Baktım Aralık kulüp toplantımız İstanbul’a düşen kar taneciklerinin erimesi gibi yavaşça yerini şimdilik planlara, programlara bıraktı, baktım ki ben hâlâ Ayşen’in sunum gecesini yazmamışım, bu soğuk günün hafif loş öğleden sonrasını Yansımalar’ı yazmaya adadım.
Biliyorsunuz kitabımız, Suzanne Collins’in 3 kitaplık serisinin ilki olan Açlık Oyunları idi. Zaten kitabın sunumunu blogda okuyan siz çok değerli ve bir o kadar da sevgili blog takipçilerimizin bildiği gibi, kitabı teenage bulmuştuk. Kişisel düşüncem, Ayşen’in bu kitabın sunumunu nasıl yapacağını çok merak etmem üzerineydi. Ama içimde yine güzel bir sunum olacağına dair güçlü bir his vardı.
11 yaşından beri İtalyan dili, kültürü ile iç içe büyüyen bir yetişkin olarak sevdim ve seviyorum İtalyan restaurantlarını, yemeklerini. O nedenle de sunumun Palma D’oro adlı İtalyan restaurantında yapılacağını öğrenince, İstanbul’da yeni bir İtalyan keşfedeceğimi bilmek, dilimin üzerindeki tat alma tomurcuklarını heyecanla hareketlendirme eylemini gerçekleştirdi.
Benim için gecenin en hevessiz olduğum yanı ise kuşkusuz hafta içi iş çıkışı Palma D’Oro’ya gitmek için Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na yapacağım yolculuk oldu.
İkinci köprüyü kullanmayı bulunduğum çıkış lokasyonu açısından daha uygun buldum.
Daha gişelerde karnımın açlığı inanılmaz boyutlardaydı. Umarım bir daha ki hafta içi, iş çıkışı köprü geçişlerinde yanıma beslenme çantası almayı unutmam.
Palma D’Oro, yazın bahçede büyük palmiye ağaçlarının gölgesinde sükûnet içinde yemeğinizi yiyebileceğiniz, genişçe bir iç salona sahip şirin bir mekân. Dilediğinizde, bizimki gibi küçük gruplara özel ayrılabilen bir de salonu mevcut.
Ayşen bunu hep duyuyor ama yazmadan geçemeyeceğim; mutlaka el sanatları, dekorasyon konusundaki becerilerini sergileyebileceği bir işe soyunmalı.
Salonu kendi zevkine göre kişiselleştirmişti. Büyük dikdörtgen masanın bir başını kendisine ayırmıştı. Arkasındaki alçak etajerin üzerine kırmızı mumluklar sıralamıştı. Beyaz tuğla örülü yan duvarlardaki küçük spot ışıklarının oluşturduğu ışık yolu ile güzel bir görüntü oluşturmuştu.
Masaların üzerinde süslü püslü ahşap kutular vardı. Ama onları açmak için Ayşen’in “hadi açıyoruz” demesini beklememiz gerekiyordu.
Açlık Oyunları’nın üstünden girdi, altından çıktı. Yakın bir gelecekte filmini seyredebileceğimizi bildirerek sunumunu yaptı. Kitap su gibi okunup bitiyor. Bazı arkadaşlarımız serinin diğer iki kitabını da okudu. Ben üçüncüden önce araya birkaç farklı kitap sıkıştırmayı kendimce uygun gördüm.
Durun durun kitaptan hiç bahsetmemişsin ki demeyin, biliyorsunuz ben Yansımalar’da sadece sunum gecesini, sürprizlerini, bizi anlatıyorum. Sunumu – bizi yeni takip etmeye başlayan arkadaşlara sesleniyorum burada - blogda Açlık Oyunları olarak “Ne Okuduk ?” başlığı altında bulabilirsiniz.
Sunum sonunda, merakla Ayşen’in bize kutuları seçmemizi söylemesini bekledik.
Kendi elleriyle yaptığı, üzerleri Açlık Oyunları’nda geçen nesnelerden esinlenerek boyanmış ahşap kutuların içinde bizi bekleyen diğer minik sürprizler vardı. Küçük bir kesenin içinde bizi seven ve sevdiğimiz dostlarımızdan her daim almayı dileyebileceğimiz kalp kurabiye, bir küçük poşet tahıl gevreği, ev yapımı küçük bir somun ekmek, bir küçük süs kalp, kakao… Bunların tümü kitap kahramanı Katniss için Açlık Oyunları’nda çok şey ifade eden nesneler ve olaylardan alıntılardı.
O gece için Nimir-Ra Ayşe de bize yine güzel sürprizler hazırlamıştı.
Kelebek şeklinde, ucu pomponlu yeni kitap ayraçlarımız oldu. Kelebeğin başının yerinde hepimizin birer fotoğrafı vardı. Yani o kelebekler bizlerdik :). Bu arada bazı uygulamalar gerçekten çok komikti. Gülmekten karnıma ağrılar saplandı.
Bir de renkli Venedik maskeleri yapmıştı. Ucunda minik bastonu olan maske, İtalya’ya rehberlik yapmaya giderken, grubumu toplamak için kullanabileceğim mükemmel bir obje oldu.
Çok güzel bir geceydi. Yazmakta biraz geciktim ama sanıyorum tüm kulüp üyelerimiz için de anı tazeleme fırsatı oldu.
Biliyorsunuz kitabımız, Suzanne Collins’in 3 kitaplık serisinin ilki olan Açlık Oyunları idi. Zaten kitabın sunumunu blogda okuyan siz çok değerli ve bir o kadar da sevgili blog takipçilerimizin bildiği gibi, kitabı teenage bulmuştuk. Kişisel düşüncem, Ayşen’in bu kitabın sunumunu nasıl yapacağını çok merak etmem üzerineydi. Ama içimde yine güzel bir sunum olacağına dair güçlü bir his vardı.
11 yaşından beri İtalyan dili, kültürü ile iç içe büyüyen bir yetişkin olarak sevdim ve seviyorum İtalyan restaurantlarını, yemeklerini. O nedenle de sunumun Palma D’oro adlı İtalyan restaurantında yapılacağını öğrenince, İstanbul’da yeni bir İtalyan keşfedeceğimi bilmek, dilimin üzerindeki tat alma tomurcuklarını heyecanla hareketlendirme eylemini gerçekleştirdi.
Benim için gecenin en hevessiz olduğum yanı ise kuşkusuz hafta içi iş çıkışı Palma D’Oro’ya gitmek için Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na yapacağım yolculuk oldu.
İkinci köprüyü kullanmayı bulunduğum çıkış lokasyonu açısından daha uygun buldum.
Daha gişelerde karnımın açlığı inanılmaz boyutlardaydı. Umarım bir daha ki hafta içi, iş çıkışı köprü geçişlerinde yanıma beslenme çantası almayı unutmam.
Palma D’Oro, yazın bahçede büyük palmiye ağaçlarının gölgesinde sükûnet içinde yemeğinizi yiyebileceğiniz, genişçe bir iç salona sahip şirin bir mekân. Dilediğinizde, bizimki gibi küçük gruplara özel ayrılabilen bir de salonu mevcut.
Ayşen bunu hep duyuyor ama yazmadan geçemeyeceğim; mutlaka el sanatları, dekorasyon konusundaki becerilerini sergileyebileceği bir işe soyunmalı.
Salonu kendi zevkine göre kişiselleştirmişti. Büyük dikdörtgen masanın bir başını kendisine ayırmıştı. Arkasındaki alçak etajerin üzerine kırmızı mumluklar sıralamıştı. Beyaz tuğla örülü yan duvarlardaki küçük spot ışıklarının oluşturduğu ışık yolu ile güzel bir görüntü oluşturmuştu.
Masaların üzerinde süslü püslü ahşap kutular vardı. Ama onları açmak için Ayşen’in “hadi açıyoruz” demesini beklememiz gerekiyordu.
Açlık Oyunları’nın üstünden girdi, altından çıktı. Yakın bir gelecekte filmini seyredebileceğimizi bildirerek sunumunu yaptı. Kitap su gibi okunup bitiyor. Bazı arkadaşlarımız serinin diğer iki kitabını da okudu. Ben üçüncüden önce araya birkaç farklı kitap sıkıştırmayı kendimce uygun gördüm.
Durun durun kitaptan hiç bahsetmemişsin ki demeyin, biliyorsunuz ben Yansımalar’da sadece sunum gecesini, sürprizlerini, bizi anlatıyorum. Sunumu – bizi yeni takip etmeye başlayan arkadaşlara sesleniyorum burada - blogda Açlık Oyunları olarak “Ne Okuduk ?” başlığı altında bulabilirsiniz.
Sunum sonunda, merakla Ayşen’in bize kutuları seçmemizi söylemesini bekledik.
Kendi elleriyle yaptığı, üzerleri Açlık Oyunları’nda geçen nesnelerden esinlenerek boyanmış ahşap kutuların içinde bizi bekleyen diğer minik sürprizler vardı. Küçük bir kesenin içinde bizi seven ve sevdiğimiz dostlarımızdan her daim almayı dileyebileceğimiz kalp kurabiye, bir küçük poşet tahıl gevreği, ev yapımı küçük bir somun ekmek, bir küçük süs kalp, kakao… Bunların tümü kitap kahramanı Katniss için Açlık Oyunları’nda çok şey ifade eden nesneler ve olaylardan alıntılardı.
O gece için Nimir-Ra Ayşe de bize yine güzel sürprizler hazırlamıştı.
Kelebek şeklinde, ucu pomponlu yeni kitap ayraçlarımız oldu. Kelebeğin başının yerinde hepimizin birer fotoğrafı vardı. Yani o kelebekler bizlerdik :). Bu arada bazı uygulamalar gerçekten çok komikti. Gülmekten karnıma ağrılar saplandı.
Bir de renkli Venedik maskeleri yapmıştı. Ucunda minik bastonu olan maske, İtalya’ya rehberlik yapmaya giderken, grubumu toplamak için kullanabileceğim mükemmel bir obje oldu.
Çok güzel bir geceydi. Yazmakta biraz geciktim ama sanıyorum tüm kulüp üyelerimiz için de anı tazeleme fırsatı oldu.
Peyman
9 yorum:
Sevgili Peyman;
Gerçekten bu yazı iyi geldi. Kendi kelebek halimi unutmuştum, çıkarıp baktım ve tekrar tekrar güldüm.Kutu hala başucumda duruyor, baktıkça da içimi açıyor, üstelik süprüntümü toplamaya da çok yardımcı oluyor.
Sanırım Aysun ve benim kelebekteki halim birincilik konusunda yarışır , sizleri bilemem.
Sevgiler
Billur
Peyman, bu yansılamalar yazılarına bayılıyorum. Geceyi tekrar yaşıyorum.
Ben Ayşen’in hazırladığı kutulardan hızla seçtim yaptım yapmasına da bir türlü ne koyacağıma karar veremiyorum. Resmen kutuyu kullanmaya kıyamıyorum.
Kelebek konusuna parmak pasmak isterim.
Sayfa 304
'' Hatırladığım en son şey, bileğimin kıvrımına konan, inanılmaz güzellikteki yeşilimsi gri renkli kelebek oldu. ''
Bu satır hoşuma gitti çünkü o vahşetin içinde hatırladığı son görüntü bir günlük ömrü olan kelebek oldu ayrıca bu kelebek herhangi bir yere konmadı bileğinin kıvrımına kondu!.. Bence bilek vücudun en zarif bölümlerinden biri.
Arkadaşlar,
Açıkçası son zamanlarda Yansımalar "olmalı mı, olmamalı mı" diye düşünüyordum. Yorumlarınız, düşüncelerimi "olmalı" yönünde sabitledi.
Kutunun içine İtalya'dan aldığım tüylü maskemi koydum. Onun için ideal muhafaza oldu.
Kitap ayracımı kullanıyorum. Her gören önce formatına bayılıyor. Daha dikkatli bakan benim kafamı görünce koyuveriyor kahkahayı.
Vücudun en zarif yerine konan en zarif hayvan kelebek...Kedi patilerinin neden orda olduğu anlaşıldı :)
İlk önce kim sana yansımalar olma lı olmamalı düşüncesine soktu.
Tabiki olmalı!.. Tabiki bunuda sen yazmalısın çünkü Yansımaları yazmak sana yakışıyor Peymancım.
Öhö Öhö bu arada vücudumdaki tüm dövmeler en zarif olduğunu düşündüğüm noktalar!.. Bu aralar 3 nokta daha buldum ama birine cesaret edemiyorum.
Peyman,
Yansımalar ile tarihçemizi kayıt altına alıyorsun. Ayrıca dönüp dönüp okumak çok keyifli oluyor.
Öptüm,
Kızlar,
Tamam beni süper ikna ettiniz. Yansımalar'ı yazmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
Ayşe, ben de dövme yaptırmaya karar verdim. Ama yeri konusunda ciddi lojistik çalışma yapıyorum :)
Hepinize sevgiler,
Çok zevk alarak ve çok eğlenerek yaptığım kutuların evlerinizde bir yerlerinin olmaları fikri hoşuma gidiyor.Peymoşcum ben bu tip şeyleri seviyorum ama galiba bir tek sizler için yapıyor olacağım lakin malumunuz çok yorulmaya gelemiyor narin bünyem:)))Billurcum bu arada annenin kutusunu unutmuş değilim ama şu aralar da sabunlara taktığım için ahşaba tekrar dönüş yapamadım ama yapacağım,söz...
Yansımalar kesinlikle devam etmeli,sunum gecelerindeki kahkahalar, takip eden günlerde de çok yararlı oluyor,yansımaların da buna katkısı büyük oluyor...
güzel bir çaba, kitabın insana en fazla katkı sunmasına adanmış ve de...
sevgiyle
Yorum Gönder