Bu şehirde konsere giden insan sayısı bellidir. Üç beş kişi eklenirse ne âlâ. Üstüne üstlük konser; Caz konseriyse aynı kişiler mekânı doldurur. Sanatçı yeni bir albüm çıkartmadı ya da son dönemde popülerliğini arttırmadıysa salon dolduğuna bile sevindiğimiz bir kısır döngünün içindeyiz, uzun süredir.
Ute Lemper bunu bilmiyor olmalı ki bir önceki konserinin bire bir aynısını tekrarladı. Konserin benzer olması çok sorun değil ama espriler bile aynı olunca tatsız bir his yarattı. Bilhassa 2010 yılı konser yorumlarını okuduğumda, repertuarına Charles Bukowski’yi de eklemiş olduğunu bilerek gitmiş biri olarak hayal kırıklığına uğadığımı söylemeliyim. Neyse ki yanında yedek kıyafeti varmış ve böylece geçen konser giydiği elbiseyi giymek zorunda kalmamış! Keşke bu masum yorumu da yapmasaydı.
Yine de 2000’de, 2009’da izlediğim Dün ile Yarın Arasında İstanbul konseri kadar büyüleyiciydi aslında. Benimki sadece yepyeni bir Ute Lemper görme özlemi sadece…
Last Tango in Berlin isimli projesiyle bildiğimiz, sevdiğimiz şarkıları kendine özgü üslubuyla yorumladı. Seksen küsur dakika boyunca hiç ara vermeksizin, yetmiş küsur yaşındaki bandeneon virtiözü Tito Castro ve piyanoda Vana Gierig ile mükemmel bir performans sergiledi. Konser listesinde açıklanan şarkıların tamamını söylememesine şaşırdığımı da söylemeliyim!
Ne Me Qitte Pas diyerek konseri bitirdi. Ve tekrarlıyorum: Hayır, yaşlanmamıştı!
4 yorum:
güzel konserdi. ilk kez izledim. yorumlarına katılıyorum. daha çok müzik. sevgiler...
konser konusundaki hissiyatımızın benzer olmasına memnun oldum gülda hanım..
acaba ben mi fazlaca müşkülpesentim diye düşünmeye başlamıştım :)
sevgiler..
Sevgili Danzon,
Benim Ute Lemper’i ilk defa izleyen arkadaşlarım konseri çok beğendiler. Bizler de unutursak sanırım bir sonraki konserinde daha iyi vakit geçirebiliriz:)
Sevgiler, iyi seyirler,
Gülda
Aprile, evet, daha çok müzik
Yorum Gönder