“Ne kadar cok iyi kitapla tanisirsan, birlikte olmaktan zevk aldigin kisilerin sayisi o kadar azalacaktir” demis unlu Alman filozof Feuerbach.
Etrafimda yuzlerce gereksiz insan yigininin olmasindansa, canim ailem, az oz can arkadaslarim, binlerce kitap ve onlarin icindeki on binlerce kahramanin birbirinden farkli hayat hikayelerinin yasamima kattigi renk ve tadi tercih ederim.
Bunca zaman size bahsetmedim, sanirim biraz malzeme toplansin istedim.
Agustos ayinda 13 bayan uyesi olan, bir Kitap Kulubu’ne katildim. Kulubumuzun kurucusu hayal gucu genis, okumasinin yani sira kalemi de kuvvetli, kedileri cok ama cok seven, surpriz yapmaya bayilan, yaratici kadin, ayni zamanda basarili is kadini sevgili Ayse.
40 yasindayim ve itiraf ediyorum, bu yasima kadar katildigim en guzel, en eglendirici, en egitici, imrendirici, fevkaladenin fevkinde sosyal aktivite.
Biz bu Kitap Kulubu’nde ne yapiyoruz?
Her ay, tum uyeler bir veya birkac kitap onerisi getiriyor. Kitaplara bir anlamda oy vererek, en cok ilgi toplayan kitabi seciyoruz. O ay tum uyeler ayni kitabi okuyor. Kitabi kim onerdiyse, kitabin ve sunum gecesinin ev sahipligini ustleniyor.
Kitabin yazari, ozeti, kitapta dikkatimizi cekenler, hosumuza gidenler, gitmeyenler, kitaptan cikarttigimiz ek bilgiler, cesitli karsilastirmalar, tumunu istedigimiz bir formatta hazirlayarak kulubun tum uyelerine sunuyoruz.
Bu arada is cikisi bulustugumuz icin toplantilarimizi genelde disarida, guzel bir yemek yiyebilecegimiz, ardindan da kitap hakkinda tartisip, soylesebilecegimiz bir mekanda yapiyoruz. Mekan secimi de o ay ki kitabin ev sahibine ait oluyor.
İlk ay, Diana Setterfield’ın 13.Hikaye adlı kitabini okuduk. Kitabin ve gecenin ev sahipligini de fikir anamiz Ayse ustlenmisti.
Gotik oykulerin anlatildigi bu romani, yine Gotik donemin en cok one cikan unsurlariyla bize aktarmaya calismisti. Yemek masasinin ortasindaki ayakli devasa samdan, islak muhurle kapatilmis kitap hakkindaki arastirmalari iceren renkli mektup kagitlari, herkesin adina yazilmis kitaptan alinti bir bolumden olusan mektup, kitapta bolca bahsedilen Jane Eyre film CD’si.
O ilk gece Ayse bizi adeta buyulemisti. Cok iyi calismisti kitabina. Hatta bizi urkutmustu de biraz. Bu sunumdan sonra yapacagimiz her sunum bunun altinda kalmamaliydi. Cok calismamiz lazimdi, çoook.
İkinci ay bulusma suremizin biraz daha uzayacagina karar vererek iki kitap okuduk.
Biri, Laura Esquivel’in Acı Çikolata adlı kitabıydı. Romanda, Meksika’da sevdigi erkegin kız kardesi ile evlenerek ayni evde yasamasinin ardindan Tita’nın yasadigi ask acisinin, yaptigi tum yemekler araciligiyla sevgilisine tensel ve tinsel bir iletisim araci olarak yansimasi ironik bir dille anlatiliyordu.
Digeri ise, Amerikali yazar Mitch Albom’in kendi amcasinin hayat hikayesinden esinlenerek yazdigi Cennette Karşılaşacağınız Beş Kişi adli kitapti. Birebir tanidigimiz veya tanimadigimiz insanlarin hayatimizin bazi evrelerinde mutlaka bizimle bir rol paylastiklarini ve farkinda olmadan bu insanların kucuk gibi gorunen rollerinin aslinda kimi zaman ne kadar onemli oldugunu vurgulayan, filme de uyarlanan keyifle okuyabileceginiz bir kitap.
Her iki kitabın ev sahipleri Gulda ve Aycan’in ortak belirledikleri bir mekanda, benim ne yazik ki katilamadigim, cok eglenceli bir sunum gecesinin ardindan, Kitap Kulubumuzun basarisi tartismasiz kabul edilmisti.
Ayse’nin ilk kitap sunumunun ardından kafalarimizda kutlelesen, bu isin altindan kalkip kalkamayacagimiz konusundaki endiselerimizi bir tarafa birakmistik artik.
Ucuncu ayin kitabi Misirli yazar Necip Mahfuz’un Cebelavi Sokaginin Cocuklari adli eseriydi.
Kitabın ilk bolumlerinde hikayenin icinde suruklendim gittim. Ama ilerleyen bolumlerde, anlatilan her bir karakterin etrafında gelisen olaylar birbirinin kopyasiymis gibi beni daraltmaya baslamisti.
Diyebilirim ki simdiye kadar okudugum hicbir kitabi, belki yazara saygimdan, bunca emek harcadigi icin, belki kitap dagarcigimi genis tutmak adina hic ama hic yarida birakmadim. Cebelavi Sokaginin Cocuklari’ni hic yarida birakamazdim. Kitap Kulubumuze, kitabimizin ev sahibi Billur’a saygimdan. Kitabi okudum, bitirdim. Ve Billur sunumunu yaptiginda, masanin etrafinda toplanan bizlerin gozleri saskinligimizi gizleyemeyecek kadar fal tasi gibi acilmisti. Biz okudugumuz kitaptan hicbir sey anlamamişiz meger…
Nobel odullu Necip Mahfuz’un 1959 yilinda yayimlanan bu kitabi ayni donemde Arap dunyasinda firtinalar koparmis ve yasaklanmisti. Peki yasaklanmasinin sebebi neydi?
Necip Mahfuz’un kitabında sozunu ettigi Cebelavi Sokaginin isim babasi kudretli efendisi Cebelavi aslinda Allah’i, ihaneti yuzunden babasinin cennet bahceli konagindan kovulan oglu Edhem Adem’i, diger oglu İdris Seytan’i, farkli donemlerde yasayan torunlari Cebel, Rifat ve Kasim da Hz. Musa, Hz. Isa ve Hz. Muhammed’i sembolize etmekteydi. O gece anladim ki, gercekten gorerek bakmak ve bir kitabi anlayarak okumak lazim.
Dorduncu kitabimiz benim tavsiye ettigim Muriel Barbery adli Fransiz felsefe profesoru ve yazarin kaleme aldigi Kirpinin Zarafeti adli kitapti. Yazarin felsefi bilgisini, edebiyattaki anlatim zenginligi ile birlestirerek ortaya cikardigi bu eser, onemsiz olarak nitelendirilen kucuk seylerin bile bir insanin hayatinda onemli degisikliklere yol acabilecegini, insanlari gercekten dinlemenin, onlara gorerek bakmanin, bir gul yapraginin masaya duserken cikardigi goruntunun ve sesin bambaska bir guzelliginin oldugunu mukemmel bir anlati ile aktariyor.
Romanda, hayatin anlamsizliginin pesinde kosan insanlarin aslinda zaman kaybettiklerine inanan 12 yasindaki bir kiz cocugunun, on ucuncu yas gununde intihar etmeye karar vermesi, ayni apartmanda kapicilik yapan 50’li yaslarinda bir kadinin, oldugundan ve etrafinda kabul gordugunden cok daha entelektuel olmasi ve bu baglamda apartmanda oturan bir Japon beyefendisi ile aralarinda gelisen iliski anlatiliyor.
Japon kulturune hayran olan yazar Barbery, kitabinda da Japon kulturunu on plana cikarmis, Fransiz mutfagina karsin Japon mutfagini overek Fransiz elestirmenler tarafindan olumsuz tepkiler gormustur. Bu kadar cok Japon kulturunu konu almis bir kitabin sunumu Japon mutfaginin damak zevkimize uyan yemek cesitlerini yiyebilecegimiz bir mekanda olmaliydi. Tokyo Restaurant’ta bambu dosemelerle kapli, surgulu kapili, minderlerin uzerinde oturup yemek yiyebileceginiz otantik Tatami odasinda, kimono, Uzakdogululara has bir sapka ve parmak arasi terliklerimle karsiladim arkadaslarimi.
Yazarin esinin cektigi fotograflardan birini fon olarak kullandigim CD’nin fon muzigi ise kitapta adi gecen Glen Miller’in unlu parcalarindan Moonlight Serenade’di.
Ayse bize harikulade bir sosyal aktivite saglamisti. Galiba biraz da onun bu kulup icin gosterdigi cabalari bosa cikarmamak adina aklima gelen yaratici fikirleri uygulamayi amaclamistim.
Kitabin yazarina ulasmak da bunlardan biriydi. Sunumumun en sonuna Muriel Barbery’nin bir mesajini ekledim.
Ayse’nin gozundeki isiltidan belliydi; basarmistim :)
Ozen gosterilen her calisma, insana bir baska haz ve daha cok cabalamak icin sevk veriyor.
Yazara, o gece cekilen fotograflardan gondererek kendi sunum demetimi kapattim.
Bu ayki kitabimiz Cagan Irmak’in Issiz Adam filminde adi gecen Thomas Hardy’nin Cilgin Kalabaliktan Uzak adli kitabi. Sunumu Belkis yapacak. Mekanimiz belli oldu; Leblon. Simdiden icimi bir heyecan dalgasi sardi.
Hayatta heyecanla bekledikleriniz, sizi hayata baglayan seylerdir. Tipki bebeginizin emeklemeye baslamasini, ilk disini cikarmasini, okuma-yazma ögrenmesini, buyuyup kocaman bir adam/kadin olmasini, evlenip size torunlar bahsetmesini beklemek gibi.
İcinizdeki kucuk ama anlamli heyecanlari yitirmemeniz dilegiyle…
Peyman
http://annelergrubu.com/NDC/Generic/Content/ColumnWriters/Peyman/?ID=19199
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder