vokal uyumu, yorumlama yetenekleri ve teknikleri , seslerinde en ufak bir değişim olmaması beni benden aldı. Ayrıca arada herbirinin solo albümleri olduğunu –bunu pek takip etmemişim- da seslendirdikleri solo eserlerden öğrendim.

Özellikle Tim Hauser’ın Love Stories adlı solo albümünden seslendirdiği Heart Strings adlı şarkının sonunda Gülda ile bakışıp “olmuş” dedik. Cheryl Bentyne’in Gerschwin hayranlığı neticesinde yapmış olduğu The Gerschwin Songbook albümünden şahane bir eser seslendirdi.



Janis Siegel'ın da grubun müzik dünyasının duayeni saydıklarını ifade ettikleri Louis Armstrong için yaptıkları The Spirit of St Louis’den seslendirdikleri parça ve devamında trompet sesi ile aradaki çıkışı ise gerçekten çok hoştu. Ayrıca cazda swing dönemine ve bu dönemde öne çıkan orkestralara da bir selam çakan Manhattan Transfer Glenn Miller’ a ve Moonlight Serenade atfen de Glenn Miller’dan bir parça çaldılar.

Ardından Miles Davis ve Marcus Miller ortak çalışması (aslında MM yazmıştır) TUTU adlı eser beni kalbimden vurdu. Bir an Marcus Miller’ın Salon’daki konseri geldiği için neşem kaçtıysa da sonradan Groovin’i seslendirmeleri bulutlarımı kaçırdı. Tim Hauser bir ara 1975 yılında ilk önemli ve çıkış albümleri olan The Manhattan Transfer' ı yapmalarını ve bugünlere gelmelerinde büyük katkısı olan Ahmet Ertegün'e de teşekkürlerini iletti ve seyirciden duygu yüklü bir alkış koptu.



Bundan önce de son albümleri olan Chick Corea Songbook’tan seslendirdikleri iki eser de grubun yine ne kadar yorumlama konusunda ne kadar başarılı olduklarının birer kanıtıydı. Gülda’nın konser sonrası konuşmamızda söylediği gibi I love coffee I love tea (Java Jive) ise hakikaten çok güzeldi.



Aralıksız neredeyse iki saate yakın sahnede kalan grup sahnede çok az hareket ettiyse de konseri terk ederken Alan Paul’un sonlara doğru söylediği hareketli blues parçasındaki zaman zaman –eskiden sahnede yaptıkları koreagrafilerde ön plana çıkan- -öne eğilerek ve ucu sivrilerek gelen mat deriden ayakkabılarını öne çıkarara çıkara dans etmesi aklımdan grubun yaşlanmış olmalarını ve bu yaşların izlerinin bedenlerine yansımalarını silmiş ve parlak yeşil-mavi bodyli ve takım elbiseli ve çıplak ayaklı hali kalmıştı.

Gülda? Montreal Caz Festivali desem?


Manhattan Transfer, Birdland
Yükleyen roseliette. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!


Sevgiler
Billur

3 yorum:

Gulda dedi ki...

Hazır vizemiz de varken gidelim diyorum Temmuz 2011'de Montreal'e. 10 saat uçak üstü 5 saat tren sadece.

Ova (Excuse My Reading) dedi ki...

http://beslenme-cantasi.blogspot.com/2010/11/en-iyi-on-roman-kitap-hediyeli.html

şöyle bir yarışma düzenledik, bekleriz :)

danzon dedi ki...

daha yeni döndüğünüz kanada seyahatinizin izlenimlerini buraya aktarmamışken, yenisini mi planlıyorsunuz, pes :)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails