30 Mayıs 2012 Çarşamba

Seksek - Julio Cortazar



Geçen sene, yılın ilk beş ayı on iki adet kitap okumuşum. Bu sene ise bu sayı ona düşmüş.

Bu düşüşün sebebi ise beş ayda okuduğum iki kitap ne yazık ki; biri Altın Defter, diğeri ise Seksek.

Seksek, ilk okumada muvaffak olamadığım, henüz başlarındayken kütüphanedeki yerine sessiz sedasız bırakıp yanından uzaklaştığım, ama okumak için yeniden geri geleceğimi vaat ettiğim, nitekim sözümü tutarak birkaç ay sonra yeniden elime aldığım zorlu kitap.

Neydi peki bu kitaba, bu kadar endekslenmeme sebep olan? Okunacak bunca kitap varken, zamanımız darken neden ısrarcıydım kitabı okumak konusunda?
Çünkü Cortazar’ın Ayakizlerinde Adımlar adlı öykü kitabını okumuş ve müziğe, felsefeye, mitolojiye tutkun bu adamın beyninin derinliklerindeki o hayal dolu dünyaya çarpılmıştım.

Tabii ki Cortazar’ın, labirent misali, insanı, yolunu şaşırarak girdiği koridorlarda hapseden dehlizlere sahip beyninin, Seksek gibi insanı oyun içine çeken, ama aynı zamanda yorucu bir okuma sürecine sürükleyen bu kitabı yazmış olmasına şaşırmamak lazım.

Seksek, üç bölümden oluşan bir romandır.

“Öte Yakadan” adlı birinci bölüm, Paris’te yaşayan Arjantinli göçmen Horacio Oliveira’nın bir grup arkadaşı ile edebiyat, caz, blues, felsefe, siyaset üzerine yaptıkları derin tartışmalarla süslenmiş yaşamlarını anlatmaktadır. Hayatı sorgulayan, varoluş amacımızı irdeleyen Oliveira’ya rağmen sevgilisi La Sibylle, hayatı zaten kavramış, onun içinde, kendi gerçekleri ve yalınlığıyla yaşamaktadır.

“Bu Yakadan” adlı ikinci bölüm, Horacio Oliveira’nın Paris’ten sınır dışı edilerek, Arjantin’e dönmesini burada önce bir sirkte daha sonra da bir tımarhanede çalışması ile kendi içsel yolculuğuna devam etmesini, dostu Traveler ve la Sibylle’e benzettiği karısı Talita ile Arjantin günlerini konu etmektedir. Burada cazdan tangoya geçiş yapıyoruz.

“Her İki Yakadan” isimli üçüncü bölümde ise yazarın seçtiği gazete küpürleri, kitaplardan bölümler, şiirlerden pasajlar ve yazarın kendisi olarak düşünebileceğimiz Morelli isimli bir yazarın felsefik çalışmaları yer almaktadır.
Cortazar, arayışlarının sonuçsuz kalmayacağına ve herkesin hayal ettiği “Arzunun Kibutz”una ulaşabileceğine inanmaktadır.



“Arzunun Kibutzu, ne ruhun, ne aklın yalnızca arzunun… Bu arzu denen şey, anlatılmaz, anlaşılmaz güçlerin belirsiz bir tanımı olsa da, orada ve o an, etkin biçimde duyumsuyordu bunu, her yanlışta, her atılışta, öne fırlayışta bizzat vardı, insan olmak buydu, hayır bir beden artı bir ruh bir öz değil, tam tersi, birbirinden ayrılamaz parçalarıyla bu bütünlüktü insan olmak, yoksunluklara ve başarısızlıklara, bozgunlara karşı sürekli başkaldırı, insan olmak, şairlerden çalınmış olan her şeye, herhangi bir yere duyulan güçlü ve yakıcı özlemin, sonra başka başka yön ve yol göstericilere yaşamın kendini kaptırabileceği yerlerin, adların, unvanların karşısına dikilmek insan olmak.”

Arzunun Kibutzuna ulaşmayı tıpkı seksek oyunundaki gibi, sekseğin en alt basamağını yeryüzü, en üst basamağını yani bitişi gökyüzü olarak imgeleyerek, kutular arasında gidiş, gelişlere benzeterek ifade etmektedir.

Okuru da bir nevi seksek kareleri içine sokan Cortazar Seksek’te iki farklı roman sunuyor bize. İlk roman, kitabın ilk 56 bölümünü kapsıyor ve “sıradan okurun” bu ilk 56 bölümle kitabı bitirebileceğini söylüyor.

İkinci roman 73.bölümden başlıyor. Bu ikinci romanı “iddialı okur”un bölümler arasında sıçramalar yaparak okuması için her bölümün altına, hangi bölüme sıçraması gerekiyorsa bölüm numarasını yazmış. İkinci romanın sonunda okuru 131.bölümden 58’e oradan tekrar 131.bölüme yönlendirerek, seksek kutuları arasında hapsolmuşçasına bir hisle, hangi bölümde istiyorsak o bölümde durarak, romanın sonunu bizim seçimimize bırakıyor.



Cortazar bir kitapta iki farklı roman için sadece bölümleri karıştırmakla kalmamış, 34.bölümde satırları birer arayla okumamız için farklı yazı karakteri kullanarak, bir bölüm içinde iki farklı konu anlatımını kaleme almıştır.

Yazarın Paris’te yaşadığı yıllarda kaleme aldığı, 1963 yılında yayımlanan Seksek, deneysel yapısıyla, yüzyılımızın hakkında en çok tartışılan romanlarından biri olma özelliğine sahiptir. Cortazar’ın anti roman diye nitelendirdiği Fransız “nouveau roman”ının -1950'lerde Fransa'da oluşan roman akımıdır. Geleneksel anlamda konu, figür ve tutarlılığa önem vermeyen, henüz psikanaliz ve sosyolojinin egemenliğine girmemiş bir gerçeklik alanını sezgiler yoluyla fethetme eğilimidir. İnsanın dış dünya ile ilişkilerine ışık tutmaya çalışır- izlerini taşıyan Seksek, Borges’in etkisiyle oluşmuş bir yazınsal akımın temsilcisi sayılan yapıtlar arasındadır.

Kitap ve şarkıları... Her okumada farklı bir yolculuğa sürükler bizi değil mi?
Gotan Project'in Rayuela adlı tangosu, kitaptan alıntılarla, onu tamamen sahiplenmiş görünüyor.



Kim bilir, belki de siz bu romanı daha akıcı bulursunuz. Okumanızı tavsiye ederim.

Peyman

Hiç yorum yok:

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails