Gülda Caz Festivali listesini gönderdiğinde, bir süre önce tesadüfen Dailymotion’da genç caz yorumcularını dinlerken keşfettiğim Lisa Ekdahl’ın adını görünce bu konsere gitmeliyim dedim.
Hem sesini beğendiğim bir sanatçıyı Esma Sultan gibi büyülü bir atmosferde dinlemek kulakların pasını silmekle kalmayacak, dönemine ait olmasa da caz dinleyerek beni Osmanlı’nın şaşalı zamanlarına kısa bir yolculuğa sürükleyen değişik bir tecrübe olacaktı.
Konser öncesi Ortaköy’de buluşup bir şeyler atıştıran Ayşe ve Gülben’e katıldığımda daha konsere bir buçuk saat vardı. Ben de bir kadeh kırmızı şarap ile Gülben’e eşlik ettim.
Sohbet döndü dolaştı Lisa Ekdahl’a geldi. Sesinin çocuksu tınısından bahsederken yaşı hakkında tahminde bulunmaya çalıştık. Tahmin diyorum çünkü üçümüz de konser öncesi biyografisini okumamıştık. En fazla 30 yaşındadır dedim. Ama yanılmışım. Meğer Lisa Ekdahl 39 yaşındaymış.
Konser saati yaklaştığında Esma Sultan Yalısı'na doğru yürümeye başladık.
İsveç doğumlu olan Lisa Ekdahl, caz ve bossa nova türünün başarılı yorumcularından ve aynı zamanda da ülkesinde yazdığı lirik ve şarkı sözleri ile tanınıyor. Üç kez Grammy Müzik Ödülü kazanmış.
Lisa Ekdahl ile kişisel bir diyaloğum olmadı, ama sahne performansından, edasından kuzey insanlarının biz Akdenizlilerde uyandırdığı “soğuk” intibasını teyid ederek kırdı. Evet teyid ederek, çünkü İtalya’dayken akşamları çalıştığım cafe-ristorante’de İsveçli bir kızla tanışmıştım. Marianna, bana kuzey ülkesi insanlarının soğuk oldukları önyargısını kırdıran ilk kişidir. Üstelik de ufak tefek yapısı ile tüm kuzeyliler çok iridir düşüncemi de değiştirmiştir. Lisa Ekdahl da yine tastiklemiştir. Konser esnasında oturarak kendisine eşlik eden gitarist Mathias Blomdahl ve basçı Anders Josef Zakrisson ayağa kalktıklarında ilk etapta ya müzisyenler çok uzun, ya da Lisa çok kısa diye düşündük. Meğer Lisa uzun değilmiş.
Zaten oturduğumuz kırk beşinci sıra ve önümüzdeki bizim iki katımız cüssedeki beyefendi sayesinde görüş açımız iyice daraldığından, sahnede iyice küçülmüş Lisa’yı görebilmek için dürbün götürmediğime hayıflandım.
Genç yaşına rağmen ( aramızda 2 yaş fark olmasına aldırmadan kendime de gençlik tanımlamasından pay çıkartarak :) ) 3 İngilizce ve 7 İsveçce olmak üzere toplam 10 tane albüm çıkarmış. 90’lı yılların başında ülkesinde üne kavuşan sanatçının, ülkemizde de tanınmasının en büyük pay sahibi Vem Vet adlı parçası ile pop-caz albümü “Heaven, Earth and Beyond”.
“When Did You Leave Heaven”, “Back to Earth”, “Lisa Ekdahl Sings Salvadore Poe” ve “Give Me That Slow Knowing Smile” sanatçının çıkardığı İngilizce albümler.
2009 yılında çıkan son albümü “Give Me That Slow Knowing Smile” için Lisa Ekdahl, şimdiye kadar en uzun sürede çıkardığı albüm olduğunu söylemiş. Genelde albümlerini iki ay gibi kısa bir sürede çıkartırmış.
Son albümünden One Life adlı parçasını, tabii ki Vem Vet’i, My Heart Belongs To Daddy, Now Or Never, Love For Sale gibi popüler parçaları seslendirdi. My Heart Belongs To Daddy ve Love For Sale adlı parçaları yorumlaması benim kulağıma çok hitap etmese de yumuşak sesi sizi bir salıncağa bindirip gökyüzüne uçurabilir. Ben bu parçaları Sophie Milman yorumu ile dinlemeyi seviyorum.
Konser başladı, sanıyorum dört şarkı söyledi ve beş dakika ara veriyoruz dedi. Esma Sultan’da gittiğim ilk konser olduğu için bu kadar çabuk ara vermiş olmasına anlam veremedim. Sonra ezan başladı. Ve evet sebep belliymiş dedik.
Hem bu ezan yüzünden konserin bölünmesi hem de Esma Sultan’ın konumu itibariyle çok da konsere uygun olmadığını düşünüyorum.
Tamam, mekân süper ama insanların konser öncesinde boğaz havası alıp, bu tarihi yalının terasında boğaz havasını solumaları için açılan alan, konser izlemek için oluşturulan oturmalı bölümü ince dar bir koridor haline getirmiş.
10'ar sandalyeden oluşan 48 sıranın arka sıralarında, yukarda da belirttiğim gibi, görüş alanımız daraldığından sanatçıyı gözümü kapatıp CD’den dinlermişim gibi bir moda girdim.
Ah tabii, mekân güzel, hava güzel, girer girmez sizi karşılayan içki büfelerini de hesaba katarsak, bazı müziksever konser izleyicileri kendilerini açık hava jazz club’ta sanmışlardı sanırım. Çünkü ellerinde içki bardakları, ayakta kokteyl prolonje modunda çatır çatır sohbet ediyorlardı. Arkadaşını, sevgilini, yanında her kim varsa ilk kez görmüyorsun ya da son görüşün de olmadığı malum (şutlanacak sevgili, nişanlı, eş hariç). Eh peki kardeşim ne konuşursun bu kadar? Senin diğer konser izleyicilerine saygın bu mu? Hadi biz diğer izleyicileri de bir kenara bırakalım, senin sanatçıya saygın bu mu? Neden hâlâ biz bu kadar medeni olduğumuzu iddia edip de dünya standartlarında konser izleyemiyoruz? Ya geç gelirsiniz, oturacağınız yeri bulmak için insanların önünde dolanırsınız, ya da konuşursunuz.
Bu olumsuzluklara rağmen Lisa Ekdahl çocuksu sesi ve izleyenleri Nirvana’ya ermişçesine huzura sürükleyen narin dansları ile zarif bir silüet olarak aklımda…
Diğer fotoğraflar için tıklayınız.
Peyman
Hem sesini beğendiğim bir sanatçıyı Esma Sultan gibi büyülü bir atmosferde dinlemek kulakların pasını silmekle kalmayacak, dönemine ait olmasa da caz dinleyerek beni Osmanlı’nın şaşalı zamanlarına kısa bir yolculuğa sürükleyen değişik bir tecrübe olacaktı.
Konser öncesi Ortaköy’de buluşup bir şeyler atıştıran Ayşe ve Gülben’e katıldığımda daha konsere bir buçuk saat vardı. Ben de bir kadeh kırmızı şarap ile Gülben’e eşlik ettim.
Sohbet döndü dolaştı Lisa Ekdahl’a geldi. Sesinin çocuksu tınısından bahsederken yaşı hakkında tahminde bulunmaya çalıştık. Tahmin diyorum çünkü üçümüz de konser öncesi biyografisini okumamıştık. En fazla 30 yaşındadır dedim. Ama yanılmışım. Meğer Lisa Ekdahl 39 yaşındaymış.
Konser saati yaklaştığında Esma Sultan Yalısı'na doğru yürümeye başladık.
İsveç doğumlu olan Lisa Ekdahl, caz ve bossa nova türünün başarılı yorumcularından ve aynı zamanda da ülkesinde yazdığı lirik ve şarkı sözleri ile tanınıyor. Üç kez Grammy Müzik Ödülü kazanmış.
Lisa Ekdahl ile kişisel bir diyaloğum olmadı, ama sahne performansından, edasından kuzey insanlarının biz Akdenizlilerde uyandırdığı “soğuk” intibasını teyid ederek kırdı. Evet teyid ederek, çünkü İtalya’dayken akşamları çalıştığım cafe-ristorante’de İsveçli bir kızla tanışmıştım. Marianna, bana kuzey ülkesi insanlarının soğuk oldukları önyargısını kırdıran ilk kişidir. Üstelik de ufak tefek yapısı ile tüm kuzeyliler çok iridir düşüncemi de değiştirmiştir. Lisa Ekdahl da yine tastiklemiştir. Konser esnasında oturarak kendisine eşlik eden gitarist Mathias Blomdahl ve basçı Anders Josef Zakrisson ayağa kalktıklarında ilk etapta ya müzisyenler çok uzun, ya da Lisa çok kısa diye düşündük. Meğer Lisa uzun değilmiş.
Zaten oturduğumuz kırk beşinci sıra ve önümüzdeki bizim iki katımız cüssedeki beyefendi sayesinde görüş açımız iyice daraldığından, sahnede iyice küçülmüş Lisa’yı görebilmek için dürbün götürmediğime hayıflandım.
Genç yaşına rağmen ( aramızda 2 yaş fark olmasına aldırmadan kendime de gençlik tanımlamasından pay çıkartarak :) ) 3 İngilizce ve 7 İsveçce olmak üzere toplam 10 tane albüm çıkarmış. 90’lı yılların başında ülkesinde üne kavuşan sanatçının, ülkemizde de tanınmasının en büyük pay sahibi Vem Vet adlı parçası ile pop-caz albümü “Heaven, Earth and Beyond”.
“When Did You Leave Heaven”, “Back to Earth”, “Lisa Ekdahl Sings Salvadore Poe” ve “Give Me That Slow Knowing Smile” sanatçının çıkardığı İngilizce albümler.
2009 yılında çıkan son albümü “Give Me That Slow Knowing Smile” için Lisa Ekdahl, şimdiye kadar en uzun sürede çıkardığı albüm olduğunu söylemiş. Genelde albümlerini iki ay gibi kısa bir sürede çıkartırmış.
Son albümünden One Life adlı parçasını, tabii ki Vem Vet’i, My Heart Belongs To Daddy, Now Or Never, Love For Sale gibi popüler parçaları seslendirdi. My Heart Belongs To Daddy ve Love For Sale adlı parçaları yorumlaması benim kulağıma çok hitap etmese de yumuşak sesi sizi bir salıncağa bindirip gökyüzüne uçurabilir. Ben bu parçaları Sophie Milman yorumu ile dinlemeyi seviyorum.
Konser başladı, sanıyorum dört şarkı söyledi ve beş dakika ara veriyoruz dedi. Esma Sultan’da gittiğim ilk konser olduğu için bu kadar çabuk ara vermiş olmasına anlam veremedim. Sonra ezan başladı. Ve evet sebep belliymiş dedik.
Hem bu ezan yüzünden konserin bölünmesi hem de Esma Sultan’ın konumu itibariyle çok da konsere uygun olmadığını düşünüyorum.
Tamam, mekân süper ama insanların konser öncesinde boğaz havası alıp, bu tarihi yalının terasında boğaz havasını solumaları için açılan alan, konser izlemek için oluşturulan oturmalı bölümü ince dar bir koridor haline getirmiş.
10'ar sandalyeden oluşan 48 sıranın arka sıralarında, yukarda da belirttiğim gibi, görüş alanımız daraldığından sanatçıyı gözümü kapatıp CD’den dinlermişim gibi bir moda girdim.
Ah tabii, mekân güzel, hava güzel, girer girmez sizi karşılayan içki büfelerini de hesaba katarsak, bazı müziksever konser izleyicileri kendilerini açık hava jazz club’ta sanmışlardı sanırım. Çünkü ellerinde içki bardakları, ayakta kokteyl prolonje modunda çatır çatır sohbet ediyorlardı. Arkadaşını, sevgilini, yanında her kim varsa ilk kez görmüyorsun ya da son görüşün de olmadığı malum (şutlanacak sevgili, nişanlı, eş hariç). Eh peki kardeşim ne konuşursun bu kadar? Senin diğer konser izleyicilerine saygın bu mu? Hadi biz diğer izleyicileri de bir kenara bırakalım, senin sanatçıya saygın bu mu? Neden hâlâ biz bu kadar medeni olduğumuzu iddia edip de dünya standartlarında konser izleyemiyoruz? Ya geç gelirsiniz, oturacağınız yeri bulmak için insanların önünde dolanırsınız, ya da konuşursunuz.
Bu olumsuzluklara rağmen Lisa Ekdahl çocuksu sesi ve izleyenleri Nirvana’ya ermişçesine huzura sürükleyen narin dansları ile zarif bir silüet olarak aklımda…
Diğer fotoğraflar için tıklayınız.
Peyman
4 yorum:
Malum konser dinlemesini bilmiyen insancıklar hakkında yorum yapmıyacağım....
Lisa Ekdahl'ın değişik ve çocukcu bir sesi vardı ama şarkıları sanki hep aynıymış gibi geldi evet bazı ünlü şarkılarıda yorumladı ama yorum aynı tondaydı yani bi süreden sonra sanki hep aynı şeyi söylüyormuş gibi hissettim.
Bide ara konuşmalarında sürekli love me, love you, love us, love together, what is love, who is in love, love demişmiydim etc etc etc... o kadar çok love dediki love havuzunun içinde boğuldum!..
Öhööö ama yinede keyifli idi :))) Esma Sultan'ın büyüsü onun love'larını pek bi lovely yaptı.
Sevgi Pıtırcığı Ayşe'cim, o yüzden hep love üzerine kurulu cümleler sarf etti.
O, bu yönüyle seviliyor. Kırılgan, aşka aşık, çocuksu kadın...:)
Uuuuuuu Lalalala!....
Sesi güzel kendi güzel bir de aşk pıtırcığı imiş. Ne güzel:)) Gerçi şu ara öfkeli, sert yorumları tercih ediyor olsam da arada sırada dinlemek de iyi geliyor Lisa Ekdahl'ı.
Yorum Gönder