31 Mayıs 2010 Pazartesi

SUPERTRAMP 40.YILINDA



YIL 19…Boşverin yılın kaç olduğunu ben de hatırlamıyorum şu anda işin doğrusu ama çocuk denecek kadar genç ve hayat doluyum. Mevsimlerden yaz ve Bayramoğlu’ndayım. Sitemizin çay bahçesinde geçirilen aylaklık süresinden sonra eve giriyorum. Ağabeyimle paylaştığımız odadan bir müzik yayılıyor ve çalan şarkıdan çok hoş sözler yayılıyor eve.



It was an early morning yesterday
I was up before the dawn
And I really have enjoyed my stay
But I must be moving on
Like a king without a castle
Like a queen without a throne
I'm an early morning lover
And I must be moving on

Now I believe in what you say
Is the undisputed truth
But I have to have things my own way
To keep me in my youth…

Goodbye stranger it's been nice
Hope you find your paradise
Tried to see your point of view

Hope your dreams will all come true
Goodbye Mary, Goodbye Jane
Will we ever meet again

Yalnız hava atmayayım, sözleri ilk duyduğum anda yukarıda yazdığım gibi şıppadak anlamadım tabii. Daha o tarihlerde İngilizce anaokulunda değil ortaokulda hazırlık sınıflarında öğrenilirdi ve bende de bir heves İngilizce şarkı söyleme ve sözleri anlama isteği ve çat pat çözümleme o yaz doruk noktasındaydı. Demek ki en fazla orta 1. Sınıf olmalıyım. Sağ olsun ağabeyim bana sözleri yazdı, verdi.



O yazı sadece şarkının olduğu Breakfast In America adlı albümünü dinleyerek, bir başka deyişle SUPERTRAMP’i keşfederek geçirdim. Bu siyah bir TDK marka kasetti ve kapak mapak hak getireydi. Diğer yazılarımda bahsettiğim gibi daha ağabeyim Suudi Arabistan’a gitmemiş ve kaset dolusu bavul henüz gelmemişti. Bunu niye söylüyorum, zira SUPERTRAMP’in ilk çıkardıkları diğer albümlerine ulaşmam çok zor oldu çok. Hatta yıllar sonra beklemediğim bir anda İkinci albümleri olan Indelibly Stamped İstiklal Caddesi’nde bir dükkânda bulduğumda ağlamak istemiştim.



Her ne kadar Breakfast In America albümleri SUPERTRAMP için pop tarzının ağır bastığı bir albüm de olsa 12-13 yaşındaki bir kız çocuğu olan benim için kulağa inanılmaz bir müzik olarak gelmişti. Hele hele Logical Song’u duyduğumdaki hislerimi anlatmam mümkün değil. Sanırım beni nasıl bir dünyanın beklediğine, nelerle karşılaşacağıma dair derin düşüncelere sevk edişinden olacak bunalımlı bir eda ile dinlerdim.

Zaten özellikle fiziksel anlamda zamanından önce gelişmiş olmamın verdiği –gereksiz- ağırbaşlılık ve nedense üzerime yüklediği ağır, düşünceli, entelektüel olma çabaları içindeyken (neden sormayın)karşıma bir de Logical Song çıkınca hayat benim için işin içinden çıkılmaz hale gelmişti. Şimdilerde dinlediğimde ise suratımda bir gülümseme… Sanki şarkının anlamını kavramaktan daha öte yaşanmışlıklarla bezenmiş olmasının getirdiği bir bilgece ifade…Ve kırkına ramak kala belki de daha anlamlı...



When I was young, it seemed that life was so wonderful,
A miracle, oh it was beautiful, magical.
And all the birds in the trees, well theyd be singing so happily,
Joyfully, playfully watching me.
But then they send me away to teach me how to be sensible,
Logical, responsible, practical.
And they showed me a world where I could be so dependable,
Clinical, intellectual, cynical.
There are times when all the worlds asleep,
The questions run too deep
For such a simple man.
Wont you please, please tell me what weve learned
I know it sounds absurd
But please tell me who I am…
Now watch what you say or theyll be calling you a radical,
Liberal, fanatical, criminal.
Wont you sign up your name, wed like to feel youre
Acceptable, respecable, presentable, a vegetable!
At night, when all the worlds asleep,
The questions run so deep
For such a simple man.
Wont you please, please tell me what weve learned
I know it sounds absurd
But please tell me who I am……



Breakfast In America adlı albümlerinden sonra benim dinlediğim albümleri 1974 yılında çıkarmış oldukları Crime of the Century oldu. Bu albümde de özellikle School, Dreamer ve pek kimse öne çıkartmasa da Hide In Your Shell favori parçalardır.

Ama School, bu aralar moda olan ve iddia içeren bir biçimde ÖLMEDEN ÖNCE DİNLENMESİ GEREKEN ŞARKILAR Listesi yapsam muhakkak yer alır. Okul yılları çoktan geride kalmış olsa da hala anlamlıdır. Parçanın giriş kısmındaki mızıkalı bölüm, hafif gitar tınıları ve sonra bir sessizlik ve okul bahçesinden gelen çocuk sesleri ve birden patlayan bir giriş. Dinlemelisiniz.



Supertramp’i hep sevdim ve geçmişe ait izler aramak istediğimde ise hep dinledim. Kişiliğimin oturmaya başladığı dönemlerde karşılaşmış olduğum ve ardından Pink Floyd, YES (Aha! Böyle bir grup vardı ve dinlerdim), Jethro Tull ‘a ve Pink Floyd'a götüren bir yolda bir başlangıç olmasından ötürü ayrı bir yerde tuttum sanırım. Çünkü ağabeyim “bu adamların yaptığı müziğe progresif rock da denir, bir ara Pink Floyd da dinlemeye başlamalısın” demese ne/nasıl olurdu(m) bilmem.



Grubun kurucularıdan Roger Hodgson ve Rick Davies’in bir araya gelişleri de gariptir. Supertramp’in kurucusu Richard Davies Danimarkalı milyoner Stanley August Miesegaes ile tanışır Joint adlı grupla çalarken. Bu zatı muhterem bir topluluk kurulursa desteğini esirgemeyeceğini ekler.



Davies de yanına Roger Hodgson Richard Palmer ve Bob Miller’ı alarak bir grup oluşturur ve grubun adı “Daddy” olur. Ancak grubun adı bir süre sonra W. Davies’in The Autobiography of a Supertramp adlı kitabından esinlenilerek değiştirilir. İlk albümleri Supertramp çıkar ki bence burada Words Unspoken’ı çok severim.



Tabii bir milyoner destekleyeceğim bir topluluğu dedi diye bir grup kurulunca Supertramp’in ilk zamanlarındaki oturmamışlık ve bocalama ikinci albümleri olan Indelbly Stamped’e de yansır ve pek bir başarı elde edemezler. Ayrıca grupta Palmer ve Miller gruptan ayrılınca yerlerine Kevin Currie ve Frank Farrell geçse de yaprak dökümü devam eder ve bu ikili de ayrılır.

Ne olacakları belli değilken saksafoncu John Helliwell ve basçı Dougie Thomson ve davulcu Bob C. Benberg dâhil olunca Supertramp toparlanır ve Crime of the Century İngiltere En İyi 10 Listelerinde hızla 4 numara olur.

Sonrasında Crisis What Crisis? albümünü çıkarırlar ve iki yıl aradan sonra ise Even In The Quitest Moments albümleri gelir.

Yukarıda da bahsettiğim albümleri Breakfast In America bomba gibi patlar ve en çok satan albümleri arasına girer.



Grup 1982 yılında beraber son albümlerini yaptı: Famous Last Words. Bunu izleyen bir turneden sonra Hodgson (ona çok küsüm) gruptan ayrılarak solo çalışmalarına başladı. Bu ayrılışın sebebi üzerine pek çok dedikodu çıktı; Hodgson ve Davies in kavgalaştığı, Hodgson ın son albümde Supertramp in R&B tarzına yaklaşmış olmasından memnun olmadığı gibi. Ama yapılan açıklamalarda böyle bir şeyin olmadığı, Hodgson’ın sadece ailesine zaman ayırmak istediği ifade edildi.

Daha sonra yapılan Brother Where You Bound ve iki yıl sonraki Free As A Bird albümü pek beklenen ilgiyi görmedi. En azından ben pek aradığımı bulamadım.



Bu albümün ardından 10 yıl sonra gelen 1997’de Somethings Never Change daha fazla tat verdi.



Supertramp ekibi bir daha bir araya gelmek için de pek çaba göstermediler, Hodgson 2007 yılında Türkiye’ye konser vermeye gelse de şaşırtıcı biçimde gitmedim çünkü çok küsmüştüm kendisine. Hele bir ara YES grubuna geçecek gibi/yakınlaşan hareketlerini de esefle karşıladım. Kendisinin çıkardığı solo albümleri de almadım ve uzaktan dinledim. Güzel çalışmalar yapmış, şimdi bu konuda çemkiremem. Ayrıca -bir numaram Freddy Mercury olsa da- sesini her zaman çok sevmişimdir.

Supertramp kurulalı 40 yıl olmuş ve bir turne kararı aldığını açıkladı geçenlerde. 2 Eylül'de Almanya Halle'den başlayacak olan 35 konserlik bu turnede Fransa, Avusturya, İsviçre, Portekiz, Belçika, İngiltere ve İrlanda var ancak Türkiye yok.

Evet, Supertramp’i bıraktım ve küstüm ama sanırım giderdim gene de. Hele Bana –Rick Davies de olur- Don’t Leave Me Now adlı parçayı söylese…


Supertramp Don't leave me now
Yükleyen lagunadrag. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

don't leave me now
leave me out in the pouring rain
with my back against the wall
don't leave me now
don't leave me now
leave me out with nowhere to go
and the shadows start to fall
don't leave me now
don't leave me now
leave me out on this lonely road
as the wind begins to howl
don't leave me now
don't leave me now
all alone on this darkest night
feeling old and cold and grey
don't leave me now
don't leave me now
leave me holding an empty heart
as the curtain starts to fall
don't leave me now
don't leave me now
all alone in this crazy world
when i'm old and cold and grey and time is gone...

2 yorum:

Gulda dedi ki...

Canım tüm gün Supertramp dinlemek istedi. Gelseler sana en önden bilet alacağım söz.

billur dedi ki...

Aslında artık en ön arkayı geçtim , esas bu konserlere gelenler konser sonrası ne yapıyorlar, nereye gidiyorlar..Onu öğrenmeliyiz.:)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails