Madame Bovary’yi okuduğumda ve sunuma gitmeden önce, acaba benim anladığımdan daha farklı bir şey mi anlatıyor diye düşünmeden edemedim.
Tabii söz konusu Billur’un sunumu olunca da bunu düşünmemek elde değildi.
Cebelavi Sokağının Çocukları’nı okuduğumuzda ve sunum gecesi Billur’un anlatımıyla, kitapta aslında bizim anladığımızdan daha farklı konuların işlendiğini görmek şaşırtıcıydı.
Madame Bovary’nin benim algıladığımdan daha farklı bir kişilik olmasının olasılığı var mıydı?
Evliliğinde hayal kırıklığı yaşayan, her gün kendini biraz daha körelmiş hisseden, aşkı arayan, tutkulu Emma Bovary’yi konuşacağımız o gece, acaba Billur yine bizi şaşırtacak mıydı?
Bu sefer mekânımız Reşitpaşa’da Mest idi. Sunum gecelerinin, değişik mekânları tanımamız açısından da faydasını görmüyor değiliz.
Mest, Fransa’da yaşamış, eğitim almış bir ailenin kurduğu şık, özel bir mekân. Bildiğimiz restoran mantığının dışında bir yer. Mest’i özel geceleriniz için kiralayabiliyorsunuz. Şık bir atmosferde, sadece kendi misafirlerinizle, dostlarınızla organize edeceğiniz özel gecelere ev sahipliği yapacak, sade döşenmiş, mekân sahibinin kendi tasarımları olan takıların ve gümüş objelerin vitrinler içinde sergilendiği, duvarlarını hayranlıkla gözünüzü alamadığınız tabloların süslediği bir mutfak atölyesi.
Arabayı park edip içeriye ilk girdiğimde beni etkileyen, mermer merdivenlerin iki yanına sıralanmış, kokulu mumlar oldu.
Evet belki bir klişe, bir kalıp ama ben mumların, yakıldıkları ortamlara başka bir hava verdiklerini, mekânı yumuşattıklarına inanıyorum.
Ağırlıklı mermer malzemenin kullanıldığı Mest’te, mumlar, duvarlardaki tablolar, masaların üzerindeki çiçek aranjmanları mermerin sertliğini kırmıştı.
2010 Blog Ödülleri’nden sonra ilk toplantımız olduğundan, plaketimizi ve kazandığımız diğer ödülleri de yanımda getirmiştim.
Şaraplarımızı yudumlarken, Blog Ödülleri’ni aldığımız gece görüşemediğimiz kulüp üyelerine, ödül töreninin detaylarını anlatıp, kazandığımız ödülleri ne yapacağımız konusunda ortak bir görüşe vardık.
Ödüllerimizi Ayşe’nin iş yerinin bağlı olduğu muhtarlık aracılığı ile ihtiyacı olanlara hediye etmeyi uygun bulduk.
O gece katılabilen tüm kulüp üyeleri bir araya geldiğinde masaya geçtik. Açıkçası ben yemekten çok, yemek öncesi şaraplarımızla tattığımız somonlu, prosciuttolu kanepeleri tercih ederdim. Yemeklerin lezzetsiz olduğunu düşünmeyin sakın, hepsi birbirinden lezzetliydi. Ama ben kanepelerde boğulmayı daha çok isterdim.
Yemeğin insanı huşu içinde bırakan, damak zevkimizi en üst seviyede tatmin eden mutluluk aşılayıcı saatleri tükendiğinde sunum vaktinin geldiğini anladık.
Billur elimize A4 boyutunda zarfları verdiğinde, bir kere daha kendimi, eline kocaman hediye paketi verilmiş heyecanlı bir çocuk gibi hissettim.
Zarfı açtığımızda içinden, Madame Bovary’nin bir meali, beyaz dantelli bir mendil, kitaptan bir paragrafın yer aldığı minik kart çıktı.
Billur, neredeyse kitabı yeniden yazmıştı. Avukat kimliğinin ona kazandırdığı araştırmacı özelliğini, en ince detayıyla bize aktardığı kitap sunumunda bir kere daha keşfettik.
Sunum süregelirken, arkamızdaki ekranda kitabın filmi oynuyordu ki bu aynı zamanda bize verilen zarflar içinde zaten mevcuttu.
Kitapla ilgili çok doyurucu bir sunumun ardından, ne yazık ki tam vaktinde kutlayamadığımız geçmiş bir doğum gününü de kutlama fırsatı yarattık.
Bilgen’in geçmiş doğum gününü, üzerinde onun sevdiği aktör Tom Cruise’un tüm filmlerinden bir sahnenin yer aldığı taçlarımızla renklendirdik. Hepimizin taçlarında yer alan sahnenin hangi filme ait olduğunu tahmin eden Bilgen’e de küçük hediyeler verdik. Bu hediyelere en çok minin Duru’nun sevindiğine inanıyorum :)
Mest’i terk ederken, dışarıdaki yumuşak hava, artık sıcak günlerin geldiğini müjdeliyordu. Burnumda, Billur’un bahçesinde yetişmiş kırmızı, mis kokulu güllerin ve bize hediye ettiği birer demet çiçeğin kokusu ve o gecenin bize verdiği mutluluğun yüzüme yerleştirdiği gülümsemeyle eve döndüğümde “Evet iyi ki bu kulübe üyeyim.” diye düşündüm.
Peyman
Tabii söz konusu Billur’un sunumu olunca da bunu düşünmemek elde değildi.
Cebelavi Sokağının Çocukları’nı okuduğumuzda ve sunum gecesi Billur’un anlatımıyla, kitapta aslında bizim anladığımızdan daha farklı konuların işlendiğini görmek şaşırtıcıydı.
Madame Bovary’nin benim algıladığımdan daha farklı bir kişilik olmasının olasılığı var mıydı?
Evliliğinde hayal kırıklığı yaşayan, her gün kendini biraz daha körelmiş hisseden, aşkı arayan, tutkulu Emma Bovary’yi konuşacağımız o gece, acaba Billur yine bizi şaşırtacak mıydı?
Bu sefer mekânımız Reşitpaşa’da Mest idi. Sunum gecelerinin, değişik mekânları tanımamız açısından da faydasını görmüyor değiliz.
Mest, Fransa’da yaşamış, eğitim almış bir ailenin kurduğu şık, özel bir mekân. Bildiğimiz restoran mantığının dışında bir yer. Mest’i özel geceleriniz için kiralayabiliyorsunuz. Şık bir atmosferde, sadece kendi misafirlerinizle, dostlarınızla organize edeceğiniz özel gecelere ev sahipliği yapacak, sade döşenmiş, mekân sahibinin kendi tasarımları olan takıların ve gümüş objelerin vitrinler içinde sergilendiği, duvarlarını hayranlıkla gözünüzü alamadığınız tabloların süslediği bir mutfak atölyesi.
Arabayı park edip içeriye ilk girdiğimde beni etkileyen, mermer merdivenlerin iki yanına sıralanmış, kokulu mumlar oldu.
Evet belki bir klişe, bir kalıp ama ben mumların, yakıldıkları ortamlara başka bir hava verdiklerini, mekânı yumuşattıklarına inanıyorum.
Ağırlıklı mermer malzemenin kullanıldığı Mest’te, mumlar, duvarlardaki tablolar, masaların üzerindeki çiçek aranjmanları mermerin sertliğini kırmıştı.
2010 Blog Ödülleri’nden sonra ilk toplantımız olduğundan, plaketimizi ve kazandığımız diğer ödülleri de yanımda getirmiştim.
Şaraplarımızı yudumlarken, Blog Ödülleri’ni aldığımız gece görüşemediğimiz kulüp üyelerine, ödül töreninin detaylarını anlatıp, kazandığımız ödülleri ne yapacağımız konusunda ortak bir görüşe vardık.
Ödüllerimizi Ayşe’nin iş yerinin bağlı olduğu muhtarlık aracılığı ile ihtiyacı olanlara hediye etmeyi uygun bulduk.
O gece katılabilen tüm kulüp üyeleri bir araya geldiğinde masaya geçtik. Açıkçası ben yemekten çok, yemek öncesi şaraplarımızla tattığımız somonlu, prosciuttolu kanepeleri tercih ederdim. Yemeklerin lezzetsiz olduğunu düşünmeyin sakın, hepsi birbirinden lezzetliydi. Ama ben kanepelerde boğulmayı daha çok isterdim.
Yemeğin insanı huşu içinde bırakan, damak zevkimizi en üst seviyede tatmin eden mutluluk aşılayıcı saatleri tükendiğinde sunum vaktinin geldiğini anladık.
Billur elimize A4 boyutunda zarfları verdiğinde, bir kere daha kendimi, eline kocaman hediye paketi verilmiş heyecanlı bir çocuk gibi hissettim.
Zarfı açtığımızda içinden, Madame Bovary’nin bir meali, beyaz dantelli bir mendil, kitaptan bir paragrafın yer aldığı minik kart çıktı.
Billur, neredeyse kitabı yeniden yazmıştı. Avukat kimliğinin ona kazandırdığı araştırmacı özelliğini, en ince detayıyla bize aktardığı kitap sunumunda bir kere daha keşfettik.
Sunum süregelirken, arkamızdaki ekranda kitabın filmi oynuyordu ki bu aynı zamanda bize verilen zarflar içinde zaten mevcuttu.
Kitapla ilgili çok doyurucu bir sunumun ardından, ne yazık ki tam vaktinde kutlayamadığımız geçmiş bir doğum gününü de kutlama fırsatı yarattık.
Bilgen’in geçmiş doğum gününü, üzerinde onun sevdiği aktör Tom Cruise’un tüm filmlerinden bir sahnenin yer aldığı taçlarımızla renklendirdik. Hepimizin taçlarında yer alan sahnenin hangi filme ait olduğunu tahmin eden Bilgen’e de küçük hediyeler verdik. Bu hediyelere en çok minin Duru’nun sevindiğine inanıyorum :)
Mest’i terk ederken, dışarıdaki yumuşak hava, artık sıcak günlerin geldiğini müjdeliyordu. Burnumda, Billur’un bahçesinde yetişmiş kırmızı, mis kokulu güllerin ve bize hediye ettiği birer demet çiçeğin kokusu ve o gecenin bize verdiği mutluluğun yüzüme yerleştirdiği gülümsemeyle eve döndüğümde “Evet iyi ki bu kulübe üyeyim.” diye düşündüm.
Peyman
1 yorum:
Charles ve Emma'nın evlilik pastasının yeniden yorumu, muhteşem bir pasta vardı. Belkıs resimlerini çekmişti.
Muskat bu pasta ile kendini aştı doğrusu.
Yorum Gönder