Gün gelir hiç adını duymadığınız
bir müzisyen, bir yazar, bir yönetmen yarattığı bir eseriyle sizi
büyüleyebilir. Sosyal-kültürel hayatınızın renk pantonesine katkıda
bulunabilir.
Meksika asıllı Amerikalı sanatçı
Rodriguez, 70’li yılların başında Detroit’te barlarda gitar çalıp şarkı
söyleyen bir gizemli adam. Bob Dylan’a olan benzerliği onun müzik yapımcıları
tarafından keşfedilmesine yol açıyor. Sussex Records’la bir anlaşma yapıyor ve
iki albüm çıkartıyor; Cold Fact ve Coming From Reality. Müzik listelerinde
aradığı başarıyı yakalayamayan her iki albüm listelerden düşüyor ve Rodriguez,
henüz çalışılmaya başlanan üçüncü albümünü yarıda bırakıp müzik piyasalarından
elini eteğini çekiyor.
Ülkesinde hiç tanınmayan
Rodriguez bir tesadüf sonucu Güney Afrika’ya ulaşan bir albüm kopyası ile Güney
Afrika’da Elvis’ten sonra bilinen en ünlü sanatçı ünvanını elde ediyor. Sonrasında
da Yeni Zelanda ve Avustralya’da tanınmaya başlıyor.
Avustralyalı bir plak şirketi,
Blue Goose Music, Rodriguez’in iki stüdyo albümü ile bir compilation albümünü
çıkartıyor. 1979’da Rodriguez bir Avustralya turnesi yapıyor. 1981’de son bir
Avustralya turnesi gerçekleştiriyor ve sonrasında kendi basit hayatına geri
dönüyor.
İnşaat işlerinde çalışarak mütevazı
bir hayat sürüyor ve yıllar içinde unutulup gidiyor.
Cape Town’da bir plak, CD mağazasının ortaklarından biri olan Stephen Segerman, askerdeyken arkadaşlarının soyadı yüzünden kendisine Sugar Man lâkabını takmaları ve bu lâkabın Rodriguez’in Sugar Man adlı parçasından gelmesi ile Rodriguez’i aramaya başlıyor.
Plak yapımcılarını arıyor, çaldığı barlardaki barmenlerle görüşüyor, Rodriguez’in müzik hayatında ona eşlik etmiş kişilerle iletişime geçiyor. Ama kimse Rodriguez’e ne olduğunu bilmiyor.
Segerman, Rodriguez’in sahnedeyken silahla kendini vurduğu veya yine sahnede kendini yakarak intihar ettiği yolundaki gizemli ölüm haberlerini beyninin derinliklerine itip araştırmalarını 1997 yılında, The Great Rodriguez Hunt adı altında açtığı internet sitesi aracılığı ile yürütüyor.
Üç kızının en büyüğü, Segerman’in açtığı siteye, babasının Detroit’te yaşadığına dair bir mesaj bırakıyor. Ve bu mesajla Sixto Rodriguez’in gizemi sona erip, müzik dünyası kayıp cevherine kavuşuyor.
Güney Afrika’da biletlerin
tamamının satıldığı altı konser ve sonrasında bir konserler dizisi Sixto
Rodriguez’in kendi ülkesinde de hak ettiği üne kavuşmasını sağlıyor.
Searching For Sugar Man belgesel
filmi ise içlerinde BAFTA ve Sundance Film Festivallerinin de olduğu pek çok film
festivalinden ödülle dönüyor.
Oscar aldıktan sonra filmi
seyretmek için çok da sabırsızlanmadım. Filmi seyretmemde en büyük etken, arkadaşımın yirmi üç yaşındaki oğlunun,
Rodriguez’in Sugar Man parçasını dinlememizdeki yönlendirmesi olmuştur. Sugar
Man’i I Wonder, Rich Folks Hoax, Crucify Your Mind, Sandrevan Lullaby, I Think
Of You, Cause isimli diğer parçaları izledi. Sözleri ve melodileri ile
albümlerindeki her parça ayrı güzel. Mütevazı yaşamı seçen bir sanatçının
içinde var olan aykırı kişiliğin izlerini o parçalarda buluyorsunuz.
Filmi görmeyenlere mutlaka izlemelerini
tavsiye ediyorum.
Rodriguez’i dinlememiş olanlara ise mutlaka dinlemelerini… Ben ve Emre Rodriguez hayranı olduk. Günde en az bir defa albümlerini dinliyoruz. Pantonemize ayrı bir renk geldi.
Peyman
2 yorum:
Ben de hayranıyım 'Sugar Man' ve hikayenin
Parçaları dinledikçe, böyle bir müzisyenin yıllarca gölgede kalmasına gerçekten üzülüyorum.
Bir kere daha teşekkürler Bendjelloul...
Yorum Gönder