17 Eylül 2009 Perşembe

BİLGELİK MABETLERİ KÜTÜPHANELER - Ahmet Ertuğ


Yakın çevremdekiler bilirler, son zamanlarda programsızlığımla ilgili problemlerim var.

Bütün bir yaz boyunca hafta sonlarını hiç verimli geçiremediğimle ilgili serzenişte bulunup duruyorum kendi kendime. Kızıyorum... Ve kendi kendime sözler veriyorum; kışın hafta sonlarını daha güzel değerlendireceğim. Umarım…

Ansızın kapıyı çalan sonbahar ile yavaş yavaş kış moduna girdim bile. Bir huyum vardır; şayet havalar serinlemeye başlar da ayağıma çorap, sırtıma hırka giyer, gece yatarken battaniyenin sıcak kıvrımlarının altına bedenimi saklarsam, bir daha geri dönüşü yoktur. Çıkarıp atamam o çorabı, hırkayı, terk edemem battaniyeyi. Onun için bu sene direniyorum. Açık stilettolarımı hâlâ kaldırmadım dolabın diplerine.

Geçen cumartesi için bir program yapmıştım kafamda. Ne pahasına olursa olsun gerçekleştirecektim de…

Kitapları çok seviyoruz ya, ben ve oğlum, Ahmet Ertuğ’un Bilgelik Mabetleri Kütüphaneler fotoğraf sergisine gitmeliydik mutlaka.

Günlerdir yağan yağmur, hayatları söndüren sel felaketi ardından havadaki kasveti dağıtmak lazımdı.

Gri cumartesiye açtık gözlerimizi. Fotoğraf makinesini attık çantamıza ve döküldük yollara.

Şiddetli yağmur ve tabii yazın bitmesi ile şehre dönen halkın oluşturduğu yoğunluk trafiği kabusa çevirmişti. Ama bir başka oluyor Nişantaşı-Teşvikiye yağmur altında bile.

Sergi salonu tenha idi. Ve bu büyük avantajdı bence. Duvarlara asılmış devasa fotoğrafları, her bir kütüphanenin içine sızarcasına rahatlıkla inceleme fırsatı yarattı bize.

Sergi, Fransa, Avusturya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, İspanya, Portekiz, Almanya, İngiltere ve İsviçre’deki tarihi kütüphanelerde çekilmiş 23 adet fotoğraftan oluşuyordu.

Fotoğrafların çekildiği bu ülkelerdeki manastır, ulusal kütüphane ile üniversite kütüphaneleri gerçekten birer mabet.

16.y.y. – 18.y.y. arasında kurulmuş bu tarihi mekanların hemen hemen tümünde aynı dönemin sanat akımı olan ve aynı zamanda o döneme adını vermiş olan Barok tarzının derin izlerini görebilirsiniz.

Barok döneminde krallar, soylular sahip oldukları serveti, ünü şaşâlı bir şekilde sergilemeyi sevdiklerinden, bu dönemdeki sanat eserleri hep fazlasıyla göz dolduran, görkemli eserler olmuş. Mitoloji ve Tanrı temalı tavan ve duvar süslemeleri tüm ihtişamı ile bu dönemin iç mekanlarında kullanılmış. Süs ve şaşâ tüm sanat dallarına egemen olmuş.

Sergideki fotoğraflarda da en belirgin özellik tavan süslemeleri idi. Süslemelerle ilahi bütünlüğe bürünen mekanlarda tezatlığı yalın bir şekilde dizilmiş kitaplar sağlıyordu. İhtiva ettikleri konuları bilmesek de kitapların görebildiğim kadarıyla tamamının kalın ciltli olması, bu ciltlerin mekanları süsleyen renklerle bir ahenk içinde olması, istemli bir şekilde cilt renklerinin seçildiği düşüncesine itti beni.

Bazı mekanların dekorasyonunda kullanılan yere paralel yerleştirilmiş camlı kitap dolaplarına akseden tavan süsleri fotoğraflarda ilginç ışık oyunları yaratmıştı.

Tüm kütüphaneler muhteşemdi. Ama beni en çok Dublin’deki Trinity College Kütüphanesi etkiledi.

Barok sanatın süslü izlerinden arınmış, ilk bakıldığında oldukça kalabalık duran, ama bence yalın bir dekorasyona sahipti. İki kat üzerine kurulmuş kütüphanenin mimari yapısı, ışığın düşüşü bana Yerebatan Sarnıcı’nı çağrıştırdı.


Bir gazete ropörtajında Ahmet Ertuğ’un bir kare fotoğraf almak için saatlerce hazırlandığını ve fotoğraf çekerken kendisini bir Zen Rahibi gibi hissettiğini okumuştum. Fotoğraflara baktığınızda Ertuğ’un ruh halini yakaladığınızı düşünüyorsunuz.



Bu kütüphaneleri gördükten sonra karşılaştırma yapmak adına ülkemizdeki kütüphaneleri düşündüm. Ortaokul yıllarında gittiğimiz Atatürk Kitaplığı geldi gözümün önüne. Ne yazık ki Türkiye’de Ertuğ’un da Paris sergisi esnasında “neden Türkiye’den bir kütüphane yok?” sorusuna “buraya koyacak aynı ayarda kütüphane yok aslında” cevabını verdiği gibi mukayese yapabileceğimiz böyle bir tarihi mirasımız yok ne acı ki.

Birkaç yıl önce bir gazetede yayınlanan Türkiye’nin en iyi on kütüphanesinin listesini buldum.

1. Atatürk Kitaplığı - İSTANBUL

2. İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi)- İSTANBUL

3. Milli Kütüphane - ANKARA

4. Beyazıd Devlet - İSTANBUL

5. Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi - ANKARA

6. Sermet Çifter - İSTANBUL

7. Alman Arkeoloji Enstitüsü Kütüphanesi - İSTANBUL

8. Milli Kütüphane - İZMİR

9. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi - İSTANBUL

10. Atatürk İl Kütüphanesi - İZMİR


Ben listenin bu kadar bile olmayacağını düşünmüştüm. İnternet’ten araştırınca da gerçekten sergideki kütüphanelerle mukayese edilmeyecek nitelikte olduklarını bir nebze de olsa görebildim.

Bu harikulade fotoğrafların yaratıcısı Ahmet Ertuğ 1974 yılında Londra’da Architectural Association School of Architecture’dan mezun olduktan sonra İngiltere, İran ve Türkiye’de mimarlık mesleğini icra etmiş.


Fotoğraf çekmeye 1972 yılında Londra’da Karayip Festivali ile Doğu ve Batı Londra’da şehir yaşamını fotoğraflayarak başlamış. Ama onu fotoğrafçılığa götüren ilk adım, 1979 yılında geleneksel Japon mimarisi üzerine çektiği fotoğraflarla olmuş.

Japonya’dan İstanbul’a dönen Ertuğ, tarihi şehri koruma planı çerçevesinde mimar olarak görev almaya başlamış. Şehrin tarihi semtleri hakkındaki bilgisi onu, Bizans, Osmanlı ve Roma kalıntılarını fotoğraflamaya yöneltmiş. Bu eserleri Paris’te Couvent des Cordelier ve La Conciergerie’de bir solo sergide yer almış.

Yunan ve Roma heykellerini konu alan fotoğrafları Paris’te Tuilleries Garden’de, Buda heykelleri ile ilgili fotoğrafları ve bu fotoğrafların toplandığı kitap Guimet müzesinde sergilenmiş. Bu kitap 2004 yılında Le Monde tarafından yılın en iyi yayını ve en güzel kitabı olarak adlandırılmış.

Aya Sofya fotoğrafları, Aya Sofya müzesinin üst katındaki sergi alanında, 35 büyük formatta hazırlanmış Efes Antik Şehri fotoğrafları Efes Müzesi’nde sergilenmiş.

Bilgelik Mabetleri Kütüphaneler sergisi Mayıs-Haziran aylarında Fransa Nasyonel Kütüphanesi’nde de sergilenmiş ve fotoğraflar "Temples of Knowledge: Libraries of the Western World" isimli kitapta yayımlanmış.

Yazının başında fotoğraf makinemizi yanımıza aldığımızdan bahsetmiştim. Ama teknoloji harikası dijital fotoğraf makineleri ile aram hiç iyi olmadığından çektiğim resimleri maalesef yanlışlıkla sildim.

Sergiyi, 10 Ekim 2009 tarihine kadar, Teşvikiye Galeri Işık'ta ziyaret edebilirsiniz.

http://www.galeriisiktesvikiye.com/

Peyman

2 yorum:

billur dedi ki...

Sevgili Peyman;

Tam 1 saat önce Teşvikiye Polis Karakolu'nun önünde ışıklardayken "insem ve bir koşu bakınsam, kıskançlıktan çatlasam" diye düşündüm ve "ardından da bloga yazarım" dedim. Şimdi bugün gidip gezeceğim Nehir'in çıkışını beklerken...
Sevgiler
Billur

Peyman dedi ki...

Bakalım sen hangi kütüphaneyi daha çok seveceksin ? :)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails