24 Kasım 2009 Salı

DEVLERİN AŞKI

Pazar sabahı saat 08.03. Manasız bir kalkış olmuş. Televizyon karşısında tekrar uyumak amacı ile bir cinayet dizisi bulmak için televizyonu açtım (beni rahatlatıyor da). Uyusam uyumasan ikilemi içindeyim. Okunacak kitaplar, seyredilecek filmler, yapılacak ev işleri aklımda ya da sıcaklığı henüz soğumamış yumuşacık yatak…. Kumanda TRT’1’de durdu, info tuşuna bastım 1 dakika içinde Devlerin Aşkı yazıyor. Uyumak istemiyorum…. Koltuğa kuruluyorum… Cahit Berkay’ın eşsiz müziği başlıyor...



Sahil kenarında kız tavlamakla meşgul olan Kadir, saldırıya uğrayan ve rakibi çok fazla iş adamı kurşun yağmuruna tutulup arabası ile denize uçtuğunda tereddütsüz onun hayatını kurtarır. Bu olayın akabinde Kadir’e önce para (tabii ki almaz) sonra iş teklif edilir ve yoğun bir çalışma temposunun ardından da vazgeçilmez adam olur. Ancak tahmin edeceğiniz üzere Kadir’in kadınlarla arası iyi değildir zira yaralıdır.


İş adamı Süreyya Seden (Savaş Başar’ı da burada saygıyla anmak isterim; belki hatırlarsınız bir zamanlar Komiser Colombo vardı, onu seslendiren sanatçıdır kendisi) aynı zamanda çok şey borçlu olduğu Kadir’e toz kondurmamaktadır. Hırslı, nevrotikliği her an psikopatlığa varabilecekmiş izlenimi veren Süreyya Seden kadınlara da bir mal gözüyle bakmaktadır; Kadir’i, çaldığı melodi ile kızdıran sevgilisini bir çek yazıp evden kovabilmektedir örneğin.



Ancak Kadir’in çıktığı uzuuuun iş yolculuğundan döndüğünde hayatının kadınını bulan Süreyya Seden Hayatta en çok sevdiği iki insanı bir araya getirmek için sabırsızlanır. Bu kadın siyah iri dalgalı saçlarını savurara savura şifon elbisesi içinde merdivenlerden indiğinde Kadir’in yüreği dağlanır. Bu kadın iri siyah gözleri, kocaman kirpikleri ile bir zamanlar delice sevdiği ve hala resmini taşıdığı lise talebesi Türkan’dır.



Evlilik hazırlıkları için çıktıkları yolda Türkan fakirliği her an iliklerine kadar hissetmekte ve bu onu çok mutsuz etmektedir. Bir gün Türkan Tarık'a bir mektup bırakır: Olmuyor. Olmayacak da diye... Şimdi ise Tarık'ın deyimiyle manikürcülükten tam da 12'den vurduğu noktaya gelmiştir. Türkan bir gün kadınlar ile ilgili olarak Tarık’ı didiklerken Tarık bir zamanlar sevdiğini ama onun artın kendisi için öldüğünü ifade eder. Türkan çok bozulur.( Bu kafamı hep meşgul eden bir husustur, hemen hemen tüm filmlerde bu replik vardır; eğer erkek hiç sevmedim vs dese kadın karakter üzülmeyecekmiş gibi bir izlenimle bu soruyu sorar, öldü denilince dünya başlarına yıkılır; acaba bu hiç umut kalmadığı anlamına mı gelmektedir?)




Bu dakikadan sonra Kadir ve Türkan arasındaki sevgi-aşk-intikam-birbirlerinin kollarına atılmayı isteme ama atılamama durumu artan bir gerilimle devam eder. Bu gerilimli anlardan birinde eğlenmek ve şarkı söylemek istediğini söylediği bir gece Süreyya tarafından kapatılan otelin roof’unda söylediği "Kusura Bakma" adlı şarkı sahnesinde Türkan Şoray güzelliğinin doruğundadır ve geçmişinin ve şimdinin özetini yapmaktadır.




Türkan’ın hem gerilimli ve hem bir nefes kadar yakın hem bu kadar uzak olma durumuna dayanamadığı bir akşam Tarık’ın evinde elinde gitarla onu beklemektedir (Bu kapılar nasıl açılır, nasıl girilir? Belli değil) ve Türkan elinde kendi resmini tutmakta ve anlamlı anlamlı “seviyorsun işte” demektedir…

Ancak Tarık öfkelenir: -Bak aynaya,iyi bak! resimdeki kız var mı orada?bak da öyle al ağzına sevgiyi. bu resme neren benziyor senin? sen bu resimdeki saf kız mısın?fotoğraftaki temiz kızdan ne kalmış geriye söylesene! o saygıdeğer bir kızdı, sevdiğim kızdı. sen ise para diye bütün güzelliklere lanet okumuş bir fahişesin!



Türkan’ı sarsar kolundan tutar yazmış olduğu mektubu gösterir: - Gel! Ya bunu da gördün mü, bunu da okudun mu haa? Ben her gün okuyorum ve senden her gün biraz daha nefret ediyorum. şimdi defol defol! Türkan : -Haklısın ama sen hayatında hiç hata yapmadın mı? Ardından o baygın ve kocaman sulu gözlerle Tarık’a bakan Türkan merdivenlere atılır ve Tarık bağırır: Türkan!!!!

Bu mutlu ve iç ezen kavuşmanın tahmin edeceğiniz gibi Süreyya Seden’i mutlu etmeyeceği aşikardır ve peşlerine düşerek onları bulur ve kaldıkları otel odasının kapısını yumruklar, yumruklar ve yumruklar….Kapı açılır……Süreyya silahı doğrultmuştur.



Göz Göze Gelinir.......



Ama yapılacak bir şey yoktur…Geriye dönüş yoktur….Çünkü şoför Tarık ve manikürcü Türkan’ı artık kimseler durduramaz; onlar ölümü bile aşmışlardır.

Bu film 1976 yılında Osman Seden’in yönettiği ve ardından Bodrum Hakimi, Dila Hanım ve Al Yazmalım Selvi Boylum adlı filmlerinin izlediği dönemi başlatan Kadir İnanır ve Türkan Şoray’ın beraber oynadıkları en güzel dörtlünün –bana göre- başlangıcıdır. Ayrıca filmin müziği de bana kalırsa zaman zaman filmin önüne geçmiştir.

Denk gelirseniz bir kere mutlaka seyredin; en azından Türkan Şoray çok güzel, Kadir İnanır da daha Kadirizm felsefesinin içinde kaybolmamış ancak yeni yeni tatlı sert, katlanılabilir maçoluk barındıran ve bence fena da bir oyunculuk sergilemediği hali ile görülmeye değer… Ahh!! Ne güzel geldi bu film. Hem de eski filmleri seyretmeye ve izlemeye başlamışken….

Dev Aşklar Yaşamanız Dileği ile…

Sevgiler Billur

2 yorum:

Gulda dedi ki...

Sezen Aksu, Türkan Şoray hem çok genç hem de pek güzelmiş.

TNT diye bir kanal var, her gün saat 15:00 da Yeşilçam Filmleri saati imiş. 6 Aralık Pazar günü ise "Alım Barım Peteğim" gösterilecekmiş.

TV yi bırakmasına rağmen katalogları okuyan

Gülda

aycan dedi ki...

Sevgili Billur,

Ne güzel anlatmışsın yeniden seyretmiş gibi oldun. Kaçık keyfimi yerine getirdin eline sağlık!!!
Aycan

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails