20 Kasım 2009 Cuma

BENİM DEDEM HULUSİ KENTMEN AMCAM.....Ya da Reyhan Dağlar Kızı

KADİR SAVUN.....
HALAM NERİMAN KÖKSALDI....

Tabii her zaman değil! Bazen dedemin Nubar Terziyan olmasını isterdim ama babaannem asla ama asla Aliye Rona olmamalıydı.




Benim için Eski Türk Filmleri her zaman çok önemliydi. Bir dönem onlarla büyüdüm. Etrafımda bu ilgimi paylaşacak pek kimse yoktu. Herkes bana “Senin gibi biri –ben nasıl biriydim- bunları nasıl seyredebiliyor Allahaşkına?! Diyordu. Ama üniversitede tanıştığım dostum Ebru ile birbirimize biraz utanarak ve sıkılarak bu ilgimizi itiraf ettiğimizden bu yana hala buluşmalarımızın başlıca konularından biri eski Yeşilçam filmleri, oyuncuları , şarkıları ve replikleridir.

Kendimi kesin bir şekilde hatırladığım yaşlardan aklımda ilk kalan Yeşilçam filmi “Reyhan-Dağlar Kızı”dır. Üstümde anneannemin diktiği basma elbise ve başımda saçımı uzun göstermek amacı ile giydiğim bir eşarp ve boynuma doladığım uzun bir atkı ile küçük kalçalarımı attıra attıra ve ağabeyim, ben ve anneannemin beraber oturduğu evde alt komşumuz emekli albay amca’nın tüm şikâyetlerine rağmen –şaşkın adam hâlbuki ben onu anneanneme ayarlamayı düşünüyordum- bağıra bağıra:

"Dağlar Kızı Reyhan Reyhan
Alem sana heyran heyran..."

söylerdim. Uzun zaman favori filmim ve şarkımdı.

Yıllar içinde sayısız kez bu filmi seyrettim ve geçenlerde eski Türk Filmleri Koleksiyonumu sıralarken ve filmleri tekrar seyretmeye karar verdiğimde tabii ki çocukluğumun bu filmi ilk sırayı aldı.



1969 yapımı olan Reyhan Dağlar Kızı kısmen tipik bir Ömercik/Sezercik furyasından bir film. Metin Erksan yönetimindeki bu filmin başlıca oyuncuları Kartal Tibet, Filiz Akın, Ömercik ve Metin Serezli. Ayrıca nubar Terziyan, Sami Hazinses ve Muhterem Nur da anılması gereken isimlerden.

Filmin müzikleri Metin Bükey tarafından yapılmış ve eminim hepiniz bir kez olsun Kamuran Akkor tarafından seslendirilen Dağlar Kızı Reyhan adlı şarkıyı duymuşsunuzdur. Duymadıysanız ben söylerim!



Filmin ilk sahnesi nişanlı olan Reyhan (Filiz Akın) ile Mehmet (Kartal Tibet) ile açılır ve İnsanlar Yaşadıkça filmindeki ünlü sahildeki öpüşme sahnesi ile aşklarına tanık oluruz.Ancak Kartal yakın zamanda Almanya’ya gidecek , çabucak para kazanacak ve bir araba alacaktır. Ondan sonra gelsin saadet, gelsin Reyhan….



Ancak saf Mehmet bilmemektedir ki hayaller bu kadar kolay elde edilemezler…Kader ağlarını örmeye başlamıştır. Reyhan’ı işyerinde dans edip şarkı söylerken- ki patronunun dediğine göre “Bunlar her öğlen böyledirler”-[Nasıl bir işyeridir, nasıl bir ciddiyettir bu bilinmez?!] gören Gazinocular Kralı Ekrem (Metin Serezli) o dakika Reyhan’a göz koyar. Ayrıca Reyhan’ın namuslu bir kız olması ve Mehmet ile nişanlı olması tabii ki onun için bir engel değildir.Neden? Cevabı bulamadınız mı? Çünküüüüü “Satın alınmayacak namus yoktur.” Teklifini yapar ama reddedilir.


Annesi (Muhterem Nur) Mehmet’e çok karşıdır, çok zor durumdadırlar –da niye 5 çocuk doğrulmuştur bilinmez-bir akşam aniden eve çıkagelen Ekrem teklifini yineler , annesinin ve kardeşlerinin gözleri parlar. İtiraz eden Reyhan arabaya da sahip olacağını duyunca fikrini değiştirir ve teklifi kabul eder.(Ancak bu fedakârlığı kör Mehmet anlamayacaktır) Ekrem yanında sahne elbisesi de getirmiştir.



Sahne alan Reyhan bunun ardından üstündeki onu yarı çıplak koyan kıyafetle Mehmet ile buluşmaya gider (Bu kız da hiç akıl yok). Gözlerine inanamayan Mehmet o dakika ondan ayrılır çünkü Reyhan’ın gözü yükseklerdedir ve onu gibiler şoförler ile evlenmez zengin koca bulup evlenir şoförleri ile sevişirler! Son sözü budur.

Artık kader bu olayın ardından ilmeklerini üç ters bir düz atmakta ve felaketler birbirini izlemektedir. Pişman olan Mehmet Reyhan’a gider, annesi sahneye çıktığını söyleyince yine deliye döner, bu sırada Reyhan son anda sahneye çıkmayı istememektedir. Birden iyilik meleğine dönüşen Ekrem “bir kez söyle, sonra koş aşkına” der. Reyhan sahnedeyken bunu gören Mehmet ortalığı dağıtır. Almanya trenine biner ama gidemez…Cebinde esrar çıkar ve tutuklanır. Tahmin edin kim yaptırdı?

Şarkılar…Şarkılar….Şarkılar…Tam 9 yıl geçmiştir. Hapishanede Mehmet usta bir kumarbaz olarak eğitilmiştir ve birden ortaya çıkar. Ekrem’in gazinosunda bileğinin hakkı ile Ekrem’i yenen Mehmet ile Ekrem ortak olurlar!

Evde ortaklık sözleşmesini imzalarken Mehmet Ekrem’in oğlu Kemal ile tanışır. Kimselere sokulmayan Kemal ‘in kanı birdenbire Mehmet’e ısınıverir. Acaba Neden? Ve şu ölümsüz klasik diyalog gerçekleşir:


Ömercik:-Merhaba Mehmet Bey…
Mehmet:-Bey mi ağabey mi?
Ömercik:-Ağabey
Mehmet:-Ah ha ha ha..Anlaştık öyleyse..
Ömercik: Hem şey.. Birden öyle sevdim ki sizi şuramda bir şey oldu sanki…


Aynı anda Reyhan ile de karşılaşan Mehmet ona sevdiği kadının yaşayan bir ölü olduğu lafını da hemen sokuştuverir. Bu noktadan sonra olaylar sona doğru hızla gelişir.
Ekrem’in öz babası olmadığını öğrenen Kemal Mehmet’in evine koşarak gelir ve artık annesi ile babasını istemediği söylerken aşağıdaki mutlu sona giden diyalog yaşanır:


Ömercik: Mehmet ağabey Mehmet ağabey!
Mehmet: Ne oldu yavrum?
Ömercik: Ben piçmişim…Asıl babam da şoförmüş…beni annemle sokaklarda peydahlamışlar..(hangi birine yansın bu yavrucak?)
Mehmet: Nneeee..? Şofor mü?
(Heheyt bee! Bu benim!)


Tahmin edeceğiniz gibi Mutlu Son……



Yazarken bile keyfim yerine geldi....

Dağlar Kızı
Billur

7 yorum:

Gulda dedi ki...

Ben "bizim ofis çok keyifli, öğle yemeklerinde hep çok iyi vakit geçiriyoruz" diyorum ama kimse de kalkıp şarkı söylemiyor, dans etmiyor.

Yonç, Pazartesi öğle yemeğinde “kostümlü” dans edelim.

Bu arada Filiz Akın güzel dans edemiyormuş. Ya da dönemin moda dansı bu muymuş? Türkan Şoray’da bazı filmlerinde aynı böyle dans ediyor.

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Benim de çocukluk aşklarım Kartal Tibet ve Ediz Hun'du.Tarık Akan'ı da unutmamak lazım tabi.O filmleri izlediğim için beni ayıplayanlar utansın.Onlar da sinema tarihimizin bir parçası.

Aycan dedi ki...

Billur'cum;

pazar akşamüstüleri üstüme üstüme gelir basarlar bana ertesi gün - şu anlattığın işyerine tam zıt - bir yerde iş gününe başlayacağımdan olsa gerek ... ama yazını okuduktan sonra keyfim yerine geldi. Çok güzel anlatmışsın bayıldım ve çok güldüm Teşekkürler.
Aycan

Aysun dedi ki...

Ne derlerse desinler kimin umurunda :) ben de özellikle o dönem Türk filmlerinin hastasıyım.Özellikle Türkan şoray filmlerinin . O ; Türkan Şoray-Kadir İnanır klasikleri "Selvi boylum al yazmalım (her duyduğum Asya ismi bana acaba onlar da mı diye düşündürür) ,Dila Hanım ;Türkan Şoray -Ediz Hun lu Atıf Yılmaz ın Güllü serisi ...Ve daha niceleri niceleri... belki 100 kez seyrettim ,bir 100 kez daha keyifle seyrederim .

Eline sağlık be Billur ,ne güzel yazmışsın .onlar dedelerimiz ninelerimiz ,ablalarımız ,kardeşlerimizdi.Birlikte çook ağladık ama en güzeli çok ta güldük ve mutlu kalktık filmin sonunda .Küçücük bütçelerle yapılmış - dev gibi duygularla dolu filmler,Sevgi ,arkadaşlık ,dostluk dürüstlük,içtenlik ve vefa kazanırdı en sonunda...Şimdilerde pek cool! karşılanmasa da!


Bu yazının bana düşündürdüğü ve aklıma düşürdüğü pek çooook şey var ve de mutlu bir tebessüm suratımda. Tüm bunlar için aramızdan ayrılmışlara Allah rahmet eylesin ,kalanlara da selamlar olsun. Sağolsunlar var olsunlar.

pc.Gülda yahu çok kıskandım,belki öğlen aranıza yetişemem ama bir iş çıkışı uğrarım .Var mısın bağıra çağıra; tamba tumba esmer bombaaaaaaaaaaaaaaa :)

Yıldıray Karakiya dedi ki...

:) Bir dönem benim de işim gücüm Türk filmi bulup izlemekti. Hatta izlerken ilginç replikleri bir kenara yazardım. En çok Sadri Alışık repliklerini severim: "Şu zavallaı kız gökte bulut yerde çimen bir zindana hapsolmuş. Haydi, yapın bir babalık!"
Hastası olduğum sahneyse Turist Ömer Uzayda filmindeki mide gurultusu sahnesidir: Turist ses yükseltici cihazı alır, midesine dayar. Öyle korkunç gürültüler gelir ki alarm verilir. Neden sonra mesele anlaşılır. Turist de ses yükseltici cihazı uzay gemisinin duvarındaki ÇİVİYE İPİNDEN asar:)
Konunun keyfine kaprıtıp selamsız sabahsız lafa daldım... Herkese selam...

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...

Sevgili Gülda;

Pek güzel dans eden kimse yok bu filmlerde ama denk gelirsem söyleyeceğim ve yazacağım;

Sevgili Aslı;

Benim favorimlerim dönem dönem değişti hep ama Ediz Hun ve Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın ki kısaca Cü her zaman sevdiklerim arasında oldu;

Sevgili Aycan;

Güldürebildimse ne mutlu...

Sevgili Aysun;
Gerçekten 100 kez izlenebilir, Güllü serisini aklıma taktırdın şimdi bak:))

Sevgili Yıldıray Bey;

Merhabalar....Selamsız sabahsız dalmadınız...Sadri Alışık'tan replik yazmışsınız ya...Belki bu vesile ile yeniden eskileri izleyip replik notu tutar ve paylaşırsınız bizlerle
Sevgiler
Billur

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails