Elele tutuşmadan, öpüşüp koklaşmadan aşk yaşanır mı ?
Biz bilmiyoruz, ama yaşanıyormuş.
Jane Austen de bunu Aşk ve Gurur adlı kitabında mükemmel bir şekilde kağıda dökmüş.
Elizabeth ve Mr.Darcy’nin gururun arkasına sığınan masum aşk hikayesini sosyal mizah kurgusuyla anlatan Jane Austen, 19. yy sonlarında yazdığı kitabında dönemin aristokrat ve alt tabaka ailelerinin yaşamlarından örnekler vermiş.
Aşklarını uzunca bir süre birbirlerine itiraf edemeyen çiftler, teknolojik gelişmelerden nasibini almamış sosyal yaşam içinde hareketli hayatın kapılarını açan tek unsur olan dedikodu, hayatını evde oya işleyerek, akraba gezmelerine giderek geçiren genç kızlar, balolar…
Kitabın sunumunu sıkı bir Jane Austen hayranı olan Ayşe yaptı.
Mekanımız Astoria AVM girişindeki Clementine.
Sunucu Ayşe olunca, sunum gecesinin büyük sürprizlerle dolu olduğunu düşünmemek mümkün değil.
Clementine’de sadece bize ayrılan özel oda , 19. yy’da Hertfordshire’daki bir malikanenin dönem mobilyaları ile döşenmiş bir oturma odasına dönüşmüştü. Yuvarlak fiskos masaları, beyaz işli örtüler, aile resimlerinin sergilendiği çerçeveler, fonda Debussy’nin insanı nilüferlerin yüzdüğü göl kenarına sürükleyen piyanosu.
Geceye katılmadan önce Ayşe hepimizden dönemi çağrıştıran bir obje getirmemizi istedi.
Kimimiz bir kolye, kimimiz bir küpe, bir şal, fırfırlı bir şemsiye, şapka, çerçeve, fincan getirmişti. Hatta dönem kıyafetlerini çağrıştıran elbise giyenimiz bile vardı.
Masanın üzerinde şapkalarında fistoların, dantellerin uçuştuğu kadın başı maskeler bizi bekliyordu.
Yemeğimizi yedikten sonra oturma bölümüne geçerek çay-kahve eşliğinde Ayşe’nin sunumunu beklemeye başladık. Ortadan kaybolan Ayşe, kısa bir süre sonra üzerinde Gülden Abla’nın annesinin diktiği dönem kıyafeti ile aramıza döndü.
Kitabı ve dönemi derinlemesine araştıran bir sunumla bizi bilgiye boğduğu kalmamış gibi, daha önceden yaptığı Quiz’le de kitabı ne kadar dikkatle okuduğumuzu ölçmüş ve en doğru yanıtları veren arkadaşlara da sembolik birer hediye getirmişti.
Ama hediyenin en büyüğünü en sona saklamıştı. Elimize birer sarı zarf tutuşturdu. Zarfı aynı anda açmalıydık. Ayşe’den gelen direktifle aynı anda zarflarımızı açtık veeeee…
Yüzümüzde şaşkınlık, hayranlık, memnuniyet, mutluluk izleri birbirine karıştı, bir bulamaç oldu.
Zarfta, Aşk ve Gurur’un 1995 yılında İngiliz BBC Kanalı’nda gösterilen dizi versiyonunda Mr.Darcy’yi canlandıran Colin Firth’ün adımıza imzalı fotoğrafı vardı.
Kitap sunum gecelerimizde çıta hep biraz daha yukarı taşınıyor. İtiraf etmek gerekirse her sunum gecesine giderken “acaba bu akşam ne sürprizler bizi bekliyor?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bir sonraki ay, Aşk ve Gurur’un masum aşkları yerini şehvet dolu, arzularını hayvani dürtülerle bastırmaya çalışan, erotik fantazilerin çılgınca yaşandığı bir aşka bıraktı.
İspanyol yazar Almudena Grandes’in erotik edebiyat ödülü almış Lulu adlı kitabını okuduk.
Ağabeyinin arkadaşına aşık olan ve onunla evlenerek, evliliklerini marjinal erotik seks hayatları ile renklendiren bir çiftin aşk hikayesi.
Kitabın yazarı bir İspanyol olunca, kitabın konusu da İspanya’da geçince sunum gecesinin mekanı olarak Arnavutköy’deki butik otel – restaurant L’Ola seçilmişti.
İspanya mutfağının en lezzetli yemeklerini şık bir sofrada yedik.
Hakkında sunum hazırlamak için zor bir kitap olduğunu düşündüğüm Lulu’yu Gülda sundu. Bu kitapta sunacak ne olabilir diye düşünürken, Gülda’nın sunumu, aslında bir kitaptan ne kadar çok edinim sağlanabileceğini ortaya koyuyordu.
Seksi kıyafeti ile sunumunu yapan Gülda, hepimizi konunun içine layıkıyla çekmeyi başardı.
Kitaptan öyle notlar çıkarmıştı ki, benim algıladığımdan çok farklı bir formata bürünmüştü.
Almudena Grandes’in eşi, ünlü şair Federico Garcia Lorca ile karşılaştırılan İspanyol şair Luis Garcia Montero. Montero Mayıs ayında Uluslararası İstanbul Şiir Festivali’ne eşi ile katılmıştı. Gülda’nın sürprizi, Grandes’in Türkiye’de yayımlanan ikinci kitabı İnsan Coğrafyası Atlası’nın imzalı bir baskısı idi. Ayrıca yazarla yaptığı mini röportajı da videoya çekerek hepimize birer CD’de hediye etti.
Bu öyle bir his ki, sanki Grandes bu kitabı sadece bizler için yazmıştı. Şair eşine eşlik etmek için İstanbul’a gelmemişti de, kitabını okuduğumuz için bizi ödüllendirmişti.
Mükemmel sunumlarınız için teşekkürler Ayşe ve Gülda!
(Peyman)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder