14 Kasım 2009 Cumartesi

GALA MARİA PAGES

3 Ekim tarihinde Teatro Real’in göz kamaştırıcı salonunda, Maria Pages’in sahneye gelmesini beklerken bir yandan da gelen kişileri izledim. Kim bilir kaçıncı kez buraya gelmişlerdi. Geçmiş yüzyıl boyunca müziğe, dansa ve onlara ev sahipliği yapmış olan bu güzel sahnenin, gelecek yüzyıllarda da yine orada olacağının ve hatta isterlerse bir hafta sonra bile orada gösteri izlemeye gelebileceklerini bilmenin verdiği rahatlığı ile sükûnet içinde yerlerine oturmaya çalışıyorlardı.




Aslında izleyeceğimiz gösteri Gala María Pagés y Angel Corella idi. Bizzat Natalie Makarova tarafından American Ballet Theatre’ a önerilmiş, dünyaca ünlü İspanyol balet Angel Corella ile Flamenkonun en iyi dansçılarından biri sayılan Maria Pages’in bu yepyeni gösterisi, bale ile flamenko’nun eşsiz buluşması olarak yorumlanıyordu ve çok heyecanla bu gösteriyi bekliyordum.



28 Eylül’de Teatro Real bir mail yolladı ve Angel Corella’nın rahatsızlandığı için gösteride yer alamayacağı bilgisini verdi. Artık gideceğimiz gösteri Gala Maria Pages idi ve heyecanımı yitirmedim ve başlı başına büyüleyici olan bu sanatçıyı izlemek için sabırsızlanıyordum.


Ve Sahne Karardı:


"Baktığın ayna sana senin ne olduğunu söyleyecek, ama asla sana, senin ne düşündüğünü söylemeyecektir"
diyen Maria Pages Solea del Espejo (Aynada "Soleá") ile ilk bölümün açılışı yaptı. Işığın ve gölgenin huzurunda; aynada yalnızlığın, kararlılığın ve kendini aramanın/bulmanın ifadesi olarak, kollarını bir ağacın dalları gibi savurdu.







Kaç kolu vardı, el bileklerinde kemikleri var mıydı? Karanlığın içinde dans eden, kaslı iri kadın; bir anda küçücük, bir rüzgâr esse kırılacak bir ağaç dalına dönüşebilirken, bir sonraki anda ise; kökleri Flâmenko’ya tutunmuş olarak yükselerek aşkı, tutkuyu ve kendi olabilmeyi evrensel bir dil aracılığı ile anlatmaya devam etti. Bir Solea ile yalnızlığın o gizli dünyasına ayna tuttu.

Asi se baila! (işte dans budur) diye bağıramadıysam da içimden geçirdim.

Endülüs’ten gelen Maria Pages, atalarının izinden giderek Flâmenko’ya dört yaşında başlamış. Zaten Flâmenko’yu bir yaşam biçimi olarak gördüğünden dolayı kendini sadece Flâmenko ile ifade edebilirmiş. Ancak daha güçlü, daha tutkulu ve söyleyecek daha fazla sözü olan bir kadın haline geldikçe; klasik Flâmenko kalıplarını kırarak, hem eskiye sadık kalıp hem de yepyeni bir Flâmenko dili geliştirmeye ve daha da genişletmeye çalışıyormuş.



Estudio de Farruca ile dramatik bir gösteri devam ederken, bense gitar ile bir Farruca çalmak için uğraştığım senelerin sayısını parmaklarımla hesaplamaya çalıştım ve bu Farruca ile Jose Barrios ile de tanıştım.

dancemedia.com :: "Flamenco y Poesia" Trio

Posted using ShareThis

Ergo uma rosa’da Jose Saramago şiiri ile müziğe eşlik ederken, yine daha önce okuduklarımı düşündüm.

Bir masa etrafında üç kişi oturuyor. Mikhail Baryshnikov (Mişa), Pedro Almodovar (Pedro), Maria Pages (Maria). Pedro, Mişa’ya dönüyor ve Maria mutlaka Baryshnikov Arts Center'a gelmeli diyor. Hakikaten “Masa da masaymış ha!” Bir yanda balenin tüm klasik üslubunu da kullanarak yeni bir soluk getiren Barışnikov, bir yanda kendi geleneğine bağlı kalarak, Madrid’i, İspanya’yı da arkasına alarak nerede ise her filmi ile tüm dünyayı başka türlü bakmaya çağıran filmler yapan Almodovar, diğer yanda ise Flâmenko benim dilim, başka türlü konuşamam ama her dilde/yerde kendimi Flâmenko ile anlatırım diyebilen Maria Pages.



Üçü de sınırları zorluyor, üçü de başka bir dil ile konuşuyor ve bu üçü de insana/yaşama dair olanda birleşiyor.



Ergo uma Rosa’da ayın ve güneşin ışığı soldurulamaz diyen aslında, sadece bunu bedeni ile sunan Pages’ti benim için.

Bu görüşmeden bir yıl sonra Maria Pages, Baryshnikov Arts Center’ a gidiyor. Yapmak istedikleri ise aynı. Kültürler arası bir diyalog, bir kıvılcım oluşturabilmek, ufku açabilmek...

Maria Pages, bir Tom Waits şarkısı ile de dans edebiliyor, hatta Tom Waits’den ilham alarak bir Flâmenko şarkısı da yazabiliyor, Jose Saramago’nun bir şiiri ile de. İstanbul’a gelip, Flamenko Republic ile cazı nasıl Flamenko ile harmanladığını gösteriyor, Singapur’a gidip dünyaca ünlü koreograf, dansçı Sidi Larbi Cherkaoui ile soluksuz bir büyü yaratıyor. Angel Corella ile Unicef yararına Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 20. yıldönümünü kutlamak için geri dönmek ve dans etmek istiyor. Daha bu Nisan’da dizinden sakatlandığına aldırmaksınız.



Zapateado para ocho ile ayakkabının ritmi ile yapılan bir dans başlıyor. Hemen biraz daha yükselip Maria Pages’in ayakkabılarının rengini anlamaya çalışıyorum. Yoksa o mor pabuçlar mı ayağına giydiği? Tabii ki bulunduğum yerden göremiyorum.



İkinci bölüm, Toco y tiendo ile başlıyor. Ara sonrasında ise Miguel Hernandes’nin Nanas de las Cebolla adlı şiir adaptasyonu eşliğinde Maria Pages sahneden yine kolları ve dansı ile konuşmaya devam ediyor.

Maria Pages bir anlığına kaybolup yeni bir kostüm ile geri döndüğünde ise Guitarra dímelo tú ile sorguluyordu. Atahualpa Yupanki’nin bu şarkısı eşliğinde dönen Maria Pages ile Mercedes Sosa’yı hatırladım. Atahualpa Yupanki hayranı Sosa bu şarkıyı çok sevdiği için sürekli söylemekte idi. Bense bu şarkıyı; sürekli Mercedes Sosa’dan dinlediğim için biliyordum. Bu dansla birleştirmekte zorlanırken de epey keyif aldım. Bir yanda Mercedes Sosa, bir yanda Arjantin, Madrid'de Maria Pages'in dansına eşlik etti.



Benim arabamla bir yere ulaşmaya çalışan kişiler bilir ki, kontağı çevirdiğimde cd’den bize Mercedes Sosa eşlik eder, önce Gracias a la Vida ile. Geçen gece yine bu şarkı bize eşlik ederken, arkadaşım Şebnem, Mercedes Sosa öldü dediğinde, bir süre ona inanmamayı istedim. Başka bir ölüm ile sarsılmışken bunu ertelemek istedim.

Eve dönüp araştırdığımda ise bu konserden sonraki gün öldüğünü öğrendim. Daha bir süre önce İstanbul’da konserde izlemiştim, nerede ise her gün bana eşlik ediyordu, yine bir kaç zaman önce onun en sevdiği restoranda oturup yemek yerken acaba bu akşam gelir mi? diyerek göz ucu ile arkama bakmıştım. Şimdi ise kontağı her çevirdiğimde hayata ve hatırlattığı için de Mercedes Sosa’ya teşekkür edebiliyorum sadece.




Gala Maria Pages, üçüncü bölümü Seguiriya de la amargura ile açıldı. Sahnede sergilenen acı ve tutku bence hepimizi esir aldı. Çünkü o dansla ifade edilen büyük çığlığı görmemek, içine girmemek ya da kayıtsız kalmak mümkün değildi ve En el Alcazar ile devam etti. Bu bölümle ilgili, aklımdan geçenleri kimse ile paylaşmamaya ise kararlıyım.

Alegrías y cantiñas del manton dorado ile Altın şalı eşliğinde gösterisini sonlandırırken, diğer sanatçıları da tek tek sahneye çağırıp, alkışladı ve giderken de şalı ile tutkusunu özgürce savurdu.

Bir Maria Pages gösterisi izlemek isterseniz, aşağıda bulunan linke tıklamalısınız:

http://www.ekavart.tv/defaulteng.asp?id=387&k=&start=99



4 Ekim gösterisinde ise, gösteri sonrası Angel Corella alçılı ayağı ile Maria Pages’e çiçek vermiş.

Gala María Pagés y Angel Corella gösterini ise ileride mutlaka yapmak istediklerim bölümüne not ettim.

Boyun eğmeyerek, tutku ile hayatı, heyecanı ve tabii ki AŞK'ı anlatan Flâmenko eşliğinde hayallere daldım.

Gülda


Gala Maria PAGES


PARTE I

La soleá del espejo
Coreografía: María Pagés
Música: Rubén Lebaniegos
Estudio de la Farruca
Coreografía: José Barrios
Música: Isaac Muñoz

Ergo uma rosa
Coreografía: María Pagés
Poema y voz: José Saramago
Cuatro
Coreografía: María Pagés
Música: Popular

Zapateado para ocho
Coreografía: José Barrios
Música: Isaac Muñoz

Toco y tiento
Coreografía: María Pagés
Música: Isaac Muñoz, María Pagés y música popular

PARTE II

Nanas de la Cebolla
Coreografía: María Pagés
Letra: Miguel Hernández
Música: Alberto Cortez
Adaptación: Rubén Lebaniegos

Guitarra dímelo tú
Coreografía María Pagés
Letra y música: Atahualpa Yupanki
Adaptación: Rubén Lebaniegos

Seguiriya de la amargura
Coreografía: María Pagés
Música: Font de Anta, Rubén Lebaniegos y música popular

En el Alcázar
Coreografía: María Pagés
Música: Rubén Lebaniegos

Alegrías y cantiñas del manton dorado
Coreografía: José Barrios y María Pagés
Música: José Antonio Carrillo "Fyty, Isaac Muñoz y música popular
Intérpretes: María Pagés, Emilio Herrera, José Barrios, José Antonio Jurado y Alberto Ruiz

1 yorum:

danzon dedi ki...

yaşadığınız anların heyecanını hissettiren, capcanlı, serbest bir şekilde dallanıp budaklanan bir yazı olmuş. aynı, doğaçlama flamenko yapar gibi!

maria pagés'i istanbul'da seyretmemiş olsaydım sizi çok kıskanırdım.
umarım tekrar, bu sefer sidi larbi cherkaoui ile, şehrimize yolu düşer..

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails