28 Aralık 2010 Salı

2010 Sedat Simavi Ödülleri'nde OLAY..!

Çıkaracaktım. Ama kısmet değilmiş, gerçekleşmedi çünkü çok yorgundum, gerekli donanım ve teçhizata sahip değildim,mekanın planları önceden elime geçmemişti, düşmanımın bu kadar atak ve saldırgan olacağını hesaplayamamıştım. Sonuç olarak ; biz Türk insanına "bir ödül töreninde ve benzeri yerlerde nasıl davranılır, siz hiç adam olmayacak mısınız leyn" sloganı ile başlayacak olan karşı saldırı planımı uygulayamadım. Onun yerine sinir içinde töreni seyredip, ödül alanların konuşmalarını duymaya çalıştım. Bitince de koşa koşa mekanı terk ettim.

İstanbul Modern Sanat'ta Ödül Töreni Olmamalı

Bu seneki Sedat Simavi Ödülleri İstanbul Modern Sanat Müzesi'nde gerçekleştirildi.Organizasyonu düzenleyen ve desteğini esirgemeyen Bülent Eczacıbaşı'nı takdirle karşılamakla birlikte, burasının biz Türk insanı düşünülünce ödül töreni düzenlenecek en son yer olmalı diye düşünüyorum. Aslında törenin orada olacağını duyduğumda "ne hoş" diye düşünmüş "ama salon var mıydı" diye de tereddüt içinde kalmıştım.

Nitekim tören ikinci kattaki(orta yerden camekanlı ve zincirli merdiven bulunan yer; çıkınca hemen sağ tarafa konumlandırılmış bir platform vardı) bölümde yapıldı. Ancak sadece özül alacak olanlar ve yakınları, ödülü takdim edecek olan kişiler, bazı önemli konuklar ve seçici kuruldan bir kaç kişi için konulmuş olan kısıtlı sandalye sayısı diğer insanların ayakta kalmasına neden olmuştu.

Platforma uzak kalan ve oturamayan bizim insanımıza ne oldu? Zaten az olan saygı , tahammül ve konsantrasyonu sıfıra indi ve arka tarafa doğru konuşlanarak kokteyl havasına büründü, sıkıldı, sıkılınca konuşmalar, gülüşmeler başladı. Törenin bitmesine yakın -ki bence daha önce oldu- herkes Loft'taki açık büfeye hücum etmiş, yerlerini tutmuş ve yemek yemeye başlamıştı.

Bu nedenle de bence ödül töreni ve benzeri her türlü etkinlik her tarafı kapalı, herkesin oturacağı bir salonda yapılmalı -ki buralarda bile telefon, konuşma, kikirdeşme olabiliyor-diye düşünüyorum.

Gelelim Ödül Alanlara

1977 yılından beri düzenlenen Sedat Simavi Ödülleri gazetecilik, radyo, televizyon, edebiyat, sosyal bilimler, fen bilimleri, sağlık bilimleri, görsel sanatlar ve spor olmak üzere 9 dalda veriliyor. Bu yıl Sağlık Bilimleri dalında ödüle değer çalışma olmadığı gerekçesi ile ödül verilmedi söylendi.

Radyo Ödülü'nü TRT'de yayınlanan "Portrede Hüzün: Fado" adlı programı ile Saadet Baykal aldı.TRT Radyosu'nu uzun zamandır dinlemediğim için ve konu da fado olunca çok meraklandım. Ancak Saadet Baykal konuşma yapınca ve programından bir bölüm dinletilince sesini tanıdım, eminim hepiniz duysanız tanırsınız. Ödül; "müziğin toplumun değerlerinden birinin olduğunu göstermesi ve baskı rejimlerine karşı toplumsal dinamiğin sesi olabileceğini anlatmasındaki başarısı" gerekçesi ile verilmiş. Aklıma fadomkraliçesi Amalia Rodrigues düşüverdi hemen...



Övgüye değer radyo ödülü ise Necmettin Tetik'e verildi. Tetik bu ödülü NTV Radyo'da yayınlanan "Mikrofondaki Hayalet" adlı programıyla, bir program türü olarak radyo oyunun önemini hatırlatmasındaki başarısı nedeniyle aldı.

Ödülü aldıktan sonra en uzun konuşmayı yapan Tetik elindeki sitemkar metni okumak için izin istedi ve özet olarak kendisi gibi nice yaratıcı ve dinamik drama yazarlarının olduğunu, ancak bir yerlerde tanıdığı, ünlü biri ile soyadı benzerliği olmadığı ve birilerinin adamı olmadığı için kendisini ifade etme imkanı elde edemediğini, hiç iyi metin yok diye yakınan tüm yapımcı ve benzer kişilerin yanıldığını ve onun gibi bu alanda eğitim almış kişileri yok saydığını, aslında kendisinin bir kış gecesi yaksa ısıtacak kadar diploması bulunduğunu ama sahip olduğu mesleği icra etme fırsatı verilmediği için gündüzleri limon satmak dahil bir sürü iş yaptığını ama ona kalan gecelerde usanmadan yazdığını ve ürettiğini ifade etti.



Edebiyat Ödülü'nü "Toplum ve Edebiyat adlı deneme kitabı ile ülkemizde deneme yazarlığına ve okuma kültürüne yaptığı değerli katkılar nedeni ile Adnan Binyazar aldı. Binyazar ödül konuşmasında özetle Türkiye'nin kalabalıklar tarafından işgal edildiğini ve bilinçsiz bu kalabalığın okuma ve aydınlanma sürecinde Türk insanın en büyük düşmanı oluduğunu söyledi.



Görsel Sanatlar Ödülü ise Yard. Doç. İrfan Okan'a "Evin Sanat Galerisi 'Arafta Unutulanlar' resim sergisi ile verildi. Ödüle değer görülmesinde Okan'ın bugüne kadar yaygın bir biçimde uyguladığı yağlı boya tekniği çerçevesinde, ifade ve kimliksellik açısından kendine özgü bir tarza ısrarla sahip çıkması da etkin olmuş.



Spor Ödülü ; 2010 yılında Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda 100 metre engelli dalında 1. olması ve Türk Atletizm Tarihimizde bir ilke imza attığı için Nevin Yanıt'a verildi.



Bilmiyordum, utandım. Özellikle yarışmadaki kazanma anı ve sonrasındaki sevinci gözlerimin dolmasına, mekandaki kötücül kalabalığa rağmen yumuşamama neden oldu bir an için.

Övgüye Değer bulunan spor ödülü ise A Milli Basketbol Takımı'na verildi. Ödülü Valimiz verdi. Önce anlamadım niye sağımda solumda olan foto muhabirlerinin bir an için üstüme çıkmaya çalıştıklarını...Çünkü önce Şenes Erzik, ardından platforma çıkan Vali imiş nedeni.

Gazetecilik Ödülü; Kerim Ülker (Sabah Gazetesi muhabiri) Vatan Gazetesi’nde yayınlanan “Eski Orman Bakanı Osman Pepe’nin İcraatları” konulu haberleriyle ödül aldı. Ayrıca, Murat Sabuncu’yu Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan “Mavi Bebek’in Kaderi İsrail’in Elinde” başlıklı haberi nedeniyle de ödül takdim edildi.

Televizyon Ödülü'nü Gül Büyübeşe Muyan, TRT’de yayınlanan “Kaybedenler” adlı televizyon programıyla ödülünü aldı ve konuşmasında "bu belgesel filmi Türkiye'de ve dünyada her an kaybeden ve ezilen işçi ve emekçiler için yaptığını" söyledi. İHA muhabiri Necmi Ertuş’u “Oğlum Olmadan Asla” adlı haberi nedeniyle övgüye değer bulduğu için ödül verildi.

Fen bilimleri dalında Prof. Dr. Erdal Arıkan ödülünü, “Kutupsal Kodlama: İkili-Girişli Kanallarda Kapasiteye Erişen Kodlar İnşası İçin Yapıcı Bir Yöntem” [Gülda bunu Fund'a sorabilir miyiz, ne demek?] adlı eseriyle aldı.

Sosyal Bilimler dalında ise Dr. Ayşe Yetişkin Kubilay, “İstanbul Haritaları 1422 – 1922” adlı eseriyle Prof. Dr. Emre Dölen de “Türkiye Üniversite Tarihi ( 5 cilt)” adlı çalışması nedeniyle övgüye değer görüldü.

Dölen'e ödül verilme gerekçesi; tamamlandığı zaman üniversite tarihine önemli katkı sağlayacağı imiş. Dölen konuşmasında bu gerekçeye atıfta bulunarak " sanırım üniversitelerimizin durumu nedeni ile hiçbir zaman tamamlanamayacağını, aslında kendisinin Kimya Mühendisi olduğunu ama ödülünü sosyal bilimler dalında almasının da bir ironi teşkil ettiğini" söyledi.

Sonra...Kokteyle Davet Ediyoruz denildi....Ben koşa koşa eve gittim. Dilimde Amalia Rodrigues'den melodiler, aklımda Sedat Simavi'nin ise " Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et, mecbur kalırsan kır, sakın satma" deyişi eşliğinde...



Sevgiler
Billur

2 yorum:

Fatma dedi ki...

Verdiğiniz bilgilere çok teşekkürler:) Yeni yılda sağlık ve mutluluk dilerim.

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...

Sevgili Fadiş;

Rica ederim...Siz de yeni yılda mutluluklar diliyoruz...
Sevgiler
Billur

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails