Yirmi üç yıldır bir ucundan tutmaya çalıştığım İstanbul Film Festivali’nin 1 Nisan 2011 tarihli açılış törenine koyu renk kıyafetlerimizi giyerek katıldık. Tören şaşırtıcı bir şekilde çok iyi organize edilmişti, sıkıcı değildi. Sahne dekoru çok başarılıydı. Hale Soygazi çok ama çok güzeldi. Türkan Şoray Türkan Şoray’dı. İzzet Günay’ı önce tanıyamadım. Biraz değişmişti sanki. Serra Yılmaz olmaksızın film festivali olur mu? O da tüm içtenliğiyle oradaydı. Otuz yılın kısa özeti, sahneye konan ekranlardan gösterildi. Seyirci görüşlerinden derlenen bölüm keyifliydi.
İzleyiciler arasından; daha açılış başlar başlamaz protestolar yükseldi: “Emek Sinemasız Festival Olmaz!” Olur mu? Emek Sinemasız geçen ikinci yılda! Sesler haksız mı? Seyirciler alkışla eşlik etti. Ancak bilirsizin ki; İstanbul kültür sanat hayatının "Meziyetli Leydileri, Hatırşinas Centilmenleri" bir ödüle, bir protestoya, muhteşem bir sanatçı performansına ancak dört vuruş süresince övgü düzebilir/katılabilirler. Dolayısıyla protestonun uzamaması için sevgili ev sahiplerimiz, güvenlik elemanlarının yardımı ile durumu istenen/beklenen/olağan hale getirdi. Yine de İKSV’nin hakkını yemek istemem. İSKV kendi üslûbuyla açılış boyunca Emek Sineması'nın önemini dile getirdi.
Ancak İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi’nin yaklaşımını böylesine hızla susturmak; evin tozunu halının altına süpürmeye benzemiyor mu? Ben Lale üyesi olmaktan çok memnunum. Ömrüm ve param yettiği müddetçe Lale kartımı yeniletmek isterim. Çevremdeki herkesin bu karta sahip olması için elimden geleni yapıyorum. Bu parayla satın alınan ayrıcalığın, diğer satın aldığım her şeyden daha değerli olduğuna inanıyorum. Ama ilk fırsatta İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi’nin dağıttığı zart cihazından da edinmeye niyetliyim. AKM’nin yokluğuna böylesine alışmış ve hiçbir şey yapamazken, Emek Sineması’nın belirsiz geleceği için bir nefes de ben vermek istiyorum. Yanlı ve taraflı haberciliğin biricik gazetesi Zaman protesto için “münferit” demiş, “açılışa gölge düşürdü” de demiş. Düşen neyin gölgesi acaba? Hatırlatmak isterim!
Açılışta Emek Sineması’nın müdürü Hikmet Dikmen’in sahneye çıktığı an gözyaşlarımı tutamadım. Ben küçükken çok korkardım Hikmet Bey’den. Onun gözü gibi baktığı sinema salonunda hareketlerime çok dikkat ederdim. Sakarımdır. Halıya kahve damlatmamaya evde olduğumdan daha fazla özen gösterirdim. Her yerde gözü var gibiydi. “Bizi seviyormuş!” öyle dedi bunca zaman sonra. "Sinamasız kalmayın" da dedi.
Film Festivali’nin otuzuncu yılında gerçekten çok etkileyici filmler var. 231 film, onca etkinliğe kendinizi kaptırmanızı öneririm. Filmlerin arasız gösterilmesine sebep olan Michelangelo Antonioni’ye selam ederim. Ben kendisine küs olduğum için Çığlık filmine gitmeyeceğim -köşede sigara içeceğim- ama izlemenizi tavsiye ederim.
Hepinize iyi seyirler dilerim.
Gülda
Resimler İKSV'nin resmi sitesinden alınmıştır.
2 yorum:
Gülda, önderliğinde dahil olduğum açlış, izlediğimiz filmler ve sohbetlerimiz çok keyifli. Sağol, varol, güzel duygular yaşıyoruz, baharı karşılıyoruz. Sevgiler.
Sevgili Gülda,
Sanırım hiçbirimiz,Dikmen Bey çıkınca gözyaşlarımıza hakim olamadık.Açılış gerçekten güzeldi...Türkan Şoray'ı ise çok iyi gördüm ve buna sevindim.Özgü Namal ile Mehmet Günsür'ün sunumu biraz tutuk geldi ama ikisi de çok hoş göründükleri için affettim ...
Sevgiler
Billur
Yorum Gönder