Nehir dans ile ilgili olduğu (gerçekten benim zorumla değil) ve evde ne zaman müzik duysa koreografi denemeleri yaptığı (gerçekten çok çalışmak, hayal gücünü zorlamak ve pratik önemli dediğim için değil), Flamenkonun büyüsüne kapılmak üzere (gerçekten ona aldığım kırmızı Flamenko elbisesi nedeni ile değil) olduğu için Gülda , ben , Nehir ve Ayşe yerine gelen Ender ile geçen Cuma akşamı Açık Hava’da yerlerimizi aldık.
Cortes’e birkaç nedenle gitmek istiyordum. Birincisi ben flamenkoya bayılırım ve öyle veya böyle öğreneceğim. İkincisi ben Cortes’i daha önce hiç canlı seyretmemiştim.
Annesine adadığı ve belirli anlarda annesinin resminin yansıtıldığı gösterinin adı “Çingenelerin ana dili “olan “ "Cale" idi. Gösterisi esnasında bir ara verdiğinde bu gösteriyi annesine adadığını söyledi. Cortes okuduğum kadarı ile annesine gerçekten çok düşkünmüş ve babası annesini terk ettiğinden beri de onunla konuşmuyormuş.
Sahneye siyahlar içinde çıkan Cortes sahnedeki ışıltısı, duruşu ve estetiği ile yaptığı kısa Flamenko içeren solo birkaç performansı haricinde ben açıkçası ekibi ile yaptığı danslardan –flamenko açısından- pek hoşnut kaldığımı söyleyemeyeceğim.
Aslında Cortes’in hiçbirzaman saf ve klasik Flamenko ağırlığını içeren bir dans yapmadığı ve hep çeşitli disiplinleri karıştırmayı sevdiği ve buna çabaladığı bir gerçek ama yirmi yılda sergilediği şovlarının bir retrospektifini oluşturan Cale beni çok tatmin etmedi. Belki de bu gösteriyi sadece bir buçuk ayda, birden hazırladığı içindir.
Çok basit ve sıradan sadece üstlerinde transparan deniz kızı kıyafetlerinin insanın gözünü aldığı alımlı kızlar, uçan siluetler, uçuşan elbiselerden oluşan bir koreografiden oluşuyordu ki Cortes’in onlara eşlik ettiği anlardaki –yaydığı etkileyici enerji, kaslı vücudu, insanın farkına varmadan “Allahım bu kadar mı estetik olunur” düşüncesi ve görselliği olmasa –performanstan çok etkilenmedim ve hatta dikkatim dağıldı. Ama dikkatimi dağıtan başka şeyler vardı ve belki de yeteri kadar konsantre değildim belki de biraz müşkülpesentliğim üstümdeydi ve ben o kadar "kendisine" hayrandım ki gözlerim başka zamanlarda görmüyordu.
Gülda bir ara konserde dönüp “Amma da pozcu” dedi. Gerçekten hak vermemek elde değildi –gönlüm el vermese de- kendi solo performanslarını sergilediği anlarda dönüp dönüp seyirciden alkış istemesi ve çığlık, coşku her türlü kendinden geçme nidası beklemesi ve sonrasında da gülümseyip elini” varolun sağolun” anlamında kalbine götürmesi – ilgi ve alkış arsızı ve pozcu olduğunu kanıtlıyordu.
Ama sonra biraz düşününce bu gösterisine dayanarak onu etiketlememeye –söyledim ya serde biraz hayranlık var- karar verdim, zaten yüzyıllardan beri etiketlenmiş bir halkın gördüğü aşağılanmayı, dışlanmayı, dans ve müzikleri ile kederlere ve keyiflerin doruklarına çıksak da yine de kabul edilmezliği ve hor görülmeyi sunduğumuz Çingeneler için bir kıvanç kaynağı olduğuna inanmak istedim.
Belki her aldığı alkış, sergilediği her yerini bulan poz onların allı güllü giysilerine, neşeyle kederi harmanlayan ruhlarına bir selam, ona atılan her arzu dolu çığlık Çingenelerin şehvetine ve delidoluluklarına bir göndermedir, diye bu halini alladım pulladım.
Belki de bu saydıklarımdan hiçbiri geçerli değildir; belki sadece küçük bir midyeye hapsolup sonunda siyah bir inciye dönüşmüş bir yağmur tanesidir ve nadide bir güzelliği barındırdığı ve tüm dünya da ona dokunmak istediğinden tüm ışıkları bünyesinde hapsetmek istiyordur... Bu coşku ve ilginin bir an eksilmesi, tek başına kalma ihtimali belki onu deli ediyordur...
Ne de olsa "Çingeneler için yalnız kalmak ölümden bile korkuludur".
Çekirdeğin Dayanılmaz Cazibesi
Deep Purple ve Eric Clapton konser tecrübesi olan Nehir’e biraz daha disiplinli olmayı öğretmek ve konser, gösteri izlemenin adabı gibi konularda biraz bilgi sahibi olmasını sağlamak ve etrafından da görerek öğrenmesi amacı ile Cortes’e getirmeyi istemiştim.
Konser kapısından girdiğimizde Nehir’in mısır talebi önce reddedilse de sonradan Cortes’in performansı başlayana kadarki zamanda yeme şartıyla kabul edildi ve bir dizi kınayıcı bakışıma, bir dizi nasihat dolu sözlere maruz bırakıldı ve sonunda mısır öylece kalakaldı.
Yerimize oturduğumuzda satıcıların cips ve çekirdek sattığını gördüğümde bende bir gerginlik hâsıl oldu ve Gülda’ya “insanlar çekirdek yemez herhalde değil mi?” diye sordum. Gülda da bir garip gülüş …” Saçmalamaaaa Tabii ki de yemezler”e yordum ben bu gülüşü ve rahatladım. Çekirdek yiyenlere de gerginlik içeren bakışlarımla mesajlar yolladım ama sabrettim. Elbet yemeyeceklerdi!
Cortes sahneye sessizlik içinde ve siyahlara bürünmüş olarak çıktığında duyduğum tek ses Cortes’in sahneyi döven topukları değil….Çevremdeki insanlardan yükselen ”Çıt Çıt Çıt Çıt “ idi. Hiçbirşeye bakamadım o an…
Utandım. Evet tek hissettiğim şey bu oldu utandım. O çitleme sesleri kulağıma o kadar yüksek bir sesle çarpıyordu ki Cortes’in sahneyi terk edeceğini düşündüm. Nehir’i örnek! davranışlar sergileyen, adap ve edep bilmeyen seyirci kitlesi ile tanıştırdığıma ve “Ama Anne bak herkes yiyor, çitliyor, konuşuyor, gülüyor ben niye yapamıyorum?” sorusu ile dolu bakışlarına cevap verememekten dolayı utandım.
Önümde Protokolde oturan seyircilerden sergilediği görüntü de dayanılmaz olan birini uyarmak istedim ama …kendime hakim olamamaktan korktum açıkçası. Hele bir seyirci sahneye tamamen yan dönmüş, sadece çekirdek çitliyordu!!
Sonra hangi birini uyaracağımı bilemedim. Çekirdek çitleyenleri mi, sol arka çaprazımdaki sürekli güzel sevgilisini sıkıştırıp, kulağına cilveli şeyler söyleyip güldüren adamı mı_? “Arkadaşım, bu kız sana şu iki saat süresince dönüp bakmak istemeyecek, boşuna zorlama, yanlış hesap olmuş, istersen hemen çıkın” deseydim keşke tüm edepsizliğimle…
Şimdi beni bir korku aldı, ya Caz Festivali’nde de çekirdek çitlenmeye başlanırsa? Ya olursa? Ya olursa? Yaşım ilerledikçe tahammülüm mü azalıyor bilemiyorum. Ya da insanların görgüsüz ve hoyrat davranışlarının derecesi ters orantılı bir şekilde mi artıyor?
Tamam belki de hiç anlayış göstermeyen benim... Cortes ile aşık atamayacaklarını anlayan beyler ve sahneye fırlayamayıp Cortes'e dokunamayacak olan hanımlar iki saat boyunca streslerini böyle attılar ve ben bunu anlayacak kadar öngörülü değilim ve hiç empati yapamıyorum sanırım.
Sevgiler
Billur
8 yorum:
Sevgili Billur,
Galiba ben de gelmiş olsam, Cortes'e hayranlığımdan gösterideki zayıflığı görsem de görmemezliğe gelirdim. O kendinden emin dimdik duruşu, terden sırılsıklam saçlarını başının bir hareketiyle savuruşu...şu anda topuklarının sesini duyar gibiyim.
Ne yazık ki konserlere, gösterilere talep arttıkça, sessizce ve en önemlisi sanatçıya saygıyla izlemesini bilmeyen seyircilerle doluyor konser mekânları. Sanki "bilet aldım, yan bir anlamda seni satın aldım" dercesine haddini aşan hareketler, bende her seferinde kafamı kuma gömmek isteği uyandırıyor.
Bu insanların önce adab-ı muhaşeret kanunlarını öğrenmeleri lazım. Parayla herşeyi satın alabilirler, ama saygı göstermesini ve yerine göre hareket etmesini öğrenmek için belki de senin Nehir'e öğrettiğin gibi aileden bu terbiyeyi çoktan almış olmaları gerekirdi.
Umarım Caz konserlerinden uzak olur bu saygısız insanlar...(zor görünüyor)
billur hanım, ne kadar ekmek o kadar köfte; çekirdek çiğneyen seyirciye sulandırılmış flamenko!
daha uzun süre bu topraklarda israel galvan ve onun kalitesindekileri izleyemeyeceğiz, çünkü daha, "layık" değiliz!
konuşanlar, konuşanlar, konuşanlar... uyardığın halde konuşmaya devam edenler, hatta; özür dileyip susacağına üstüne çıkıp seni konuşmakla suçlayanlar!
klasik, caz, dans; açıkhava, aya irini, aspendos farketmiyor; her yerdeler, çünkü "paraları" var!
bir etkinlik nasıl takip edilir/izlenir/dinlenir, zamanla öğrenmeyecekler de, çünkü öyle bir kaygıları yok!
farkında bile değiller!
bizler ne yapacağız, esas sorun bu! ya asosyal olup çıkacağız (yani evden çıkmayacağız), ya da kendimizi hastanede -veya karakolda- bulacağız!
hepimize serin istanbul akşamları, serin cazlar, serin operalar dilerim...
(tercihen; yarım ölçü laksotomil veya xanax'lı olsun lütfen)
harika paylaşım
www.fullguzelsozler.blogspot.com
Yaşımız ilerledikçe tahammülümüz de azalıyordur belki ama kesinlikle insanların görgüsüz ve hoyrat davranışlarının derecesi şaşılacak derecede ve hızla artıyor.Heryerdeler ama heryerde...Bir de yüksek sesle yanındakine yorum yapa yapa seyretmeler ve dinlemeler şu ara çok moda...Bir iki patak olayına girişsek,gazetelere manşet olsak,bu konuya ilgi çeker miyiz acaba...
Bu arada Cortes fotografları ve yorumları için teşekkürler...
Cortes iyiydi de çevresi kötüydü diyemeyeceğim. Açıkçası çok sulandırılmış bir performanstı. Daha konser başladığı esnada saçından –güya terden- sular sıçramasıyla başlayan gösteriden hiç hazzetmediğimi söylemeliyim. Kafamı sonradan duvara vuracak olsam da Roberto Bolle dans gösterisine de Cortes ve pozculuğu ve diğer performansa gelecek daha sakil kitle yüzünden gitmeyeceğim. Çünkü bir kere daha dayanamayacağım.
Güzel paylaşım teşekkürler
www.fullcanlitvizle.blogspot.com
Survivor 2013 İzle Ünlüler Gönüllüler
Yorum Gönder