MARTHA WAINWRIGHT SINGS PIAF
17. Uluslararası Caz Festivali’nde heyecanla beklediğim isimlerden bir tanesi şüphesiz Martha Wainwright idi. Konserin hem 22:00 de hem de Sepetçiler Kasrı’nda olmasına itiraz etsem bile gitmekten vazgeçmeyi bir an bile düşünmedim. Zaten Rufus Wainwright’ın 8 Temmuz 2008 tarihindeki Aya İrini konserine gayet akla ziyan bir sebeple gidememiştim. Konsere gidenlerden, bilhassa biletimi verdiğim arkadaşımdan dinlediklerimle, Rufus’un diğer konser performanslarını internetten izledikçe sürekli “Rufus gelsin Rufus gelsin” diye mırıldanırken ailenin başka yetenekli bir üyesini daha kaçıramazdım.
İşte bu hevesle Ayşe ile beraber düştük yollara. Ben de geçmiş yılların Sepetçiler Kasrı konser/davet tecrübelerimle kılavuzluk (!) yaptım Ayşe’ye. Önce ısrarla vale hizmeti var diye tutturdum, Ayşe bana Sepetçiler Kasrı konseri öncesi son otopark yazısını gösterdiğinde bile ısrarla devam etmesini söyledim. Sepetçiler Kasrı’na geldiğimizde ise vale hizmetinin olmadığını öğrendik. –Keşke İKSV’nin yolladığı mailleri daha dikkatli okusaymışım.- Dolayısı ile Karaköy’e kadar tekrar gidip geri dönebildik. Biletler bende olduğu için kapıda Peyman’ı epey beklettik. Güç bela Sepetçiler Kasrı’na konsere beş dakika kala ulaşmayı başarıp tuvalet sırasında beklerken Martha Wainwright’ ın çok güzel sırt dekolteli bir kıyafetle önümüzden geçerek sahneye tırmandığını gördük…
Benim Martha Wainwright ve asıl tutkulu bir Rufus Wainwright hayranlığım Leonard Cohen: I’m Your Man belgeselini –defalarca- izlememle başladı. Bilhassa Rufus’u saatlerce dinlemeye bayılıyorum. Ailenin tüm üyeleri sanatçı, her biri birbirinden yetenekli. Rufus ve Marta’nın babası Loudon Snowden Wainwright III ve annesi Kate McGarrigle en önemli folk şarkıcıları ve söz yazarları arasında gösteriliyor. Loudon Snowden Wainwright III The Charlie Poole Project ile bu yıl bir Grammy’ de aldı. Oyuncu olduğunu söylemiş miydim? Bu da Rufus’un sahne performanslarında yer alan taklit yeteneğinin nereden geldiğini gösterir nitelikte.
Örnek mi? Benim bayıldığım performansı ile Rufus; Judy Olduğunda:
Rufus Wainwright’ın web sitesinden de takip edilebileceği üzere konser programı çok yoğun. Benim kadar yanlı bakan bir iseniz “İstanbul hariç her yerde bu sene konser veriyor” diyebilirsiniz. Bir kısmında Martha kendisine eşlik ediyor. Aile beraber performans sergilemeye bayılıyor. Loudon Snowden Wainwright III nam-ı diğer “quirky” nin kızkardeşi Sloan Wainwright’da bir şarkıcısı, sözyazarı ve abi kardeş beraber bir sürü şarkıyı seslendirmekteler. Hatta Rufus, Martha ve Sloan beraber de proje geliştiriyorlar.
Rufus ve Martha’nın annesi Kate McGarrigle’in kızkardeşi Anna McGarrigle’de kendisi gibi şarkıcı ve besteci. Kate ve Anna Kanada’da doğmuşlar. Bu yıla yani, Kate’in ölümüne dek –Martha konserde söylediğinde haberim oldu - birlikte çalışmışlar.
Kate ve Anna’nın muhteşem uyumunu Marianne Faithfull’un Easy Come, Easy Go albümde bulunan “The Phoenix"adlı şarkıda dinlemiş ve çok beğenmiştim.
Aile bu kadar mı sandınız? Mesela Suzie Roche var. Suzie Roche kardeşleri Maggie, Terry ile The Rohche adlı müzik grubunu kurmuş, oldukça popüler olmuşlar. Hâlâ beraber albüm yapıyorlar. Maggie, Loudon Wainwright III ile evlenmiş ve 1981 yılında Lucy Wainwright Roche’u dünyaya getirmiş. Tahmin edelim Lucy ne iş yapıyor? Şarkıcı ve söz yazarı. Zaman zaman Rufus Lucy birlikte de şarkı söylüyor…
Martha Wainwright Lucy doğduğunda 18 yaşında imiş. Çok sorunlu bir dönemden geçiyormuş. Âşıkmış, kürtaj olmuş, babasının başka bir çocuğu olması onu yaralamış ve kendisini en iyi ifade edebileceği şeye sarılmış. Müzikten uzak durmak istese bile, şarkılar yazmış, söylemiş ve kariyerini inşa etmiş.
Aileye geri dönecek olursak; Hala Sloan Wainwright’ın oğlu Sam Mctavey’de yine şarkıcı ve söz yazarı imiş. Kendilerini dinleme fırsatı elde edemediğim için konu hakkında daha fazla yorum yapmayı bırakıp, bu aile ilişkilerini burada noktalıyorum.
Biz Sepetçiler Kasrı’nda idik değil mi?
Sepetçiler Kasrı’nda tüm yiyecek içecek stantlarda içki satılıyor şeklinde yine ısrar ediyorum. Oturmalı biletlerimiz olmasına rağmen çimlere yayılıp şarap/bira içerek Martha dinleyeceğiz. Stantlarda içki yok! Geçtiğimiz yıllarda buralardan içki almıştım. “Vale yok, içki yok, tuvaletlerin durumu ise içler acısı.” Hüsrana uğrayıp kahve ile yetinmeye karar veriyoruz. Ama ama bazı izleyicinin elinde içki kadehleri var? Kadehlerin kaynağının ileride oturmalı başka bir bölüm olduğunu fark ediyoruz. İçki servisi ise bir saat önce bitmiş. Seneye bunu da ararız artık.
Bize şarap kadehini kaldıran Martha’yı kahve bardaklarımız ile selamlıyoruz. Çimlere yayılıp domates, peynir ve meyve ile Piaf inleyerek piknik yapıyoruz.
Martha her şarkı sonrası bize şarkının neye dair olduğunu açıklıyor. Piaf’ın hayatının büyük bir kısmını şarkılar eşliğinde anlatıyor. Çok bilindik Piaf şarkılarına da, köşede kalmış ama insanı tedirgin eden şarkılara da yer veriyor. Martha’nın şaşırtıcı bir sesi var.
Köprüyü iki kere geçip konsere ulaşırken twitter’a gelen resmi görünce bir kere daha şaşırdım. Çocuğu da varmış, çok güzelmiş.
Ben Matha’yı Cohen şarkıları ile tanıdım. Sesine, gücüne ve gücünden yayılan kırılganlığa hayran kalıp Bloody Motherfucking Asshole ve 2008de çıkan I Know You’re Married But I’ve Got albümündeki şarkıları dinleyerek onu bambaşka bir yere koydum. Konser takvimi açıklandığında Martha’nın Piaf söyleyeceğini öğrenir öğrenmez Martha Wainwright, Martha Wainwright's Piaf Record albümünü hoparlörü bozuk bilgisayarımda dinlemeye çalıştım ama bir türlü yakınlık kuramadım.
Martha defalarca şarkıları Edith Piaf gibi yorumlamayacağını onu taklit etmeyeceğini röportajlarında söyledi. Ve yeniden yarattığı müziğin bambaşka bir şekilde Piaf’ın ruhunu barındırdığını ancak konserde hissedebildim. Janis Joplin şarkılarından oluşan biralbüm hazırlığı içinde imiş. Kesinlikle ona yakışacaktır. Martha; Piaf, Janis Joplin Marianne Faithfull’un ruhunun 21. yüzyıl hali gibi. Çok güçlü ve kırılgan, sesi çok pürüzlü bir o kadar da huzurlu. Aynı anda bir sürü duyguyu dinleyene aktaracak cinsten.
Başından beri söylediğim gibi Sepetçiler Kasrı Martha için uygun bir mekân değildi. Martha’nın sesi ve tavrı kapalı belki de karanlık yerlere daha uygun. Mesela aynı konser Nardis Jazz Club’da çok daha keyifli geçerdi. Her şarkıyı hissedebilirdik. Belki, Martha şarabını yudumlarken, arkasına bas çalan, yapımcı ve Martha’nın da eşi olan Brad Albetta bir sigara istediğinde verdiği cevabı, yaratmaya çalıştıkları ortamı daha yakından anlayabilirdik.
Söylediği tüm Edith Piaf şarkılar bir yana, annesi Kate McGarrigle’e ait Tell My Sister’ ı, onu anarak söylerken ben de onu neden bu kadar sevdiğimi hatırladım.
Kalbinde annesi, kuliste bebeği ile İstanbul’dan Martha Wainwright geçti. Eve dönüp “Bloody Motherfucking Asshole” albümünü tekrar dinledim.
KONSERDEN KARELER:
link
Gülda
MARTHA WAINWRIGHT SINGS PIAF
Sepetçiler Kasrı
6.7.2010, 22.00
Oturmalı 50 TL / Ayakta 40 TL / Öğrenci (Ayakta) 30 TL
Martha Wainwright vokal
Brad Albetta bas
Thomas Bartlett piyano
Doug Wiesselman gitar
Dünya çapında büyük övgü toplayan harika bir bileşim: Kanada'nın folk müzik alanındaki ünlü isimlerinden Martha Wainwright, efsanevi Fransız şarkıcı Edith Piaf'ın "La Foule", "L'Accordéoniste" ve "Le Chant D'Amour" gibi unutulmaz şarkılarının tutkulu ve romantik yorumlarıyla festivale konuk oluyor.
Folk müzisyenleri Loudon Wainwright III ve Kate MacGarrigle'ın kızı olan Martha Wainwright, ünlü ozan-şarkıcı Rufus Wainwright'ın da kız kardeşi. Sıklıkla aile üyelerinin albümlerinde yer alan Martha Wainwright, 2005 yılında, kendi adını verdiği ilk stüdyo albümünü çıkardı ve Kanada ve Avrupa'da büyük beğeni topladı. Montreal'de doğup büyüyen ve Fransızcayı okulda öğrenen Wainwright, sekiz yaşından beri Piaf'ın şarkılarını dinlediğini, Piaf'ın duygu ve acı dolu şarkı söyleme stilinden her zaman çok etkilendiğini ve kendini Piaf'a bu yönden çok yakın hissettiğini söylüyor.
3 yorum:
Bence Sepetçiler Kasrı hiçbir konser için uygun değil...Tamam abartmayayım; Martha, Dee Dee, Madeleine konserleri gibi konserler için uygun değil. Dağılıp gidiyorlar...
Gerçekten Rufus İstanbul hariç heryerde konser veriyor! Seninki de yanlı bakmak mı? Michael Franks de heryerde veriyor; spor festivaline gidiyor, bir İstanbul Caz Festivali'ne gelmiyor:
July 10 - Paris, France - La Cigale
July 12 - Monte Carlo, Monaco - Sporting Summer Festival, Salle des Etoiles
Sevgiler
Takıntılı Billur
Jaz ne kadar bana göre bilemiyorum daha karar vermiş değilim ama konser saati boyunce keyifle dinliyorum. Cd alırmıyım? hımmm hımmmm hımmmm hımmm....
Bu salı Lisa Ekdahl gittim. Gülda'nın bana attığı mesaj '' çok harikaydı değil mi? '' Benim cevap '' Ortam cok harika, Lisa keyifli '' Sanırım Jaz benim için hep böyle olacak.
Dip Not: Martha'nın konserinde benim çimenlere yatmış elimde Sokie'nin son kitabını okurken resmimi koymamışsın Alllahtan......
Sevgili Ayşe;
Gidenlerden duyduğum ve okuduğum kadarı ile Esma Sultan'daki konser yine oturma düzeni ile ilgili olarak biraz zor geçmiş. Diyorum ki orası da uygun değil; ezan nedeniyle ara vermeler, arkadan teknelerden gelen serdar ortaç nağmeleri, bir kokteyl havasında gezinmeler...olmuyor olmuyor ama mekan da yok...Ne diyeyim bilemedim.
Bence cd alırsın alırsın da canın araştırmak, denemek ve keşfetmek istemiyor gibi geliyor bana:)Yoksa önerebileceğim binlerce albüm var.
sevgiler
Yorum Gönder