Jamie Cullum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jamie Cullum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2011 Perşembe

06.07.2011 Jamie Cullum Konseri -Ufacık Tefecik İçi Dolu Müzik

Dün akşam çok sevdiğim Santral İstanbul'da “acaba bu kampüste okumak için hangi bölümde yüksek lisans başvurusunda bulunsak” planlarımız eşliğinde Ka’nın bile geldiği Jamie Cullum konseri için geri sayıma Tamirane’de yemek yerken başladık.

Pek çok yerde Cullum’ın konserlerde hopladığı zıpladığına dair haberler okumuştum ve merakla akşamki performansını bekliyordum. Piyano çalışını, eski şarkılara dair yorumlarını konser öncesi dinlemiştim ama konserlerdeki eser listesi hep farklılık arz ettiğinden kulaklarım sonuna kadar açıktı.



Sahneye siyah kot, beyaz gömlek, siyah bir kravat ve siyah spor ayakkabı ile çıkan Cullum dağınık ve afro saçları ve ufak tefek görünümü ile ancak yirmi yaşlarının başlarında imiş gibi gözüküyordu ve çok sempatik bir izlenim uyandırıyordu.

Piyanosunun başına ilk başta “efendi” bir biçimde oturup iki parça yorumladıktan sonra mikrofonu eline aldı ve teşekkür ederim yerine kısa ve kolay olan “sagol “ ifadesini söyledikten sonra, İstanbul’a ve konser mekanını sevdiğini söyleyen Cullum güzel şehrimizde bakarak iyi vakit geçirmemizi temenni etti ve [Önce şaka yapıyor sandım, kabul mekan güzel de kafamı çevirip etrafıma bakmayı pek istemiyorum hatta utanç duyuyorum bu güzide kentleşmeden örneğinden diye geçiriyordum] Sakin bir konser bekliyorsak, doğru yerde olmadığımız” uyarısını yaptı.

Ardından iç çamaşırlarımızı sahneye atabileceğimizi söyledi ve ben içimden “Ah be! Bi’10 yaş genç olacaktım!” diye içimden geçirirken Cullum sonradan eklediği cümle ile beni rahatlattı: “ Beden önemli değil, sadece sevildiğimizi hissetmek istiyoruz.” [ "Dur bakalım ufaklık, hele biraz daha çal, severiz de çıkarır atarız da" dedim içimden; -yaş ilerleyince biraz temkinli oluyor insan tabii-]



Giriş konuşmasının ardından üstündeki biraz resmiyet içeren ceket, kravattan arınan Cullum bir t-shirt ve kotu ile kalınca hem konserdeki aksiyonu arttı, hem de beklediğim gibi piyanonun üzerine çıkıp, oradan sahne ortasına atladı ve bir an konuşmasının başında espri ile söylediği gibi Metallica ve AC/DC coverları söyleyeceğini zannetim zira Cullum da böyle bir enerji, hava ve yorum yeteneği olduğu açık bir biçimde gözüküyor ve duyuluyordu.



Bu konserde de belirli bir parça listesine bağlı kalmayacağını söyleyen Cullum zaman zaman Twentysomething, I am all over it now, Music is Through gibi kensi eserlerini zaman zaman Don’t Stop the Music, Radiohead’den High and Dry, Coldplay’den Yellow coverlarını yorumladığı gibi küçük kupleler halinde bir ara Michael Jackson ve Ray Charles’tan I Got a Woman’ı –“I got a woman in İstanbul” olarak değiştirerek yorumladı.Kimilerini hep bir ağızdan söyledik, kimilerini içimizden...




Konserin benim için en hoş anlarından biri Twentysomething albümünde yer alan ve benim dinlemekten bıkmayacağım "What a Difference A Day Makes " adlı şarkının yorumlandığı andı. Açıkçası Dinah Washington yorumuna bayıldığım ve bir erkek yorumcudan dinlemeyi uzun süre reddettiğim bu şarkının Cullum tarafından yorumunu sevdiğimi itiraf etmeliyim.

What a Diffrence a Day Makes çalmaya başladığı anda –gözlerim kapalı mırıldanırken- bir an gözlerimi açtım ve sahne önünde danseden bir sürü çift gördüm. Acaba takı töreni de olur muydu diye kısa bir an Yonca ile bakıştık ve ben R’ye laf attım :” Sen daha otur, yumurtaların soğumasın! “

Dans eden çiftlere bakan Cullum “ben bu çiftlere para ödedim” diyerek tatlı bir espri yaptı ve sonradan seyirciler arasına inerek hepsi ile öpüştü. Konserde bir iki kez sarılmalar, öpüşmeler oldu ve Cullum’ın kendisi de “işte böyle bir konser, insanlarla öpüşüyorum arada çalıyorum” benzerinden bir iki söz söyledi.

Naçizane tavsiyem bu şarkının olduğu Cullum’ın çeşitli caz standartlarını yorumladığı Twentysomething albümü çok güzel ve mutlaka edinilesi nitelikte. Bu albümde yer alan ve Cullam’a ait olan Next Year Baby ‘yi çalmaya başladığı bir zamanlar –artık vazgeçtim- her yeni yılda alıp hiç uygulayamadığım kararları hatırlattığı ve bazıları ile örtüştüğü için dudaklarımda büyük bir gülümseme ile dinledim.



Next Year,
Things are gonna change,
Gonna drink less beer
And start all over again
Gonna pull up my socks
Gonna clean my shower
Not gonna live by the clock
But get up at a decent hour
Gonna read more boks
Gonna keep up with the news
Gonna learn how to cook
And spend less money on shoes
Pay my bills on time
File my mail away, everyday
Only drink the finest wine
And call my Gran every Sunday….

Konserden ilk anda aklımda kalanları aktardım, bahsetmediğim ya da hafızamın derinliklerine sinmiş başka anlar da var ama bırakın onlar da bana kalsın. belki bazı şeyler de anlattığım gibi olmamıştır.

Ancak şunu söylemeliyim: Bir dahaki sefere kaçıranlar mutlaka konserine gitsin, ikincisi Festival iyi başladı, Michel Camilo ve bu konserde kimse çekirdek çitlemedi, birkaç gülüş, biraz fısıldaşma oldu ama konserin heyecanı, Cullum’ın coşkusu, konserde bir sanatçının da eğleniyor olması ve bunun verdiği rahatlamaya verdim ve aldırmadım. Bis için sahneye gelen Cullum’ı herkes ayakta ve ellerimiz ritm tutarken ve sandalye üstünde izledik…Mutluydum. Mutluyduk.

Evet bir ara yemek yerken yüzüme birkaç damla düşmüştü, evet herkesinki gibi gün içinde benim de çeşitli sıkıntılı anım olmuştu ve bugün de böyle geçsin ne olacak , ne fark eder ki duygulanımları ile yola çıkmıştım ama bugün yüzümde gülücüklerle dolaşıyorum ve anlıyorum ki 24 saat çok şey değiştirebilir…




Sevgiler
Billur

20 Haziran 2011 Pazartesi

İstanbul’un Caz Hali

18.İSTANBUL CAZ FESTİVALİ



Gözüm epeydir Montreal Caz Festivali programına takılı. Gidebilmeyi isterdim. Başarabilseydim on gün boyunca sadece bir konserden diğerine geçerek, cazla dolardım. Dile kolay! Üç bin cazcı 24 Haziran 4 Temmuz arasında Montreal’i dünyanın en yaşanası şehri kılacak. Robert Plant & The Band Of Joy ile açılan festival, biletleri aylar önceden bitmiş Diana Krall, Dave Brubeck ve cazın yaşayan diğer ölümsüz sanatçılarının buluşmasıyla devam edecek. Festivalin son günü Marianne Faithfull tahminen yeni albümü Horses and High Heels’den parçalar sunacak. -Geçen ay İstanbul Modern’de verdiği konserde epey hasta görünüyordu. Umarım o zamana kadar toparlar.-

Anlatılanlara göre Montreal Caz Festivali zamanı sokaklar dâhi müzik dolu imiş. Bir köşenin başında çok önemli cazcıların kendi aralarında düet yapmaları olağan sayılıyormuş. İşte böylesine benzersiz bir festivale konuk oluyormuş Montreal’dekiler. O büyüklükte olmasa da benzerini bir şekilde İstanbul için söyleyebilirim. Epeydir şehrin yaz hali müzik, sanat dolu. Pozitif Müzik, İŞ Sanat, Akbank Caz, Müzik Festivali sonra da Caz Festivali programlarında açıklanan isimler, şehirde kalmayı tatile gitmekten bile daha keyifli hale getirdi. Böyle giderse en erken Ağustos’ta şehirden uzaklaşılabilecek. Dolayısı ile illa Montreal diye sızlanmaktan vazgeçtim.

Montreal Caz Festivali’nin ağır toplarından Marianne Faithfull’u, Madeleine Peyroux’yu Mayıs’ta İŞ Sanat ağırladı, Richard Galliano’yu Müzik Festivali’nde izleyebildik. Chick Corea artık buralı sayılır. Brad Mehldau’yu da daha sık göreceğimize inanıyorum. Bir de Al Di Meola daha sık gelse ne iyi olur. Tek üzüntüm Pat Metheny'i epeydir kendi mahallemde izleyememek! Bilhassa son yıllarda beraberce inanılmaz bir müzik sunduğu sihirli orkestrasıyla.



Ben on gün Montreal’e gitsem tüm vaktimi Caz dinleyerek geçiririm diyebiliyorum ama İstanbul’da 1- 19 Temmuz arası sürecek festivalde gideceğim konserleri epey elemek zorunda kaldım. Ne bedenim, ne ruhum, ne de vaktim burada her gün konser izlemeye elvermiyor. Dolayısı ile iyice azaltmak zorunda kaldığım festival listem:


Michel Camilo

4 Temmuz Pazartesi, 21.00, Arkeoloji Müzesi Bahçesi



Stanley Clarke ve Hiromi’li Caz yağmurunun üzerinden bir sene, Richard Camillo’nun akerdeonu ile benzersiz bir müzik şölenini sunmasından bir ay kadar sonra yine Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde bu sefer Michel Camilo piyanosu ile nefis albümü MANO A MANO ile benim için festivali açacak.



O güzelim bahçede bir kere de Michel Camilo’dan libertangoyu dinlemeyi diliyorum.




Jamie Cullum

6 Temmuz Çarşamba, 21.00, santralistanbul Kıyı Amfi



Bu konsere gidip gitmeme konusunda kararsız kaldım. Öncelikle yeri çok uzak geldi. Tamam mesafe açısından buradan on küsur saat uçup Montreal’e gitmekle kıyas kabul etmez biliyorum ama Kıyı Amfi’nin bu konser için doğru yer olduğundan emin değilim. Ses dağılır mı, Jamie Cullum’un öve öve bitirilemeyen sahne performansının ne kadarını görebiliriz bilmiyorum ama yine de gitmesem aklımda kalacak.

Tek dileğim iyice popüler olana dönmeden, kendi stilinde bir program sunması.



Marcus Miller, Wayne Shorter ve Herbie Hancock ile Miles Davis Gecesi

7 Temmuz Perşembe, 21.00, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu

Jamie Cullum’a gitmek istememe sebeplerimden biri idi bu konser. Saf bir müzik ziyafeti için yorgun olmadan, iyice odaklanarak beklemek istiyordum. Mümkün olsaydı en önden izlemek isterdim, eskisi gibi üst üste birkaç konser verselerdi, hepsine giderdim.



Açık Hava’da kanlı canlı Miles Davis izlemiş biri olarak, ruhumu yerine koyan Marcus Miller hayranı olarak, her duyduğumda yaptığım işi bırakıp o güzel “an”lardan birini yaşamamı sağlayan Herbie Hancock için, Wayne Shorter’ın saksofon ile yarattığı mucizeleri kaçırmamak için; nefesimi tuttum bekliyorum. Yer kalmışsa siz de kaçırmayın derim.




Medeski, Martin & Wood İle Caz İçin Tuhaf Bir Yer Konseri:

9 Temmuz Cumartesi, 19.00, Tersane Sahnesi



Ne diyeyim! Tuhaf bir yer olduğu kesin. Yaratıcılık çaresizlikten beslenir diye bir söz varsa eğer bu durum onun karşılığı olabilir. Gönül insanların gülüşüp, konuşmadığı, sadece ritme eşlik ettiği, salınıp dans ettiği konserlere gitmek ister ama koskoca kültür başkenti de olmuş güzelim şehrimizde doğru düzgün bir konser mekânı olmamasına hayıflana hayıflana bulacağız Tersane Sahnesi’ni.



Medeski, Martin & Wood’u İstanbul’daki bir önceki konserini izleyememiştim. Bu kadar kısa süre sonra tekrar gelmelerine şaşırdım ve çok sevindim.

Medeski, Martin & Wood konseri öncesinde derin ve karanlık sulardan gelen sesleri ile Tonbruket’i, İlhan Erşahin’i, Arto Tunçboyacıyan’ı izlemek oldukça keyifli olacaktır. Medeski, Martin & Wood’un defalarca Montreal Caz Festivali’ne katılmış olduğunu dikkate alarak önümüzdeki yıllarda da İstanbul’da daha fazla konser vereceğini umut ediyorum.




Richard Bona - Raul Midón’la “The Duwala Malambo Project”

11 Temmuz Pazartesi, 21.00, Arkeoloji Müzesi




Richard Bona demem yeterli sanırım. Pat Metheny Group’ta muhteşemdi, sonraki solo albümlerinde de.



Raul Midón’la beraber bizi kısa bir dünya turuna çıkaracakları kesin.




Angelique Kidjo, Dianne Reeves ve Lizz Wright ile Hakikat

12 Temmuz Salı, 21.00, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu



Mayıs’ta İş Sanat’ta Dianne Reeves konserine bilet almayı başaramamıştım. Şimdi festivalde onu Angelique Kidjo ve Lizz Wright ile beraber dinleyeceğimi düşündükçe sevincim daha da artıyor. Lizz Wright’ın muhteşem sesinin “Sing the Truth” projesi için çok uygun olduğunu düşünüyorum. Dee Dee Bridgewater, Stacey Kent ve Raul Midón’lu konser kadar -hatta daha da iyi- bir konser izleyeceğimize inanıyorum. Aynı ekibin 25 Haziran tarihinde Montreal Caz Festivali’nde vereceği konserin bilet fiyatlarının; 59,00 $ ile 89,00 $ (Kanada Doları) arasında olduğunu belirtmeliyim. Bu efsanevi sanatçıların İstanbul konserinin bilet fiyatları oldukça makul. (40,00 TL - 70,00 TL)




Randy Crawford, Joe Sample ve Natalie Cole: Kısaca Caza Doyma Anı

13 Temmuz Çarşamba, 21.00, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu



Uzun süredir İstanbul Caz Festivali bu kadar cazla dolu olmamıştı. Kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız tavsiye ederim. Ben Randy Crawford, Joe Sample’ın “Feeling Good” adlı albümünü dinleyerek bekliyorum bu konseri.



Patrick Wolf

14 Temmuz Perşembe, 21.30, İstanbul Modern



Festivalin “Yeni Ozanlar” bölümü her seferinde çok yetenekli, farklı sesleri ağırlıyor. Patrick Wolf da bunlardan biri. İlk defa geliyor ve bir daha ne zaman gelir belli değil. Malum Rufus bir kere geldi daha gelmedi!

Patrick Wolf’un kendi kadar müziği de çılgınlık dolu. Aykırı bir ses, yepyeni bir soluk. Bilet almadım ama enerjim yeterse gitmeyi çok istiyorum.



Javier Limón; Buika ve Suyun Kadınları İle İstanbul’da

15 Temmuz Cuma, 21.00, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu



Öncelikle konserin Açık Hava’da olmasına çok sevindim. Sonunda –nispeten-doğru düzgün bir mekânda Buika’yı izleyebileceğiz. Gidelim, coşalım, Javier Limón’un flamenkosuyla Suyun Kadınları'nı kana kana içelim.



Amadou & Mariam

18 Temmuz Pazartesi, 22.00, The Marmara Esma Sultan



Çok uzun süredir gelsinler istiyordum. Çok farklı, benzersiz bir ikililer. Müzikleri sihir, aşk ve ümit dolu. Sade ve yoğunlar. Şarkıları bağımlılık yapıyor, benden söylemesi.



Paul Simon İle Nihayetinde Buluşma

19 Temmuz Salı, 21.00, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu



Bu sene Pat Metheny'i Caz Festivali’nde izleyebileceğimize dair bir hayale kapılmıştım. Orkestrası ile gelmese bile yeni albümü What's It All About’dan parçalar sunmasını istiyordum. Albümde Simon &Garfunkel’in The Sound of Silence parçasını da yeniden yorumlamış. -Müthiş bu arada.- Olmadı, neyse ki 30 Kasım ve 1 Aralık 2011 tarihlerinde İstanbul'da konser vereceğini müjdeleyim. Sitesinde konser mekânı olarak "CCR Concert Hall" yazıyor, herhalde Cemal Reşit Rey olsa gerek.



Paul Simon’da konserde The Sound of Silence parçasını söyler mi bilmiyorum. Ama yine de geleceği için memnunum. Zamanında Simon &Garfunkel’in konser kayıtlarını, videolarını defalarca izlemiş, albümlerini ezberlemiş biri olarak elbette gitmek isterim. Epey gecikmiş bir ziyaret olsa da, yalnız da gelse, uzun süredir dinlememiş olsam da Paul Simon; Paul Simon’dur.



Ve o İstanbul’da Açık Hava’da sesi ve gitarıyla pek bilmediğim yeni şarkılarını seslendirdikten sonra, dönüş yolunda caddede yürürken “You Can Call Me Al” söyleyip, dans edeceğim.



Joss Stone

28 Temmuz Perşembe, 21.00, santralistanbul Kıyı Amfi



Kendi güzel, sesi güzel. Umarım gelebilir. Gazetede son günlerde Joss Stone ile ilgili haberleri okuyunca onun için üzüldüm.

Umarım upuzun, sağlıklı bir ömrü olur. Onu kaçırmak ya da öldürmek isteyen başka sapıklar türemez! Ve umarım Kıyı Amfi güvenlikli bir yerdir!




İyi konserler dilerim.

Gülda


İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails