20 Nisan 2009 Pazartesi

Grey's Anatomy Takipcilerine,

Geçen perşembe 1 diyalog vardı, çok basit & net ! (Ayşe)

'' Don't tell them to go back!.. You know, they will come back!.. They are my PEOPLE!.. and having people is better than having no people. ''





La Flute de Pan - Art of Noise

Üniversiteyi 1 an önce bitirip iş hayatına atılmak isteyenlere !....

My office glows all night long,
It's a nuclear show and the stars are gone
Elevator, elevator, take me home....


(Ayşe)


Elevator Love Letter - Stars

10 Nisan 2009 Cuma

Kitapçı

Semtimizdeki küçücük pasajda, iki kardeşin ortak olarak işlettikleri bir kitapçı vardı.

Kardeşlerden büyük olanı, saçlarına ak düşmüş, gözlerinin ve dudaklarının yanındaki çizgiler iyiden iyiye derinleşmiş, çıkık elmacık kemiklerinin altında avurtları çökmüş, gözlerinde hep bir tebessüm ifadesi olan, orta boylu bir adamdı.

Kardeşi, sanırım ondan üç, dört yaş daha gençti. Ağabeyi gibi orta boyluydu, bıyıkları yoktu. Biraz daha kilolu olduğu için yanakları dolgundu. Ağabeyinin gözlerindeki daimi tebessüm, onun gözlerinde çocuksu bir ifade kazanarak dışa vuruyordu. Yuvarlak çerçeveli gözlükleriyle kitap tezgahının yanında bir tabureye tüner, sürekli kitap okurdu.

Her gördüğümde ona imrenirdim. İlk kitapları o eline aldığı, baskıdan çıkmış yeni kitap kokusunu ilk o duyduğu, istediği zaman oturup istediği kitabı okuyabildiği için.

Dün yine kitapçıya uğradım. Ortadaki büyük tezgahın önünde iki kardeş sorunlu bakışlarla dertleşiyorlardı.

Gözlerindeki endişe işlerine de yansımış gibi, dükkan kendi haline terk edilmiş havasındaydı. Kitaplar her zaman ki gibi özenle değil, savrulurcasına tezgahlara konulmuştu. İçerde sanki puslu bir hava vardı.

Ortadaki kitap tezgahına doğru yaklaştım. Yüzlerce kitabın olduğu tezgahta sadece Bilim Teknik dergileri ve birkaç klasik vardı. Burası benim görmeye alıştığım kitapçım değildi.

İçimden bir ses yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu söylüyordu.

İki kardeş arasında geçen konuşmadan son duyduğum cümle ise şöyleydi: “Korsan baskılarla ilgili mahkeme sonuçlanıncaya kadar rahat uyku uyuyamayacağız.”

Çok şaşırmıştım. Demek yıllardır tanıdığım bu kitapçının tezgahlarında korsan baskılar da gizliymiş.

Gözlerimi, odamın alacakaranlığına açtım.

Meğer hepsi bir rüyaymış…

(Peyman)

9 Nisan 2009 Perşembe

İçimden Birşey Yazmak Geliyor........


Opening title music - Carl Davis



14 Mayis 2007

İçimden birşey yazmak geliyor.......................
Parmaklarım klavyenin üstünde.......................
Haraket etmiyor.....................................
Ama içimden birsey yazmak geliyor...................
Fonda '' Pride & Prejudice '' müziği................
Arkamda mahallenin çocukları bağrışıyor.............
Önümde bizim çocuklar müşterilerle boğuşuyor........
Ben ise ortalarında.................................
Birşeyler yazmak istiyorum..........................
Parmaklarım klavyenin üstünde.......................
Halen haraketsiz bekliyor...........................
Bilmem neyi bekliyor!...............................



13 Haziran 2007

Bazı kelimeler vardır duymak çok keyiflidir,

Sürekli kullanılmazlar ama,

Duyduğunuzda içinizden bi kaç defa tekrarlarsınız,

'' I was so nonsensical '' dedi Elizabeth,

Kulağa çok hoş geliyor, nonsensical....

nonsensical, nonsensical......

Şimdi siz içinizden Allah bilir,

Kulağa hoş gelen başka bi kelime geçiriyorsunuzdur...

Deli, deli, deli.......

Herkesi yanaklarından öptüm, hafif tombul olanları cimdirdim, çok calışanlara kızdım, zamanım yok diyenlere şöyle bi bakış attım ve farewell my ladies , I shant forget you all... I dare say.... farewell with all my love.... (Ayşe)

Bu Ses 15 Yaş Büyük Bi Abimize Ait :)))))


Never Think - Rob Pattinson

Bazı Müzikleri Akustik Dinlemek Lazım !... ( 1 )


Please Forgive Me (Acoustic)* - David Gray

6 Nisan 2009 Pazartesi

Yansımalar - 3

Limon Ağacı

Limon…sofraların vazgeçilmez ekşi tadı.

Bazılarınızın yüzünün buruştuğunu, dilinizin, ağzınızın içinde damağınızla çenelerinizin arasına sıkıştığını, buruşturduğunuz yüzünüzde burnunuzun üst tarafının hafifçe yukarı doğru kalktığını ve üzerinde çizgilerin oluştuğunu, gözlerinizin yuvalarında küçüldüğünü tahayyül edebiliyorum.

Limon ağacı, Turunçgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu Hindistan ile Uzakdoğu ülkeleri olan limon ağacı, 12. yüzyılda Sicilya'ya getirilmiş, oradan Akdeniz havzasına ve daha sonra tüm sıcak ılıman iklimli bölgelere yayılmıştır.

Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde bolca yetiştirilen limon ağacı, 3-6 m. kadar boylanır ve kışın yapraklarını dökmez. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir. Almaşık dizili, açık yeşil renkli, elips biçimli iri yapraklarının dokusu sert ve ucu sivri olur. Bazı limon çeşitlerinde ağacın yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur.

İlkbahar aylarında tek tek ya da birkaçı bir arada açan çiçeklerinin dışı pembemsi, içi beyaz renklidir. "Yediveren" limon çeşitleri, neredeyse yıl boyunca çiçek açar ve meyve vermeyi sürdürür. Genelde sonbahar mevsiminde olgunlaşan dışı açık sarı renkli limon meyvesi yumurta biçimli, bir ucu sivri çıkıntılı, içi sekiz-on bölümlü, eti çok ekşi tatlı ve bol suludur
.”

Çoğu zaman yemeklerimizde, kimi zaman güzellik reçetelerimizde, bazen de bitkisel tedavi uygulamalarımızda limon hep çözüm olmuştur.

Kimileri için ise umut… Sandy Tolan’ın Limon Ağacı adlı kitabında olduğu gibi.

Tamamen arşivlere, araştırmalara dayanarak hazırlanmış bir gerçek yaşam hikayesi.
Konu ise çok güncel; Filistin – İsrail çatışması.

Daha birkaç ay önce Gazze’de ki çatışmalar olurken, Hamas’ın neden İsrail ile bir anlaşma yapmadığını ve bu çatışmaya bir son veremediklerine anlam yüklemeye çalışıyordum.

Yüzlerce sivil halk ölümün sıcak nefesini ensesinde duyup, çocuk-kadın-yaşlı ayırt etmeden ölüm girdabına hapsolmuşlardı.

İsrail – Filistin çatışması, geçmişi yüzyıllara dayanan bir toprak kavgası.

1933 yılında Almanya’da Adolf Hitler’in başa geçmesi ile birlikte tüm Avrupa’da yerleşmiş Yahudiler yer altı Siyonist örgütleri tarafından gemilerle Filistin’in kuzey Akdeniz kıyıları boyunca Hayfa’ya kaçırılır.

1922 ve 1936 yılları arasında Filistin’deki Musevi nüfusu 84.000’den 352.000’e, Arap nüfusu da 900.000’e çıkar. Bu zaman zarfında Filistin’deki Musevi toplumu güçlenmeye başlar, Filistinli Araplar arasında milliyetçi bir hareket baş gösterir.

Yıllardır Araplar Yahudilere arazi satıyorlardır. Museviler güçlenmeye başlar ve kendilerine ait bir devlet için baskı yapmaya başlarlar.

1936 yılında, Beşir Khairi’nin babası Ramla’da, bahçesinde limon ağacı olan güzel bir ev inşa eder.

Filistinli Araplarla, Yahudilerin arasındaki çatışma bitmek bilmez.

Mayıs 1948’de Yahudilerin Atatürk’ü olarak bilinen David Ben-Gurion, İsrail Devleti’nin bağımsızlığını ilan eder.

Beşir ve ailesi de aynı yıl evlerini terk ederek Gazze’ye yerleşirler.

Şehre yeni gelen Yahudiler, Ramla’dan çıkmak zorunda kalan Arapları “yemeklerini bile sofrada bırakıp kaçacak kadar ödlek” olarak tanırlar.

Dalia ve ailesi de 1948 yılında Nazi katliamından kaçarak Bulgaristan’dan Ramla’ya gelmiştir ve kendilerine Khairi ailesinin terk ettiği ev verilir.

1967 yılında, Altı Gün Savaşı’nın akabinde Dalia’nın kapısını çalan Beşir’in anlattığı sürgün hikayesi, Dalia’nın limon ağacı altında dinlediği hikayelerden çok farklıdır.

Aslında yıllardır çatışmalarına şahit olduğumuz İsrail – Filistin halkının bilmediğim hikayesini Sandy Tolan’ın tarihin derinliklerine inen bu güzel kitabından öğrendim diyebilirim.

Ailesi Naziler tarafından sürgüne zorlanan Dalia ile Yahudilerin bağımsız devlet kurma hırslarıyla topraklarından sürgün edilen Beşir’in 1967 yılında kesişen yolları, bölgede barış umudunun yeşermesine yol açar.

Filistin – İsrail çatışmaları yüzyıllardır hâlâ devam etmektedir.

Önce Khairi’lerin, sonra da Eshkenazi ailesinin olan limon ağaçlı ev ise şu anda Arap ve Yahudi çocuklarının bir arada kaldığı Açık Ev olarak hizmet vermektedir.

Çok beğendiğim bu kitapta iki paragraf beni derinden etkiledi.

Mati adında Musevi genç bir kadın, Musevi olmayan Vela adındaki arkadaşına aile albümünü uzatarak şöyle der: “Polonya’dan bir kalıp sabun alırsan, lütfen yüzünü yıka. Büyük bir olasılıkla benden yapılmış bir sabun olacaktır. Ve böylece ben de yüzüne bir kez daha dokunabileyim.”

Beşir Dalia’ya yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Kimin birleşmek için daha fazla hakkı var Dalia? Filistin ile kültürel sözlü tarihi olmayan Rus Sharansky’nin mi? Yoksa, Filistin ile dil, kültür, tarih, aile ve Filistin’de bıraktığım avucumun kalıntıları ile Filistinli Beşir’in mi? Dünya bana kendimi birleştirme hakkımı, vücudumla avucumu birleştirme hakkımı borçlu değil mi? Neden avucumun kalıntıları Filistin’deyken ben kimliksiz ve vatansız yaşamalıyım?”

O gece, Kitap Kulübümüzün Limon Ağacı’nı tartıştığımız toplantısının sunumunu Özlem yaptı.


Limon ağaçlarının rengi, görüntüsü bana hep Akdeniz kıyılarının sıcak rüzgarlı akşam üstlerini hatırlatır. Bir tazelik hissi kaplar yüreğimi.

Masanın ortasında yapma mini limon ağacı, limonlu margheritalar, üzeri limon şekerlemeleri ile süslü pasta ve mekan tam bir uyum içindeydi.

Özlem çok güzel bir sunum gecesi hazırlamıştı. Facebook’ta Dalia ve Beşir’in torunlarını bulmuştu.

Okuduğumuz kitaplarla ilgili gerçek kişilere ulaştığımızda, sunumlarımızı hep bir adım daha öne taşıyoruz. O zaman kitapla daha çok bütünleştiğimizi, içine girdiğimizi, karakterlerini özümsediğimizi fark ediyoruz. Çok heyecan verici, adrenalin yükseltici bir etkisi oluyor.



Gerçek bir yaşam öyküsü, umutla topraklarına kavuşmayı bekleyen Filistin halkı, yüzyıllarca Avrupa’da dağınık şekilde yaşayan, ama sonunda bağımsız İsrail Devleti’ne kavuşan Yahudiler…

Özlem geceden hatıra olarak bize hem sunumunu, hem de son dönemlerde sinemalarda oynayan Limon Ağacı filmini hediye etti. Film kitapla aynı adı taşısa da konusu tamamen kitaptan farklı. 50 yıldır sahip olduğu limon bahçeleri için, kendisine komşu olan İsrail Savunma Bakanı’na karşı dava açan Filistinli bir kadının adalet savaşını anlatıyor.

Kitabı mutlaka okumanızı, filmi de seyretmenizi tavsiye ediyorum.

Sevgiler,

Peyman

3 Nisan 2009 Cuma

Yorum Yok !..

Okuyucu Yorumlari Karsilastirmasi: Bakalim kac kisi yorum yazmis !...


* Limon Agaci - (Amazon-72 kisi--D&R-0 kisi)
* Onucuncu Hikaye - (Amazon-626 kisi--D&R-0 kisi)
* Aci Cikolata - (Amazon-443 kisi--D&R-0 kisi)
* Cilgin Kalabaliktan Uzak - (Amazon-14 kisi--D&R-1 kisi)
* Kirpinin Zarafeti - (Amazon-70 kisi--D&R-0 kisi)
* Cebelavi Sokaginin Cocuklari - (Amazon-19 kisi--D&R-0 kisi)
* Cennette Karsilasacaginiz Bes Kisi - (Amazon-1628 kisi--D&R-1 kisi)
* Ask ve Gurur - (Amazon-865 kisi--D&R-0 kisi)

(ayse)

Tamam Bu Son !.. ;)))

Burayi muzik kanalina cevirmek istemiyorum ama ne yapayim dayanamiyorum!..

Bu melodiler hickiriktan kurtulmak icin tikanana kadar nefesini tutmak gibi , q-tip ile kulagini temizlerken hani bi nokta vardir insanin ici giciklanir iste tam onun gibi, annenin misafirler icin hazirladigi tabakta kalan cikolatali kremayi kardesinden once senin parmaginla kaziman gibi, cebinden cikan unutulmus para gibi.... Kisacasi hepimizin gunluk hayatinda yasadigi olagan olaylar gibi bu melodide bir parcasi olur umuduyla......... (ayse)





River Flows In You - Yiruma

1 Nisan 2009 Çarşamba

Claude Debussy (2)


Arabesque No.1 - Debussy

Limon Agaci - Sandy Tolan - 30.03.2009



Kitap : Limon Agaci
Yazar : Sandy Tolan
Tarih :30.03.2009
Sunucu : Ozlem
Yer : Picante Ortaköy
Katılımcılar : Ayşe, Ayşen, Belkis, Bilgen, Nur, Yonca, Gülda, Billur, Peyman




'' Her devrimin savşcıları, düşünürleri ve fırsatçıları vardır. Bizim savaşcılarımız öldürüldü, düşünürlerimiz infaz edildi ve bize sadece fırsatçılarımız kaldı. ''







Genel Bilgi:

Limon ağacı 10 metreye(33 ayak) kadar büyüyebilir,fakat genellikle daha küçüktür.
Dalları dikenlidir,ve çiçek demeti formu açıktır.Yaprakları yeşil,parlak ve ovaldir.

Meyve çiçeklerin altında büyür. Sağlıklı bir limon ağacında çiçekler ve meyveler aynı zamanda bulunur. Limon meyvesi ovaldir. Olgunlaştığı zaman parlak sarı bir tiptir. Küçük tohumlar genellikle "floopies" olarak bilinir ve meyvenin içinde bulunur.

Yazarımız Sandy Tolan Limon Ağaçlı Evi arayıp bulmuş ve gerçek hayat hikayesi, koca bir tarih bu kitapta okurlarına sunulmuştur......



Yazar Sandy Tolan’ın gerçek bir hikâyeden yola çıkarak yazdığı kitap, İsrail ve Filistin arasındaki ilişkileri derinlemesine sorguluyor. Vatan kurmak için, sürgündeki bir azınlıkla başlayan İsrail devletinin; sonunda yine vatan için yanıp tutuşan bir Filistin azınlık yaratmasının öyküsü. Naziler tarafından evlerinden sürülen ailesinin, yine kendisi gibi ‘sürülmüş bir Filistinli ailenin evinde’ oturuyor olması fikri Dalia’yı derinden etkiler. Varlığı için savaşmak zorunda kalan İsrail’in, yine varlığı için savaş vermek zorunda kalan Filistinliler ile çatışması son derece düşündürücü.




İsrail ve Filistinli halkın trajik çarpışmasını gözler önüne sermek için Tolan, bir zamanlar Yahudi değil Arap şehri olan, Ramla`daki bu küçük taş eve odaklanmıştır.

1936 yılında bir Arap aile reisi Ahmed Khairi ve arkadaşı Benson Solli`nin yardımıyla yapılan ve 1948 yılında İsraillilerin işgali sonrası Eshkinazi ailesinin yerleştiği ev adeta Arap & Yahudi dünyasının umut evi oldu

Ev Ramla'da Nerde?







Ramla 1888



Ramla 1936



Ramla 2008

Terör ve terörle-savaş arasında çok hassas bir çizgi var. Temelleri sağlıksız ve bulanık değerler üzerine otutturulmuş bir savaş – haklı olsanız bile - sonunda sizi avlayan bir karabasana dönüşebilir.



Limon Ağacı kitabı böyle bir savaşı, İsrail-Filistin çatışmasını sorguluyor. 1948’de Nazi atliamından kaçan Yahudi bir ailenin öyküsü. İsrail’e göç eden aileye, Ramla şehrinde bir ev verilir. Evin eski sahiplerinin ‘masalarındaki sıcak çorbayı bile bırakıp kaçacak kadar ödlek, Filistinli bir aile’ olduğu söylenir. Dalia’nın küçüklüğü, evin arka bahçesindeki limon ağacı ve bu ağacın gölgesinde dinlediği korkak Filistinlilere ait hikâyelerle geçer.. Ta ki, 1967’de bir gün evin kapısı çalınana kadar. Gelen, evin eski sahibinin oğlu Filistinli Beşir’dir. Babasının kendi elleriyle inşa ettiği evi ve arka bahçesine diktiği limon ağacını görmek istediğini söyler. İsrail ordusu tarafından silah zoruyla bir gece evlerinden atılan Filistinli Beşir’in sürgün hikâyesi, Dalia’nın dinlediği hikâyelerden çok, hem de çok farklıdır.





Dalia, Tel Aviv Universitesi`nde öğrenciydi. Bir gün Dalia, bahçede tek başına otururken, çalan kapıyı açmak için yerinden kalktı. 3 Filistinli adamı bir korku haberi olarak görmek çok kolay olabilridi ama Dalia onları içeri aldı. Onlara evi gezdirdi. Uzun yıllar sonra bu anı hatırladığında Dalia her zaman “ sanki bir tapınakda yürür gibiydik” der. Evi gezerken birden bir kapıyı açar ve “ Burası benim odam “ der. " Beşir “ burası da benim odamdı” der.. Geriye kalan hikaye Beşir ve Dalia`nın diyoloğu 1967`den bu yana süregelen İsrail tarihini anlatır. Bitmek tükenmek bilmeyen boğuşma, terror ve mezalizm. Bu nedenle Dalia her zaman Beşir ile konuşmaya devam ettikçe eskiyi korumak belki de ileriye dönük, barışa dönük bir adım atmanın umudu olduğuna inandı.

Limon Ağacı, okuyucuda bir tarih kitabı okuduğu kanaati oluşmaktadır. Kitabın asıl amacı bu olabilir. Tarih kitabı üslubunda anlatım, ikinci yarıda, günümüze çok yaklaşmaktadır.

1967 Altı Gün Savaşı’ndan bir süre sonra Dalia Eşkenazi ile Beşir Khairi arasında kırk yıl, ama çok seyrek sürecek bir diyalog başlar. Bu diyalog birbirini anlama diyalogudur.


Sandy Tolan tarafından yazılmış Limon Ağacı bir roman değil, benden öncekiler öykü diye tanımlamış. Öykünün ilk yarısı arka planda çok silik duran iki kahramanın ve ailelerinin buluşmalarına kadar geçmişini anlatmaktadır. Kahramanlar Dalia ve Beşir öykü oluşsun diye mevcut.

Kitap paralel paragraflarla Eşkenazi ailesinin önce Bulgaristan’daki, sonra 1948’de göç ettikleri Ramla’daki, Khairi ailesinin ise el-Ramla’daki hikâyelerini aktarmaktadır. El-Ramla MS 715’de
Halife Süleyman İbn Abdül Melik tarafından kurulmuştur.

Beşir’in ailesi, babalarının kendi elleri ile inşa ettiği evi zorla terk eder. Öncekilerin gönüllü terk edildiğini sandıkları bu eve Dalia’nın ailesi yerleşir.

Britanyalılar, Osmanlı sultanları tarafından İstanbul’dan yönetilen bölgeye, 1917 yılında Balfour Bildirisi’nden sonra gelir. 1922 ve 1936 yılları arasında İngiliz otoriteler Yahudi mülteci akışını kontrol etmekte zorlanmaktadır.

Bu yıllarda Yahudi nüfusu 84.000’den 352.000’e yükselmiş, Arap nüfusu da 900.000’e çıkmıştır. Bunda Almanya’da Hitler’in 1933’de başa geçmesinin rolü vardır. 1930’ların ortalarında Arap liderler Yahudilere arazi satmanın ihanet olduğunu ilan etmişler, İngilizlerin Filistin’den çıkmasını istemektedirler. rap isyancı çeteleri İngilizleri sık sık zor durumda bırakır.
Yahudi çete örgütleri de oluşmuş, hem İngilizler, hem Araplarla çatışmaktadırlar.

30 Kasım 1947 gece yarısı Birleşmiş Milletler’in Genel Kurul kararı Filistin’e ulaşır: Filistin’de biri Arap, diğeri Yahudi olmak üzere iki ayrı devlet oluşacaktır. Tek bir devlet öngörüsü reddedilmişti. Yahudiler nüfusun üçte birini temsil ediyor ve % 7 arazileri vardı. Arapların çoğu bölünmeyi kabul etmedi ve savaşmaya ant içtiler Hagana, Arap şehir ve köylerine, Arap savaşçıları ise Yahudi yerleşimlerine saldırıyor, çok kan dökülüyordu. Der Yasin ve Qastal Tepesi bunlardan bazıları idi.

14 Mayıs’ta Ben Gurion İsrail’in bağımsızlığını ilan ettikten sonra, ertesi gün Arap birlikleri yeni Yahudi Devleti’ne saldırdı. Kanlı çatışmalar oldu. Khairi ailesi her şeyini bırakıp El-Ramla’yı terk etti.

Kitap, II. Dünya Savaşı sırasında Sofya, Plovdiv, Kyustendil, Sliven gibi Bulgaristan şehirlerinde yaşayan Yahudilerin endişelerini, kurtulma çabalarını, Bulgar komşularla (yapıcı ve yıkıcı) ilişkilerini, Polonya’ya giden trenleri, Bulgar otoritelerin yaklaşımlarını anlatmaktadır.

1945’in Nisan ayında Ben Gurion her yerde yaptığı “aliya” çağrısını Sofya’da tekrarladı. Moşe ve Solia ortama güvensizliklerinden doğdukları yer olan Bulgaristan’ı terk edip, bir yaşındaki bebekleri Dalia ile gemiye binip Kasım 1948’de Hayfa’ya geldiler.Ramla denilen yere “Neden olmasın! Bir deneyelim” diyerek, Khairi ailesinin terk etmek zorunda kaldığı eve yerleştiler.

Avukatlık yapan Beşir Khairi birçok Filistinli gibi topraklarından zorla kovuldukları için ancak zorla geri alınabileceğine inanıyor ve Nasır’ı destekliyordu. Nasır, Tiran boğazını kapatıp İsrail’i tehdit etmişti. Altı gün süren savaştan İsrail galip çıkmıştı. Bu savaştan birkaç gün sonra Beşir, kuzenleri ile eski evini ziyaret eder. Dalia onlara karşı olumlu davranır, Beşir’i evine kabul eder, gezmesine izin verir. Dalia hep olanları anlamaya çalışır ve bir ara Beşir’i Ramallah’daki evinde ziyaret eder. Kısa bir süre sonra Beşir, terör olaylarına karıştığı için hapse girer. FHKC çeşitli terör eylemlerinde bulunmakta, hatta uçak kaçırmaktadır.

Beşir hapiste cezasını çekerken, 1972’de sekiz silahlı Filistinli, Münih Olimpiyat Köyü’nü basar ve olay on dört sporcunun hayatını kaybetmesi ile sonuçlanır. Daha sonra Enver Sedat, Jimmy Carter ve Rabin tarih sahnesinde rol alır. Beşir sınır dışı edilir. Dalia ona, cevabı geç gelecek bir mektup yazar. Arafat önderliğinde değişik ülkelerde FKÖ temsilcilikleri kurulur.

Dalia olanları anlayamamakta, bütün bunlara “garip kader” demektedir. El-Ramla’daki evin bahçesine Beşir’in babasının ektiği limon ağacı iki ailenin birbirini anlama çabasının sembolü olmuştur. Dalia en sonunda Arap ve Yahudilerin tarihine şahitlik edecek bir yatırım önerir ve Ramla’daki evinin Arap çocukları için bir kreşe dönüşmesi için çabalar Oslo, Camp David, Rabin’in vurulması, Şaron’un Mabet Tepesi’ni ziyareti olayları takip eder. Arafat, Kudüs’ten hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini açıklar.



İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails