16 Eylül 2011 Cuma

The Way We Were

Gülda ile En Sevdiğimiz şeylerden Birkaç Tanesi başlıklı yazılarımızın temelini atan konuşmayı yaparken bir kış gecesi Yeşilyurt Köyü’nde... Nasıl oldu da benim listemde The Way We Were yer almadı bilmiyorum. Çünkü ben ne zaman bu şarkıyı duysam aklıma Sydney Pollack’ın aynı adlı filminden özellikle Robert Redford’un denizci kıyafeti ile barda gözleri kapalı dururkenki hali ve her kadın gibi sarı saçlarını elimi uzatıp düzeltme ihtiyacını duyururken…ve her dinlediğimde gözlerimin dolmasına mani olamazken…

Filmi ilk seyrettiğim zaman küçüktüm ve Robert Redford’a bakmaktan Barbra Streisand ile neden bu işin yürümediğini pek iyi kavrayamamıştım . Ki ben daha o zamanlarda “ Ne böyle senle ne de sensiz,Yazık yaşanmıyor çaresiz,Ne bir arada ne de ayrı, Olmak imkansız hiç sebepsiz” şarkısını da fazla anlamadığım ve dinlemediğim bir dönemdeydim…Hele değil satır araları paragraf başı politik olaylara gönderme yapan hiçbir husus hakkında en ufak bir bilgim yoktu.



Filmi ikinci seyrettiğim zaman ben de ucundan kıyısından imkansız aşkların kıyısında köşe kapmaca oynamaya başlamış, değil aşk meşk âşık olduğumu iddia ettiğim kişilerle nasıl konuştuğuma arkadaşlarımın hayretler içinde kaldığı yıllarımdaydım. Ne böyle senle ne de sensiz şarkısının defalarca döndüğü ve insanın kendinden ve kişiliğinden her defasında bir şeyler kopa kopa ödünler verdiği zamanlar. Sonrasında ise bu ödünlerin değip değmediğinin saatler boyu düşünüldüğü , cevapları herkesin yaşadığı aşklarda arama zamanları… herkesin aşkının da , kahramanlarının da farklı olduğunun görmezden gelerek diğer aşklarla paralellik kurma zamanları.



Sonunda sevmenin yeterli olmadığı insanın yüzüne bir duvar gibi aniden, bir gece uyandığında, yürürken, konuşurken, konuşurken..birden çarptığında kaçınılmaz ayrılıkla uzlaşma ve yoluna devam etme zamanları. Ancak insanın kalbinde , ufacık ama her an büyüyüp insanı sarmalayıp sarmalayacak küçük bir nokta kaldığını bilerek.

İşte bu filmi tekrar seyrettiğimde tüm bu duyguları tek tek hissetmiştim ve muhalifliği, kendi doğruları için savaşmaktan vazgeçmeyen ve böyle davranmayıp kendi ile çelişen insanlara karşı bastırılamaz isyanı saçlarından, gözlerinden ve hüzünlü bakışlarından damlayan Katie’ye ilk başlarda –ben de Robert Redford’a- Hubble’a aşık olduğum için kızsam da, onu anlamıştım.

Filmin sonunda karşılaştıklarında düzene ve o düzenin sunduğu nimetlere kendini kaptırmış olan ve gözlerinden hala Katie’ye aşık olan Hubble’a da azıcık kızmıştım. Yıllar sonra karşılaştıklarında Katie “Your girl is lovely Hubble” dediğinde Hubble’ın eski günleri hatırlayıp, içindeki ölmemiş aşkı uğruna o dakika neden yeni , güzel, sarışın, endamlı,içinde bulunduğu her ahval ve şeriati kabul etmeye meyilli, BASİT kızı [önyargı böyle bir şey işte!)bırakıp Katie’ye sarılmadığına az biraz bozulmuştum ama elden ne gelirdi?

Aslında çok şey gelirdi ama Hubble her zaman basit ve kolay olanı tercih ettiği için şimdi onu içine çeker gibi sarılıyor ve neler kaybettiğini anlıyordu…



katie: wouldn't it be lovely if we were old? we'd have survived all this. and everything would be easy and uncomplicated, the way it was when we were young.

hubbell: katie, it was never uncomplicated.

katie: but it was lovely. wasn't it?

hubbell: yes. it was lovely.

İç burkan bir hikâye ve yüzlerce karesinden herhangi birini bir şekilde birebir yaşadığınız için yürek yakan bir film. Bir filme bu kadar yakışan ve geçmişin güzel ama puslu sularına çeken bir şarkı… Geçmişe dönülemeyeceğinin ancak sadece o günlerdeki sarhoşluk duygusunu her notasında hatırlatan bir şarkı…





memories
like the corners of my mind
misty watercolor memories
of the way we were
scattered pictures
of the smiles we left behind
smiles we gave to one another
for the way we were
can it be that it was all so simple then
or has time rewritten every line
if we had the chance to do it all again
tell me - would we? could we?

memories
may be beautiful and yet
what's too painful to remember
we simply to choose to forget
so it is the laughter
we will remember
whenever we remember
the way we were
so it is the laughter
we will remember
whenever we remember
the way we were

6 yorum:

Ayşe dedi ki...

Kaç defa izledim bu filmi hatırlamıyorum ama beni her defasında etkilemiştir. Hani o bir tel vardır ona basmayı çok iyi biliyorlar!...

Ayşe dedi ki...

Bu arada Billur Hanım benim sana verdiğim Elizabeth Gaskell'in North & South izledin mi? veya Mothers & Daughters ???? Hımmmm

danzon dedi ki...

çok güzel (ve "içli") bir yazı olmuş; tam da konu edindiği film gibi.

"the way we were"ü izlemeyeli uzun zaman olmuştu. ne iyi oldu hatırlattınız; bir an önce bir yerlerden bulup izleme isteği uyandırdınız.

elinize sağlık...

Başak dedi ki...

sabah sabah gözlerim dolarak okudum. güzel filme güzel yazı.

Başak dedi ki...

sabah sabah gözlerim dolarak okudum. güzel filme güzel yazı.

Peyman dedi ki...

Beni ürperten açık bahçe kapısından giren artık serinlemeye başlayan hava mı, yoksa yaşanmış ve hep akıllarda kendine sağlam bir yer edinmiş hatıraların dokunaklı anlatımı mı?
Şeytan işi gücü bırak ve otur filmi baştan izle diyor. Ne çare!

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails