Buster ile Annie Fang birer yetişkin oluncaya dek anneleri
Camille ve babaları Caleb Fang’ın performans sanatının vazgeçilmez unsurları olmuşlardır.
Çocuk A ve Çocuk B olarak geçirdikleri bu süre her ikisini yaralamış olsa da evden
uzaklaşarak kendi kimliklerini kazanmaları bile büyük başarıdır. Annie, Hollywood'da Oscar’a aday
gösterilen bir aktris, Buster ise ilk kitabıyla oldukça önemli bir yer elde
etmiş bir yazardır. Romanı, fotoğrafı ya da resmi bir işe yaramayan “zamane
sanatı” olarak gören Camille ve Caleb için çocuklarının sıradan seçimleri
onları üzse bile, “başyapıtları” dedikleri son bir performans üzerine
odaklanmışlardır. Adlarına yakışır, uzun sivri dişlerini sanat adına herkese ve her şeye
geçirmeye kararlıdırlar. “Sanat –eğer seversen- her türlü mutsuzluk ve acıya katlanmaya
değerdi. Amaca ulaşmak için birinin canını acıtman gerekiyorsa da, öyle
olsundu. Sonuç yeterince güzelse, yeterine garipse, yeterince akılda kalıyorsa,
gerisi fark etmezdi. Hepsine değerdi.”(sy.185)
The Family Fang, Kevin Wilson’un 2011
yılında yayımlanmış romanı. Kapak tasarımı pek güzel. Türkçe’ ye Domingo Kitap tarafından kazandırılmış.
Arka kapağında Nick Hornby’nin “Yılın en iyisi… Bildiğiniz şaheser.” yorumu yer
alıyor. Romanı okudukça, kısa süre içinde Fang Ailesi’nin tuhaf bir bireyi olarak hissetmeniz kaçınılmaz. Alevler, alışveriş merkezleri, aileler, gürültüler bile farklı gelmeye başlıyor.
“Suç ve Ceza”, “Ses ve Öfke”, “Bir
Kadının Portresi”, “Daha Acıklı” gibi Caleb ve Camille’nin performansının
anlatıldığı bölümler sanatın ne olduğunu konusunda oldukça düşündürücü, bir o
kadar da hüzünlü. Çok yüksek bir yerden yere atlama hissinin nasıl olacağını merak ettiriyor çoklukla. Roman filme de
uyarlanacakmış, bilhassa bu bölümleri izlemiş kadar olduğum için ayrıca merak
ediyorum.
Kitap hakkında hissettiklerimi, bir bölümde
Annie, Buster’a açıklıyor. Çocuk A ve Çocuk B büyümüş, kendi yollarını seçmiş
ancak bir şekilde yaşadıkları hayata tutunamadıklarında, olası en kötü çareye
sığırarak, anne ve babasının yanına geri dönmek zorunda kalmıştır. Evde Üçüncü Adam
-The Third Man- filmini izleyeceklerdir. Buster, DVD’nin kapağındaki Orson Welles’in siyah
beyaz resmine bakarken Annie gözleri ışıldayarak filmi anlatmaya başlar:
“Bu film,” dedi, “inanılmaz ötesidir. Ana
karakter, bir yazar. Bir de aktris var. Sonra biri öldürülüyor, ama belki de
tam olarak öldürülmüyor. Belki de bilerek ortadan kayboluyor.”
Buster itiraz eder, “filmin sonunu söyleyip
içine mi ettin sen şu anda?” diye kızar. Annie cevap verir:
“Eğer bir film gerçekten muhteşemse Buster,
konusunu anlatarak filmi mahvedemezsin. Diğer her şeyin yanında filmin konusu
hafif kalır.”
İşte benim için böyle bir okuma oldu bu
kitap. Konusuyla birlikte gelen onlarca öykü, bakış açısı, birçok sanat eseri
ve derinliğiyle. Monet sergisini gezerken bile Caleb’in sanat/yaşam hakkındaki fikirleri
eşlik etti bana.
Saygıdeğer Yayınevleri, Kevin Wilson’un “Tunneling
to the Center of the Earth” adlı öykü kitabını da yayımlarsanız çok
sevineceğim. Çünkü bu romanın içindeki benzersiz öykülerden de anladığım
kadarıyla Kevin Wilson, epey yaratıcı bir öykücü. Şimdiden teşekkürler.
Gülda Fang
1 yorum:
Bu kitap okuma listemdeydi ama yine de çok emin değildim, yorumunuzla emin oldum, şimdi okumak için sabırsızlanıyorum, teşekkürler:)
Yorum Gönder