24 Mayıs 2009 Pazar

Lulu Almudena Grandes Söyleşi



Bu röportajı yapmak benim için oldukça güç oldu. Önce İstanbul Cervantes Enstitüsü’nden davetiye almak için uğraştım. Sonra sabahın köründe kalkıp Vezneciler’ de bulunan İ. Ü. Rektörlüğü Güzel Sanatlar Bölümü’nde yazar ve eşinin dört saat süren ve tamamı İspanyolca gerçekleşen ve benim hiçbir kelimesini dahi anlamadığım söyleşisini izledim. Koskoca yerde ne doğru düzgün bir cafe ne de başka bir yer vardı. Beni tanıyanlar bilir, sabahları bir miktar kahve içmeden kendime gelemem. Bölümün girişi, bir semt pazarının ortası gibiydi ve pazarlardan da hiç hoşlanmam.

Almudena Grandes ise nezaketinden röportaj isteğimi kırmadı, ama daha sonra 14 kitabını imzalamasını da isteyince biraz sıkıldı ve başka bir şey daha istememem konusunda beni uyardı. Epey mahcup olduğumu söylemeliyim. Benim kitapçı olduğumu düşündü. Kitapçı değilim, kitap kulübümüz var ve ben de ne tesadüftür ki sizin yazmış olduğunuz kitap olan Lulu’yu sunacağım diyerek kendimi anlatmaya çalışırken bir yandan da 14 kitabı İspanyol Dili ve Edebiyatı Bölümünde okuyan öğrencilerden korumaya çalıştım.

İmzalamasını istediğim kitap İnsan Coğrafyası Atlası idi. Çok şaşırdı çünkü bu kitabın Türkçeye çevrildiğinden haberi dahi yokmuş. Yine arkadaşları ile uzun uzun İspanyolca bir şeyler daha konuştu. Artık bitmişti, hızla oradan uzaklaşıp ofise döndüm ve çok güzel bir kahve ile sabah yaptıklarımı her halde bir daha yapamam diye düşündüm.


(Gülda)

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Lulu Almudena Grandes 20.05.2009



Yazarı : Almudena Grandes,
Çeviren : Nejat Bayramoğlu
,
Yayın Evi : Okuyanus Yayınları
Türü : Erotik Roman
,



Mekan: L'Ola / Arnavutköy
Tarih: 20.05.2009
Sunucu: Gülda
Katılımcılar: Ayse, Aycan, Belkıs, Bilgen, Billur, Gülda, Gülden, Peyman, Yonca



'' Öbür tür, geleneksel edep bende hiç olmamıştı. ''






Almudena Grandes

1960 yılında Madrid’de (İspanya) doğdu. Tarih ve Coğrafya eğitiminin ardından yayıncılık alanında çalışmaya başladı. 28 yılında yayımladığı ilk romanı LULU ile Le Sonrisa Vertical (Premio La Sonrisa Vertical) (*) Erotik Edebiyat Ödülü’ nü aldı.


Romanları:
• Las edades de Lulú (1989)/ The Ages of Lulu/ Lulu (Sinemaya uyarlandı)
• Te llamaré Viernes (1991)/ I will call you on Friday
• Malena es un nombre de tango (1994)/ Malena is the tango’s name (Sinemaya uyarlandı)
• Atlas de geografía humana (1998)/ Atlas of Human Geography/ İnsan Coğrafyasının Atlası (Sinemaya uyarlandı)
• Los aires difíciles (2002) / The Difficult Airs (Sinemaya uyarlandı)
• Castillos de cartón (2004)
• El corazón helado (2007)/ The Frozen Heart(*)


Öyküleri:
• Modelos de mujer (1996)/ Kadın Modeller
• Mercados de Barceló, 2003
• Estaciones de paso (2005)


1994 yılından itibaren şair Luis García Montero ile evli olan Almudena Grandes aynı zamanda, İspanya’nın en çok satılan günlük gazetesi olan El Pais (Ülke) gazetesinde, politik duruşu ile toplumsal sorunlara eğilen yazılar yazan bir köşe yazarıdır. İnsan Hakları konusundaki “ikiyüzlülüğü durdurun” uluslararası çağrısında imzası bulunan 400 yazardan biridir

Aynı zamanda ülkesinin çok sevilen ve sadık bir okuyucu kitlesine sahip bir yazarı olan Grandes, ilk kitabı olan Lulu’nun ve kitabın cinselliğinin gölgesinden kurtulması uzun yıllarını almıştır. Hem eleştirmenler hem de okurlar tarafından kabul görmüş olan, İspanya iç savaşı üzerine bir baş yapıt olarak kabul edilen Los aires difíciles (The Difficult Aires) adlı romanı ile en iyi İspanyol yazarları ile beraber anılmaya başlanmış ve aynı roman ile yılın en iyi kitabı ödülü olan Premio Calamo’yu ve okuyucuların seçimi ile de Premio Crisol ödülünü kazanmıştır. Yazdığı eserlerin tümü ile de sanat ve edebiyat ödülü olan Julian Basteiro ödülünü almıştır. Türkçede en çok görmek istediği yapıtı ise, son romanı The Frozen Heart olduğunu dile getirmiştir. Aynı zamanda bir Orhan Pamuk hayranı olan Grandes. Söyleşisinde; “Bazen büyükbabamın öykülerini dinliyormuşum gibi geliyor onu okurken. Yazdıkları o kadar bizden ki, Sessiz Ev’i hiç bilmeyen birine rahatlıkla bir İspanyol romanı diye yutturabilirim diyor”

Luis García Montero

Şiirleri, büyük Şair Federico García Lorca ile karşılaştırılan Luis Garcia Montero, 80’li yıllar İspanya’sında özgürlük ve demokrasi dönemini anlatan şiirleri ile “yaşantı şiiri” akımının en önemli temsilcilerinden biridir.






LULU

Bu kitap Lulu ve Pablo arasında yaşanan tutkulu aşkın hikâyesidir. Bu hikâye, aynı zamanda Franco rejiminin bitip, İspanya’da özgürlük döneminin başlangıcında yaşananlara ve arada kalışlara da ışık tutar.

Lulu, abisi Marcelo’nun arkadaşı olan yirmi yedi yaşındaki Pablo’yu hiçbir beklentisi olmadan, belirsiz ama rahatlatıcı bir aşk sevmeye başladığında daha on altı yaşındadır. Aşkı ve cinselliği sınırsızca merak eden Lulu, Pablo ile bu yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculuk Pablo’nun ikinci el Seat 1500’ünde başlar ve sonucunda Lulu’nun kırılma noktasına gelinceye kadar devam eder.

Lulu, katolik kalabalık bir ailede dokuz çocuktan yedincisi olarak dünyaya gelen, ağabeyi Marcelo haricinde diğer aile fertlerinden ilgi göremeyen küçük bir kız iken, Pablo’nun “sen özelsin, hemen hemen kusursuz küçük bir kızsın” sözüyle, kendini keşfe çıkar. Bu söze yıllar boyu bir can simidi gibi sarılarak, onu aciz etmekten çok, hayattan zevk almasına sağlayan bağımlılıklarına kavuşur, bu bağımlılık beraberinde, belirsiz ve huzur vereci bir geleceği, “anı yaşa” kavramı ile değiştirir. Bu kavram yalnızlık ve acıyı da beraberinde getirse de, Lulu duygularını pozitif yöne çevirebilen, yalnızlığı kendi tercihi ile seçebilen, mutlu ve güçlü bir karaktere dönüşmektedir.

Pablo Lulu’dan daima iki şeyi hatırlayacağına dair kendisine bir söz vermesini ister.
“Seks ve aşk birbirinden daima farklıdır ve bizim yaptığımız bir aşk eylemiydi”.
Bir isteği daha vardır Pablo’nun “Cici ol ve büyüme”

Pablo ve Lulu’nun evliliği, oldukça sıra dışı bir düğün ve ardından günlerce evden çıkmamaları ile başlar, Lulu ev işleri konusunda hiç başarılı olmamasına rağmen, Pablo onu her zaman çocuğu gibi korur, kollar ve hiç sinirlenmez. Pablo’nun en çok istediği şey Lulu’ya benzeyen bir kızının olmasıdır. Kızları dünyaya geldikten sonra da bir süre evlilikleri ve aşkları devam eder.

Bu tutkulu aşk, bir genç kızın, kadınlığa geçişi ve olgunlaşma süreci oldukça sert bir zeminde anlatılmakla beraber, kitabı objektif bir gözle okuyan her kadın okur, kendi endişelerini ve tecrübelerini kitapta çok kolaylıkla bulabilir.

Burada tek fark, Lulu’nun geleneksel edep anlayışından çok uzak olmasıdır. Bu uzaklığa yaklaşılabilen okur, kendi öyküsünü de kitapta mutlaka bulacaktır. Zaten kendimize en benzemeyende, kendimizi en fazla tanıma fırsatını yakalayabiliriz.

Tüm kitap boyunca, Lulu’nun endişeleri ve kendini geliştirme sürecinde bir genç kadının tüm sancıları anlatılır.

* Lulu’nun çok küçük yaşta başlayan Pablo’ya olan aşkı.
* Almış olduğu dini eğitimin, kişisel gelişiminde sürekli çelişki yaratması.
* Cinsellik ile ilgili tasvirlerde sık sık dini öğelere yer verilmesi ile suçluluk duygusunun ortaya çıkışı ya da dine başkaldırı.
* “Erkekler böyle kızlarla yalnızca gönül eğlendirir, evlenmezler” tarzında toplumun alışagelmiş vaazlarına kulak tıkayamaması.
* Aklının bir köşesinde Pablo’nun kendisinden daha genç, hep daha genç bir kadını arzulayacağına duyduğu endişe.
* Bir çocuk sahibi olmanın verdiği karmaşa.
* Kendisini keşfe çıkmak için ve önlenemez iştahını bastırabilmek adına para ile satın aldığı saatler.
* Kız arkadaşları ile geçirdiği mutlu tombul inek saatleri, saatlerce sebepsiz yere gülebilme, yapamayacak olmasını bilinmesine rağmen kız arkadaşından her şeyi isteyebileceğinizi bilmenin verdiği konfor.
* Bir erkeğin her ne kadar kendisine güvense dahi bazı durumlarda yetişkin gibi görünmekten vazgeçerek şaşkın bir yeni yetmeye dönüşebildiğinin tasviri.
* Lulu ne kadar geniş ve köşelerden uzaklaşmaya çalışsa dahi kıramadığı batıl inançları.
* Ekonomik sorunlar, paranın ne için harcanmasının daha doğru olduğu sorgusu.
* Merak (Ely İspanyol bir erkeği olan Ely kadına dönüştüğünde futbol tutkusunu bastırıp bastıramayacağı, Pablo’nun bir erkek ile yatıp yatmadığı gibi.)
* Dünyada uğrunda mücadele edilecek çok büyük davalar varken, âşık olduğunda hayata anlam kazandıran tek açık ve yalın gerçeğin AŞK olması.
* Reddedilme korkusu.
* Kendi bağımsızlığı için birçok şeyden mutsuz olmayı göze alarak vazgeçebilmek, dibe vurma anı, kendini zincire vurulmuş ve çok çaresiz hissetmek

Kitabın Müzigi: Piensa En Mi LUZ CASAL


Kendisi ile yaptığım kısa söyleşide filmin müziğinin ne olabileceğini sormuş ve yanıt olarak seksenlerin İspanyol müzikleri demişti. Tam olarak ne olduğunu anlamadığımı fark ettiğinde de Pedro Almodovar’ın film müzikleri olabilir diyerek bana yardımcı oldu Grandes. Ben de Yüksek Topuklar filminden Piensa En Mi’yi seçtim




LULU VE İSPANYA



İspanya 80’li yıllara kadar çok karışık bir dönem yaşadı. 1939 yılında biten iç savaşın ardından 1975 yılına kadar General Franco’nun diktatörlüğünce yönetilen İspanya’da birçok özgürlük kısıtlanmış, birçok heykel kırılmış, İspanyolca haricinde diğer dillerin ülkede konuşulması dahi yasaklanmıştır. Aşırı sağcı bir çizgide bu otoriter rejim altında yönetilen halk, Franco’nun ölümü, seçimler, askeri darbe girişimlerinden de geçerek batı tipi demokrasi anlayışına kavuşmuştur.

1980’den önce el ele dolaşmak bile yasak iken, özgürlüğe aç İspanyol halkı, devam eden yıllarda diktatörlükten demokrasiye geçerken verdiği sancılı süreç birçok sanat eserinde de izlenmektedir.

Lulu’nun başarısının sırlarından biri de budur. Özgürlük isteği ve daha da fazlasını isteyen İspanya halkı için doğru zamanda yazılmış bir kitaptır. Kitabın birçok bölümünde de, rejime göndermeler yapılmaktadır. Pablo ve Marcelo’nun hapse düşmesi, aşırı sağcı bir rejimde solcu olmak, kilisenin baskısı ve yeni özgürlük döneminde birden bir aşırı uçlara gitmek.

Franco döneminde ülkede İspanyolca dışında başka bir dilin konuşulmaması ve ülke birliği kurulabilmesi adına yapılanlar, İspanya’da yaşayan zaten milliyetlerine oldukça düşkün halkları aşırı milliyetçi hale getirmiştir. Birçok dil yitmekle beraber, İspanya özgürlük dönemi geldiğinde kardeşçe ama içten içe büyük bir rekabet ile yaşayan halklar topluluğuna dönüşmüştür.

Bir Katalan’a İspanyolsun değil mi diye sorulması hoş karşılanmaz. Bir Bask’a nerede iyi bir paella yiyebileceğini ya da bir flamenko gösterisi hakkında soru sorun, cevap alamazsınız, çünkü bunların kendi toplumları ile ilgisi yoktur. İspanya’ da değişik şehirlerarasında oynanan, her maç bir ülke maçıdır.

İspanya’da yaşıyorsan nereli olduğun kavramı çok önem taşımaktadır. Almudena Grandes bu konuya oldukça vurgu yapmıştır, birçok İspanyol halkına gönderme vardır. Birinin kötü bir özelliği anlatılacaksa mutlaka nereli olduğunu belirtilmiştir ya da halkı ile övünen bir kişi konuşmaya memleketinden bahsederek başlamaktadır. Böylece tüm kitap boyunca, Katalan, Bask, Endülüslü, Sevilla’lı gibi halklar hakkında fikir vermiştir.

Romanlarının konularını tamamen İspanya’dan alan Grandes, kitap boyunca Madrid’in sokakları, değişimi hakkında da birçok bilgi verdiği gibi, Madridlilerin çok sevdiği porra’lar, churro’lar, kremalı pastalar, sütlü kahve, yılan balığı yavrusu gibi yemekler ile kültürleri hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca, “git dibini dövdür” gibi yerel küfürleri de kitabına eklemiştir.

Kitapta Bahsedilen İki Büyük Sanatçı:

Charles Baudelaire

Pablo avazı çıktığı kadar bağırarak; Charles Baudelaire'in (Les Fleurs du Mal) modern şiirin en iyi eseri kabul edilen Kötülük Çiçekleri adlı şiir kitabından bağıra çağıra şiirler okur. Tüm kitap boyunca, Pablo’yu daha iyi anlayabileceğimiz başka bir bölüm bulunmamaktadır.
Kötülük Çiçekleri, ideal olan ile yaşananlar arasında kalanın yaşadığı, insani sıkıntı ve bu sıkıntıdan kurtulmak için yapılanları anlatır.

Koyu bir sıkıntıyı ile başlar, devamında bundan kurtulmak için bulunduğu yerden ayrılmayı, yolculuğunu ancak hiçbir şekilde sıkıntısında azalma olmaması sebebi ile geri dönüşü, bu dönüş sonrası yapay cennetler yaratmayı, sanata, şaraba sığınmayı, ahlaksız ilişkiler içinde yer almayı, aşkı, isyanı ve en sonunda ölümü anlatır. Bu sıkıntıdan kurtulmak mümkün değildir, bu salt bir teslimiyettir. Pablo’nun Kötülük Çiçekleri ise ideal ile olan arasında sıkışıp kalan Lulu’dur.


Marcus Valerius Martialis


Marcus Valerius Martialis’in kitabının, notlarını, girişini yazmış ve çevirisi yapmış olan Lulu bununla gurur duymaktadır.

Marcus Valerius Martialis, 1.yy da yaşamış bir şairdir. Epigamları (hiciv/nükteli söz) ile ünlü olup, bu gün dahi üzerinde çokça sıklıkla bahsedilen sözlere sahiptir.

Lulu’yu düşünecek olursak, sözünü sakınmayan, anlaşılabilir olmasa da son derece net bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. Tahminen Lulu bir şair olsa idi, mutlaka epigram yazardı



Erotik Roman ve Lulu

"Kültürün amacı, insani, her şeyi okuyabilecek, görebilecek yetenekte kılmaktır. Her şeyi okumalı, görmeli; ama her seyin serbest olduğuna inanmak için değil, gerçeği aramak için....
Özgür düşüncenin temel güçleri bilinç-sağduyu-insana saygı korunduğu sürece, bunun asla sakıncası yoktur demiş, Erotik Edebiyat Tarihi adlı kitabın yazarı Alexandrian


Vladimir Nabokov - Lolita


Küçük kız ve yaşlı erkek hikayesi, aklımıza Nabakov’un Lolita’sını getirir. Ancak hem dili, hem de anlatım hikayesi olarak Lolita bir baş eser iken, Lulu sadece bir varsayım olarak kalabilir. Oldukça genç bir kızın cazibesine kapılan bir adamın ezikliği ve çaresizliği, küçücük bir kızın masumiyeti ve çocukluğu ile karşı karşıya getirilir. Lolita’da, karakterler çok iyi tasarlanmıştır ve onların tüm duygularını okura geçerken, Lulu’da karakterleri anlayabilmemiz çok mümkünlü değildir. Ancak alt metinlerde bazı bilgileri yakalayabiliriz, dolayısı ile kitaba ancak bir izleyici olarak bakılabilir.




Marquis De Sade - Sodom’un 120 Günü


Lulu’da ceza ve eziyetin zevkli olduğu varsayımı, yine Lulu’nun kendisine yaptığı küçük, gönüllü eziyetlerle de anlatılmaya çalışılıyor. Acı’nın aynı zamanda zevk verebildiği, ödüllendirme ve cezalandırma kavramları sorgulanmaya çalışırken, Lulu ahlak anlayışının üzerinde yarattığı suçluluk duygusu ile başa çıkamıyor. Belki bu bölümlerde Lulu’nun yaşadığı ikilem anlatılmaya çalışılmışsa bile epey bir zorlama olmuş.


Marquis De Sade ise kişinin kendini ifade etme biçimi olarak yorumlar sadizmi. Ahlak kavramını ters yüz ederek başka bir yön gösterir. Erdem ve ahlak kavramını, son derece sert bir üslup ama arkasında kocaman bir felsefe ile sunarken, Almudena Grandes, yine son derece vasat bir ifadeye sahiptir.

Pauline Reage - Histoire D’0 / 0’nun Hikayesi

O’nun Hikâyesi bir kadının köleleşme sürecini anlatmaktadır. Sadizmin ve saf katıksız erotizmin romanı.
Yazar Pauline Reage kendisinden oldukça yaşlı evli bir erkekle beraberdir ve en büyük korkusu, sevgilisinin onu çok daha genç biri için terk edeceğidir, bunu engellemek için sevgilisinin onu sevmeye devam etmesi için bu kitabı yazdığı rivayet edilmektedir. Sevgilisi onu terk etti mi bilinmez ama 1954 yılında yazıldığından itibaren en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.

Lulu’nun iyi bir kitap olmakla beraber elli yıl sonra da okunan bir kitap olma ihtimalini
düşüktür.

Anais Nin - Venüs Deltası

Kitaplarında sıklıkla ensest ilişkiye yer vermekle beraber, erotizmi arayan romancı, gerek kurgusu ile gerekse ifade biçimi ile oldukça güzel erotik hikâyeler yaratır.

Almudena Grandes’ de sanırım tüm kitap boyunca böyle sade bir biçimde Anais Nin’in izinden gitmeyi denemekle beraber, romanın çoğu yerinde tıkanmıştır.

GIOVANNİ BOCCOCCIO - DECAMERON


Erotik edebiyatın en eski ve saygın eseri Decameron, on gün boyunca on kişi tarafından anlatılan yüz öyküden oluşur. Akıl sınırları dışına taşan bir zevk ve eğlence anlayışı içinde, cinsellik, din, ahlak örgüsü ile bezenmiş öykülerde, dönemin hile, cimrilik, erdem anlayışı anlatılır. Öyküler çok keyifli ve son derece sadedir. Hikâyeye konu olan kişiler, pazar, rahibe, çiftçi, bahçıvan gibi toplumun her kesiminden oldukları gibi hikâyeler içinde tecavüz, aldatma gibi kavramlara oldukça sık yer verilir.

Binbir Gece Masalları






Güzeller güzeli Şehrazat’ın kız kardeşini Şah’ın öldürmemesi için, her gece sonu bitmeyen hikâyeler anlatması gerekmektedir. Şehrazat öyle hikâyeler anlatır ki, Şah hikâyenin devamını duyabilmek için her gece onlara yeni bir şans verir. Lulu ise Binbir Gece Masalları'nın yanında alelade kalır.





MARIO VARGAS LLOSA, Üveyanneye Övgü



Çok güzel bir Lucrecia, ona her daim sadık garip ritüelleri olan kocası Don Rigoberto ve melekler kadar güzel, ergenliğe yeni adım atan üvey oğlu Alfonso arasında geçen bir erotik roman. İyi bir erotik roman yazman için, gerçekten iyi bir yazar olmak gerekir sözcüğünün kanıtı, her on yılda bir okunması gerektiğini düşündüğüm kitap.

Gerçeklik ile fantezi arasında oldukça gidip geldiği için, tüm kitap rahatsızlık duymadan okunabilmektedir. Lulu ise son derece gerçekçi bir örgü içinde yazıldığı için bazı bölümlerde rahatsızlık yaratmaktadır.



ANNE RICE


Gerçekten iyi bir erotik eser aynı zamanda iyi bir edebiyat eseridir. Anne Rice isterse vampirlerin dünyasını ele alsın, isterse takma isimlerle pornografik kitaplar yazsın her kitabı okunur. Her hikâyesinde erotizm vardır. Vampirler, vampir olmadan önce hep biseksüeldir, aseksüel vampirlerin arasında bile ifadesi güç bir cinsel çekim vardır.


Melisa P. - Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi

Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi’ni yazarken yazar, Almudena Grandes’in Lulu adlı kitabından esinlenmiş olduğunu büyük bir açık yüreklikle dile getirir.

Las edades de Lulú Filmi:

Lulu 1990 yılında İspanyol Yönetmen Bigas Luna tarafından aynı isimle sinemaya uyarlandı. Yazar aynı zamanda filmin senaryosunu da yazdı


Film her ne kadar kitabı tamamen yansıtamasa dahi, romanı okuduktan sonra filmi izlemekten hoşlananlar için değişik bir tad bırakacaktır. Film üçüncü sınıf porno filmlerini aratmayacak gibi görünse de, Francesca Neri ve Javier Bardem’ in gençliklerini izlemek oldukça güzeldir. Pedro Almodovar’da, Francesca Neri ve Javier Bardem’ in oyunculuklarını seviyor olmalı ki Carne Tremula (Çıplak Ten) filminde yine beraberce izlememizi sağlamıştır.



Ayrıca Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar (Pedro Almodovar) filminde Candela rolü ile izleyip, oyunculuğunu çok beğendiğimiz María Barranco bu filmde de Ely rolü ile inanılmaz bir performans sergilemiş.

Filmde, balayı sahnesinde çalan müzik ise, Lou Reid’ in Walk On The Wild Side. Oldukça yakışmış ve oldukça ironi yüklü. Bu arada filmin + 13 mü, yoksa + 15 mi olması gerektiğine karar vermek oldukça zor.


Gülda




8 Mayıs 2009 Cuma

We Are 14 Turkish Ladies!..

*************************************************************



*************************************************************

Aşk ve Gurur için hazırlanırken farklı birşey yapmak istedim. Aslında sunumu doğum günümde (26 Şubat) yapmak istemiştim ama şimdi düşünüyorum iyiki yapamamışım çünkü o gün Belkis benim yerime kendi sunumunu yaptı ve artı olarak kızlar bana muhteşem bir doğum günü süprizi hazırlamıştı.

Farklı ne olabilir diye düşünürken, aslında ben Jane Austen'ı BBC dizileriyle tanımıştım. Bu dizilerden sonra kitaplarını okumaya başladım ve çok keyif aldım. Bu kitabın birçok dizi ve sineması yapıldı ama 1995'de BBC için çekilen ve Colin Firth'ın oynadığı tartışılmaz benim için en iyisiydi.

Colin Firth'ı buraya getiremiyecegime göre onun herbirimizin ismine imzalı ve o dizide oynadığı kostüm ile fotoğrafı idi. Hızlı bir araştırma ile adresini ve resmini buldum ve 14 adet çoğaltım. Şimdi sıra kısa ve öz bir mektuba geldi. İnanmıyacaksınız ama çok heyecanlandım çünkü 50% okuyabilirdi veya okumuyabilirdi, 50% imzalıya bilirdi veya imzalamıya bilirdi, 50% herbirimizin ismine imzalıya bilirdi veya imzalamaya bilirdi, 50% mektubum kaybolabilirdi veya kaybolmaya bilirdi......

Mektup açılışım, " We are 14 Turkish Ladies " ile oldu bitişim kocaman harflerle herbirimizin ismi ve eğer imzalarsa sunumum için " Icing on the cake !.. " olacağı idi. Şişli PTT gittim. İlk önce normal postaya verecektim ama bu benim için önemliydi ve en azından gittiğine emin olmam gerekiyordu ve APS ye verdim. İş elbisemle gitmişim ve çok ciddi olarak postamı vermişim ama bir bilseler içindekini !..

Gönderimin üzerinden 1 ay geçince o heyecanınız doğal olarak azalıyor ama her postacı şirkete geldiğinde acaba bu sefer mi? diyede düşünmeden edemiyorsunuz.

Normalde postacı mektupları ön tarafa bırakırdı ama O gün bana doğru yürümeye devam etti. Bu şu demekti, önemli olduğu için imzamı alması gerekiyordu yani Maliyeden yada Ticaret Odasından yada Colinden... Kalbim hızla atmaya başladı. İçimden tempo tuttum Colin, Colin, Colin, Colin..... Bizim postacımızda orta boylu hafif tombul tarafından güler yüzlü bir abi. Yine gülerek geldi merak etme oralardan değil dedi ben halen içimden Colin, Colin, Colin, Colin ..... çantasından zarfı çıkardi ve elime koydu. Utanmasam boynuna sarılacaktım ama kısaca teşekkür edip gitmesini bekledim. Zarfı masama koydum halen içimden Colin, Colin, Colin, Colin ... Acaba herbirimizin ismine imzalamışmıydı? Dikkatli birşekilde zarfı açtım.

Tüm resimlere bakmaya başladım: Ayşe, Aycan, Aysun, Ayşen, Belkis, Billur, Bilgen, Gülda, Gülden, Peyman, Reyhan, Özlem, Yonca, Nur !.....

İnanamıyordum üzerinden 2.5 ay geçmiş ve elimde herbirimizin adına imzalanmiş fotoğrafları duruyor. O kadar heyecanlandım ki birini aramam lazım ama kızları arıyamam çünkü süpriz bozulur bende annemi aradım.

Ayşe : Anneeeeeeee !...
Anne: Efendim kızım.
Ayşe : Colin Firth imzalı fotoğrafları geldi. Hemde ayrı ayrı hepimizin ismine imzalamiş.
Anne: Sessizlik .......
Ayşe : Yani Ediz Hun 'un imzalı fotoğrafı gibi düşün Anneeeeeee !......

(Ayşe)

5 Mayıs 2009 Salı

Acı Çikolata

Bu video da ikinci toplantımızdan ve izlemeden önce Ne Okuduk? kolonunda, 3.üncü sıradaki Güldanın kitap özetini okuyun. İste asıl bugün, Aycanın ve Güldanın sunumlarıdan, " Gorgeous Tarifi " doğdu ( Tarif, Test Ettim & Onaylıyorum bölümünde )!..

Cennette Karşılacağınız Beş Kişi

Toplantıya gelemiyen arkadaşlar, bu bölümdeki videoları izlemeye başlamadan önce "Ne Okuduk?" bölümünde 2.nci sırada Aycanın sunumunu okuyun çünkü o zaman daha iyi anlıyacaksınız. Bu videoları Gülden Abla ile yaptık ve yaparken çok keyif aldık. Evet biliyorum videolar Amatörce ama yaparken ve beraber izlerken epeyden beri bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.

Giriş:


1. Karşılaşma:


2.Karşılaşma:


3. Karşılaşma:


4. Karşılaşma:


5. Karşılaşma:


Son:


5. Karşılaşmada Acaba Kim Geldi?

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Aşk ve Gurur - Jane Austen - 27.04.2009


Kitap: Aşk ve Gurur
Yazar: Jane Austen
Yer: Cafe Celementine
Sunucu: Ayse
Katılımcılar: Ayşen, Aysun, Aycan, Belkis, Billur, Bilgen, Gülden, Gülda, Peyman, Reyhan, Nur, Yonca


.....................................................................................


'' Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekar erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır. ''






.....................................................................................

My name is Elizabeth,
But my friends call me Lizzy,
I am daughter of Mr & Mrs Bennet,
I am the second eldest of 5 girls,
But I am not yet one and twenty!..
THIS IS;
My story through the eyes of Jane Austen,
This is, Pride and Prejudice!..

And the story Begins!.......

.....................................................................................

19yy sonlarında yazılmış olan bu dönem kitabı,

Neden kadınları heyecanlandırırda erkekleri deli eder?
Bu kitap Neden basit bir aşk hikayesi olarak değerlendirilir?
Neden kadınlar hayatları boyunca Mr. Darcy gibi bir eş arar?
Neden erkekler Mr. Darcy'den bu kadar nefret eder?
Neden, Neden, Neden ?

Bütün Nedenleri bir kenara bırakalım ve bu kitaba farklı bir açıdan bakmaya çalışalım. Bu kitap yazılmaya başlamadan önce İngiltere büyük bir değişim içine girmeye başlamıştır. Kitap yazılır ve revize edilirken de bu değişim devam etmektedir.

.....................................................................................

A. KITAP ÖNCESİ İNGİLTERE:

Charles I (1600-1649)
* " Divine Rights of Kings " (Mutlak Güç) destekcisi. Kral hiçbir dünyevi güce boyuneğmez ve gücünü Allahtan alır ve Allahın arzusu ile yönetir.

* Mutlak gücün destekcisi olduğu için İngiltere parlementosu ile iktidar mücadelesine girer.

* Parlementoya danışmadan birçok karar alır, halkın ve parlementonun karşı olmasına rağmen fransız katolik bir prenses ile evlenir, zorla vergi toplar ve dini reformlar yapmaya çalışır.

* Sonuç olarak zorla parlemento ve askeri güç ile tahtan indirilir ve idam edilir.


King James II (1633-1701)
* Zamanın kralı , parlemento ve asker işbirliği ile tahtan indirilmiştir.

* Bu ihtilale " Glorious Revolution 1688 " denir çünkü çok sessiz ve kansız olmuştur.

* " Divine Rights of King " ögretisi terk edilir, İngiltere hanedanının son katolik kralıdır ve bu ihtilal ile birlikte protestanlara kapı açılır, modern demokratik İngiltere parlementosunun tohumları atılır, " Bill of Rights " (Insan Hakları Beyannamesi) doğar ve bundan sonra kraliyet mutlak gücü elinde tutamıyacaktır.


Amerikan İhtilali (1775-1783)

* Kuzey Amerikadaki 13 koloni, İngilteredeki yönetimi ve monarşiyi red eder ve bağımsızlıklarını ilan eder.

* 13 eyalet birleşerek " Decleration of Independance " (Bağımsızlık Bildirgesi) yayınlar. Kısaca bu bildirge: 13 Amerikan kolonisinin bağımsız birer eyalet ve İngiltereye bağlı olmadıklarını beyan eder.

* 8 yıl süren savaşlardan sonra bağımsız bir ülke " United States of America " doğar.

** Amerikan ihtilalinde Jane Austen dünyaya gelir.

B. KİTAP YAZILIRKEN INGİLTERE (1796-1797)

Fransız İhtilali (1789-1799)

* Fransız ihtilali ile İngiltere yine değişim tehtidi ile yüzleşir.

* Bu ayaklanma Fransa için politik ve sosyal bir değişimdir.
* Fransızlar bu ihtilale kaba karşı koymuş ve güçlenmekte olan orta sınıfı küçümsemiştir. Değişim iki yolla olur ya kanlı yada aşamalı evrimle. Fransız aristokratlar bunu kanlı gecirmiş ve takribi 1600 aristokrat giyotinden geçmiştir.

* İngilizler, Fransızların yaşadığını yaşamamak için harakete geçer ve yükselmekte olan orta sınıfın isteklerine uyum sağlar.

* Eski düşünce yapısını ve değerleri yıkılır ve sınıflar arası geçişe izin verilır.

* İngiltere sosyal değişim yanı sıra ekonomik değişimde yaşıyordu. Güç toprak sahiplerinden (aristokratlardan) sanayiciye, tüccarlara, bankayacıya ve üreticiye (orta sınıf)kayıyordu.

** Bu dönemde Jane Austen daha 21 yaşında " Aşk ve Gurur " (Pride and Prejudice) yazmaya başlar. Kitabın ilk ismi " İlk izlenimler " (First İmpressions) dir ancak kitabı revize ederken döneme uygun olarak ismini " Aşk ve Gurur " (Pride and Prejudice) değiştirmiştir.


C. KİTAP REVİZE EDİLİRKEN İNGİLTERE (1811-1812)

Napolyon Savaşları (1803-1815)


* Fransız ihtilali (1789) bu savaşları tetikler.

* Napolyon ve Fransız hanedanı arasındaki çekişmedir.

* Fransız imparatorluğuna karşı savaşan ve sürekli değişen mualif ülkeler olmuştur.

* İngiltere ile sürekli savaşmıştır. Fransa çok çabuk yükselmiş ancak 1812 de Rusya fetih denemesi çok büyük bir yenilgi ile sonuçlanmış ve çökme devrine girmiştir.

George III (1738-1820)


* Kitap revize edilirken dönemin kralıdır.

* Aklı dengesi yerinde olmadığı için oğlu George IV yerine vekil olmuştur.





George IV (1811-1820)


* Babası George III ölene kadar (1820) saltanat vekili olarak hüküm sürmüştür.


* Vekil olduğu dönem 9 yıl gibi çok kısa bir süredir ve döneme "Regency Period" (Zarafet Dönemi) denmiştir.

* Bi önceki dönem Georgian/Barok dönemi çok cavcavlı ve şaşatalı bir dönemdir. Peruklar, takmak bıyıklar, yüzlerde pudralar.... hakimdir. Zarafet Dönemi ise tam tersi daha sade ve zarif bir dönemdir.

1812 Savası (1812-1814)

* Amerika ve İngiltere savaşı olarakta bilinir.

* Bu dönemde İngiltere Fransa ile savaştadır. İngiltere, Fransa ve Amerika arasındaki ticareti engellemeye çalışır, Amerika vatandaşı İngilizleri zorla askere alır ve Amerika'yı zayıflatmak için Kızılderililere silah yardımı yapar.

* Savaş İki yıl sürer ve sonucunda İngiltere yenilgiye uğrar. Amerikanın, İngilizlere karşı kazandığı ikinci büyük zaferdir.

.....................................................................................


Tüm bu gelişen olaylar İngiltere'de Sosyal ve Ekonomik değişimlere sebep olmuştur. İngiltere Zanaatkarlıktan endüstriyel devrime doğru hızla yol almıştır. Orta sınıf gün geçtikçe güçlenmiştir(tüccar, doktor, bankacı, fabrikatör vb.). 1800'de başlıyan Endüstriyel devrim İngilizlerin hayatlarını değiştirdi. Teknoloji, ticareti ve üretimi kolaylaştırmış ve daha karlı bir hale getirmiştir. Orta sınıf, zenginleştikce aristokratların bir parçası olmak istemiş ve zenginliklerini büyük topraklar alarak ve modaya uygun giyinerek sergilemeye başlamışlardır.

.....................................................................................

JANE AUSTEN (1775-1817)



* 1775'de İngilterenin güneyinde Steventon, Hamshire'da doğdu.

* Annesi Cassandra Oxford eğitimli bir babanın kızı, babası William George'da Oxford eğitimli bir rahipdi.

* Babasını 300 kişilik bir cemaati vardı ancak rahiplikten geliri iyi olmadığı için öğretmenlikte yapmıştır.

* Altı erkek ve bir kız kardesi vardır. Kendisi sekiz kardeşin yedincisidir.

* Zamanı için iyi eğitimli sayılırdı. Babasının öğretmenlik yapması eğitimini kolaylaştırmıştır. Babası her zaman okumasına ve yazmasına destek vermiştir. Geçmiş döneme ait çok kitap okurdu ve kısa hikayeler yazardı. Yazdığı hikaleri yüksek sesle ailesine okurdu.

* Jane Austen , orta sınıfın para kaygılarını kendi ailesi içinde hep yaşamıştır. Babası erkek çocuklarından yanlızca birini Oxford'da okutabilmştir. Jane'in iyi bir çeyizi yoktu ve mirasıda kayda değer değildi.

* Bu kitabı ilk yazmaya başladığında 21 yaşındaydı ve yaşadığı kasabadan başka biryeri görmemişti. Babası kitabın ilk halini bir yayınevine götürdüysede olumlu bir yanıt alamamıştır.

Tom Lefroy
* Bu dönemde kasabalarına halasını ziyarete gelen Tom Lefroy ile tanışır. Tom hukuk öğrencisidir ve hiçbir geliri yoktur. Gençler birbirlerine aşık olur ancak aileler gençleri ayırır.

* 1801'de babası rahiplikten emekli olunca Bath taşınırlar. Bath büyük ve modern bir şehirdir ve Jane burda tiyatrolara ve danslara gitmeye başlar. İnsanlarla tanışır ve insan davranışlarını gözlemlemeye başlar.


Harris Bigg Wither
* Bu dönemde, 27 yaşında iken ilk ve tek evlenme teklifini Harris Bigg Wither'den alır. Teklifi kabul etmesine rağmen bi sonraki gün teklifi geri çevirir çünkü aşık değildir.

* 1809'da babası öldükten sonra annesi ve kızkardeşi ile Chawton'a taşınır ve en verimli dönemine girer.
* İlk önce " Sense and Sensibility " (Akıl ve Tutku) 1811 basılır ve iyi tepkiler alır. Bundan güç bulan Austen, Aşk ve Gurur'u revize etmeye başlar. 1813 yılında 38 yaşındayken ikinci kitabı Aşk ve Gurur basılır. Toplam 1500 adet kopyası satılır. Kitabın telif hakkını 110pound (bugünkü değeri 8800Usd) satar. Yayınevi ilk baskıdan 450pound (bugünkü değeri 36.000Usd)kazanır. Zamanın birçok bayan yazarı gibi oda gerçek ismini kulanamaz. Hayatta iken dört kitabı daha basılır. 1814'de Mansfield Park ve 1816'da Emma.

* Hiçbir zaman sağlıgı çok iyi olmamıştır ve ablası Casandra'nın kollarında 1817'de 42 yaşında ölür.

* Ölümünden sonra 1818'de Northanger Abbey ve Persuasion kitapları basılır. Son iki kitabında gerçek ismi basılır.

.....................................................................................

HIKAYE



Londranın 80km dışında Herfordshire'da Netherfield Park malikanesine Mr. Bingley'in taşınması ile öykümüz başlar. Mr. Bingley'in çok yakınında Longbourn mülkünde de Bennet ailesi yaşar ve Mr. Bingley'in bekar olması Mrs. Bennet'in beş bekar kızı için büyük bir potansiyeldir. Bu öykü bir toplumun başarı öyküsüdür ve üst tabakaya atlama başarısıdır. Bu atlama evlilik ile olur, evlilik araç olarak kullanılır. Gurur ve ilk izlenimlerin aslında insanı nasıl önyargılı davranabileceğini gösterir.

Öykümüzde 4 evlilik olur:
1.) Elizabeth Bennet - Mr. Darcy
2.) Jane Bennet - Mr. Bingley
3.) Lydia Bennet- Mr. Wickham
4.) Charlotte Lucas - Mr. Collins

Kitapda herkes istediğini elde eder:
1.) Mrs. Bennet 3 kızını evlendirir.
2.) Jane iyi huylu ve Elizabeth saygı duyup sevebileceği bir kocaya sahip olur.
3.) Lydia sokaklara düşmekten kurtulur ve sevdiği bir adamla evlenir.
4.) Mr. Wickham'ın askerlikte ve sosyal ilişkilerde statüsü yükselir.
5.) Charlotte ev, güvence ve evliğe Collin sayesinde ulaşır.
6.) Elizabeth'in Mr. Darcy ile olan evliliği kuzeni Mr. Collin'in statüsünüde yülseltir.


TEMALAR :

A) Sosyal Hiyearşi - Romanda sınıf heryerdedir ve eleştirilir. Bi kaç örnek vermek gerekirse: Lady Catherine eski aristokrasiyi temsil ediyor. Darcy, aileden geçen büyük topraklara sahip bir asildir. Mr & Mrs. Bingley'in babası servetini ticaretten kazanmış olup aristokrasi içine paraları ile girmişlerdir. Mr. Colin eğitimli bir rahiptir ama parası yoktur ve sosyal sınıflamada en alt sıradadır.

B) Sosyal Değişim - Değişime güzel bi kaç örnek: Lady Catherine'in, Elizabeth'in evine kadar gelip Darcy ile evlenmemesine ikna etmeye çalışması. Eskiden olsa uşaklarından birini gönderip Elizabeth'i ayağına getittirirdi. Darcy , Wickham'ı bulmak için Londra'ya kendi gitti. Eskiden olsa adamlarını gönderir ve zorla Wickham'ı getittirirdi. Mr. Colin'in gidip kendini Darcy'e tanıtması. Eskiden olsa böyle bir davranış düşünülemezdi.

C) Dedikodu - Zamanın sofistike bir iletişim sistemi idi. Telefon olmadığı için insanlar birbirleri dedikodu ile takip ediyordu.

D) Kişisel Evrim - Kitapta neredeyse tüm karakterler kişisel evrimlerini yaşar. Darcy başta kendini çok ciddiye alır ve ilk evlenme teklifinde net olarak iki dünya çatışması görülür. Sonunda hatasını anlar ve ikinci evlenme teklifinde kendi kafasındaki statü, aile ve para kavramlarını siler. Kendi egosunun üstüne geçer ve kendisinin bile herkesten üstün olmadığını kabul eder. Elizabeth'in evrimi Pemberly'i ziyareti ile başlar. Ziyareti aslında onun acısını artırır. Ailesinin kaba davranışları ve kendi mirası ve aslında Darcy'nin önceden ailesi hakkında söylediklerinin gerçek olması ama aslında bu gerçeği ondan duyması guruna dokunmuştur. Bi anda Elizabeth'in kibri tevazuya dönüşür çünkü kendisinin ve ailesinin statüsünün yükselme olanağı vardır.

E) Gurur - İnsanın gururu olayların doğruluğunu görmeyi engeller. Gurur Darcy ve Elizabeth'in önündeki en büyük engeldir. Örnek vermek gerekirse, Elizabeth'in gururu sağduyusunu gölgeler ve Wickham'ın Darcy hakkındaki hikayesine inanır.

F) Aşk - İngiliz edebiyatının en önemli aşk romanlarından biridir. Birleşmeden önce önlerine birçok engel çıkar ve birleşmek için bu engelleri aşmak zorundadırlar.

G) İtibar - Bir kadının itibarı önemlidir ve davranışları belli başlıdır. Benimsenen davranışların dışına çıkıldığında toplumdan dışlanırlar. Bi kaç örnek verkmek gerekirse, Elizabeth'in tek başına Bingley'in malikanesine hasta kardeşi Jane ziyarete gitmesi ve Lydia'nın aşkı için kaçması.

H) Seyahat - Birçok olay iç mekanda geçer. Seyahatlar kısa yada uzun olsada romana bir değişim getirir. Elizabeth'in Collin/Charlotte evlerine seyahati, Darcy'in evlenme teklifini getirir. Elizabeth'in Pemberley'e seyahati, Darcy'e olan duygularını netleştirir.

SEMBOLLER :

Pemberley romandaki en belirgin semboldür. Elizabeth'in köprüyü geçerken Darcy'e rastlaması yanlış anlamaları geride bırakıp sınıf ve önyargılara perde çekmesini temsil eder. Malikanenin haşmeti aslında Darcy'in karakterini sembolize eder. Sade ama görkemlidir.

Elizabeth, algılama yeteneği kuvvetli olduğu için gözleri ile karakterize edilir ve gözler aslında semboliktir.

KARAKTERLER:

Darcy Kimler Oynadı?



Elizabeth Kimler Oynadı?




Mr. Bennet - Taşra beyefendisi ve evliliğinde mutlu değildir. Ailenin günlük hayatlarıyla pek ilgilenmez. Sosyal aktivitilere katılmaz ve genelde kütüphanesinde yaşar. Kitapdaki karakterlerden en hareketsizidir. Başkalarının zayıflığını alaya alır ve kendi eksikliklerini dile getirmez. Karısı ve kızları için sağlam finansal bir gelecek sağlıyamamıştır.

Mrs. Bennet - İstediğini utanmadan elde etmeye çalışır, haraketleri kaba ve saldırgandır. Genelde kocası hiçbir konuda yardım etmediği için odak noktası kızlarıdır. Doğru veya yanlış düşündüklerini herkesin ortasında paylaşır. Hep kocası öleceği ve evden atılacağı korkusu ile yaşar.

Jane Bennet - 22 yaşında ve en büyük kızkardeştir. Güzelliği annesinden alır. Derinlik, enerji veya güç yoktur. Sessiz ve iyi huyludur. İnsanların iyi tarafların görmeyi tercih eder.

Elizabeth Bennet - 20 yaşındadır. Akıllı, hoş ve açık sözlüdür. Kendine gülebilen ve kimseyi kendinden üstün görmez. Cin gibi ve başına buyruktur. Jane gibi her durum ve insanın iyi tarafını görmez. Kendi gururu ve önyargısı bazen onu yanıtlır. Dönemi için epey özgür davranır. Babasının beyinsel annesinin ise fiziksel özelliklerine sahiptir.

Mary Bennet - 18 yaşında ve ortanca kardeştir. Ne annesinin güzelliği nede babasının zekasını almıştır. Düşünceleri basmakalıptır.

Catherine (Kitty) Bennet - 17 yaşındır. Lydia'nın kuyruğudur. Lydia'nın etkisi altından kurtulduğunda aslında iyi kızdır.

Lydia Bennet - 15 yaşındadır. Enerji dolu ve arsızdır. Bu değişen toplum içinde cesur bir kişiliktir. İstediklerinin arkasından giden ve bunun için özür dilemeyen ve duyguları ile haraket eden bir karakterdir.

William Collins - Kuzenleridir ve Bennet mülkünün tek varisidir. Garip ve rahatsız edici bir adamdır. Uzun ve sıkıcı nutuklar verir. Rutbe ve sosyal düzen arasında sıkışp kalmıştır.

Charlotte Lucas - 27 yaşındadır. Kuvvetli, istikrarlı ve olgun bir karakterdir. Konumunu çok iyi bilir. Aşk'a inanmaz ve evliliği güvence olarak görür. Aslında 19yy., en gerçekci bu karakter yansıtır. Lizzy'nin evliliğini herkes hayal eder ancak birçok kadın Charlotte evliliğini yapar.

George Wickham - Darcy'nin çocukluk arkadaşıdır ve aristokrasi içinde büyümüştür. İyi veya kötü yoldan Darcy'nin seviyesine çıkmak ister. Yakışıklı, kurnaz ve servet avcısıdır.

Fitzwilliam Darcy - 28 yaşındadır. Zengin bir aristokrattır ve tek varistir. Aile bağlarının kuvvetine inanır. Bennetleri aşağı tabakdan görür ve bunu gizlemez. Kibirli ve bencildir. İngiliz aristokrasisinin hem iyi hemde kötü yönlerini barındıdır. Kendi hatalarını görünce başkalarının hatalarını kabul eder.

Charles Bingley - İyi huylu ama birazda boş bir karakterdir. Tek istediği iyi bir evlilik ve hoş bir eylencedir. Kibri ve gururu yoktur. Kolay etki altında kalır.

Caroline Bingley - Charles Bingley kız kardeşidir. Güzel ve bekardır. Geldiği yeri çok iyi bilen ama unutmak istiyen bir karakterdir.

Lady Catherine De Bourgh - Değişen zamanda eski düzeni korumayı istiyenlerdendir. Kendini beyenmiş ve kibirlidir.


KİTABIN TARZI

* Comedy of Manners ( İnsan Davranışı Komedisi)

* Anlatımı okunabilinir düzyazıdır. Gereksiz hiçbir söz yoktur. Akıcı, güzel ve heyecanlı diyaloglar vardır. Kitabın yazılış tarzı dıştan gözlemci birinin (3. şahıs) objective görüşüdür (point of view).

* Bazen objektif öykü anlatımından kopar ve Darcy ile Elizabeth'in düşünceleri karışır.

* Ne olursa olsun 3. şahış veya zaman zaman 1. şahış asıl düşünce Jane Austen'dır.

* Çevresinin aptalca davranışlarını ve zayıf yönlerini eliştirir.

* Kitabın her yerinde toplum kuralları ince alaya alınır.

* Kitap bittiğinde yaşadığı toplumdaki kusurları görebilir.

* Baştan sona akıcı ve kuvvetli diyaloglar vardır. Austen zamanında romanlar yüksek sesle okunduğundan kuvvetli diyaloglar çok önemli idi.

* Austen tüm kitaplarında bildiğini yazdı. Kitaplarındaki olaylar birçoğumuzun başına gelir. Aile bireylerinin gülünç davranışlarından utanma, aşık olunduğunda yaşanan kararsızlık, yapılan hatadan duyulan büyük üzüntü...

* Kitaplarında uç tutkular yoktur.

* Birçok yazar Austen'ı kaba bulurdu çünkü kitaplarında para konuşurdu.

* Kadın karakterler hep net ve güçlüdür.


REGENCY DÖNEMİ:

A) Para - Kitabın ana temalarından biride paradır.

Dönemin parasını anlamaya çalışalım. O zamanın 1pound = Bugünün 80Usd dir.

Hemen bir kıyaslama yapmak gerekirse. Darcy'in yıllık geliri 10.000pound'dır bugünün değeri ile 800.000Usd'dir. Mr. Bennet'in yıllık geliri 2000pound yani 160.000Usd'dir.

Mr. Bennet öldüğünde Elizabeth'in yıllık geliri 40pound yani 3200Usd olacaktır. Burdan sınıflar arası gelir farkını çok daha iyi anlıyabiliyoruz.


Genelde arazi sahipleri parasını güvenli devlet tahvillerine yatırırdı ve burdan elde edilen gelirde 4-5% olurdu. Bingley'in yıllık gelirinin 4000-5000pound dendiğinde aslında herkes mirasının 100.000pound olduğunu tahmin edebiliyordu.


Collin, Elizabeth'e evlenme teklif ederken yıllık gelirini ona karşı kullanmıyacağını söyler. 40-50pound demek mirasının 1000pound olduğu anlamına geliyordu.

Kısaca Yıllık Gelir = MİRAS


Wickham'ın mirası (Darcy'nin babası bırakmıştır) 1000pound = 80.000Usd'dır. Sonra rahiplik pozisyonundan bağını koparır ve Darcy'den 3000pound = 240.000Usd alır. 3 yıl sonra Darcy'den para ister ama Darcy ret edince Wickham, Darcy'nin kızkardeşi Georgiana'yı kendine aşık eder ve kaçması için ayartır. Georgiana'nın mirası 30.000pound = 2.400.000Usd'dir. Bunda başarısız olan Wickham, Lydia'ya göz koyar.

Aslında Lydia'nın mirasi 1000pound = 80.000Usd dir yani yillik geliri diğer kızkardeşleri gibi 40-50pound (3200-4000Usd) olacaktır. Lydia, Wickham ile kaçtığında Darcy Wickham'ın Lydia ile evlenmiyeceğini çok iyi bilmektedir. Hem kendi onurunu (Elizabeth ile evlenmeyi düşünüyor) hemde Lydianın onurunu kurtarmak için sırasıyla Wickham'ın

Kumar borcu - 1000pound = 80.000Usd
Askeri rütbe satın alır ve statüsünü yükseltir - 450pound = 36.000Usd
Extradan 10.000pound = 800.000Usd verir.

Darcy toplamda Wickham için 11.450pound = 916.000Usd ödemiştir. Elizabeth'in Darcy'ye olan minnettarlığını şimdi daha iyi anlıyabiliriz.

B) 19YY. Hanımefendileri: :

Şuanda biz kadınların evlilik, eğitim, özel veyahut kendi işimiz gibi birçok alternatifi var.

Regency döneminde kandınların böyle bir şansı yoktu. Orta ve üst sınıfa dahil kız çocukları okula giderdi ama bu akademik bilgi edinmek için değil yanlızca yetenek elde etmek içindi.

Kız çocukları hangi sınıftan olursa olsun universite eğitimine izin verilmezdi. Üst sınıf, özel okul veya mürebbiyeler ile eğitim alırdı ancak Elizabeth gibiler ise kendi çabaları ile birşeyler öğremeye çalışırdı.


Orta ve üst tabaka kızları evlenmezse fazla bir opsiyonları yoktu. Durumları iyi ise babası, abisi veyahut aileden bir fert tarafında bir maaş bağlanırdı. Diğer iki alternatif ise mürebbiyelik veya hanımefendi bakıcısı olmaktı.


Bu iki para kazanma yöntemi kızın sosyal sınıfını değiştirmezdi. Ancak bu iki para kazanma yöntemi pek iyi değildi. Çalışma şartları genelde iyi olmazdı: Evin hanımefendisi genelde kötü davranır, erkeği ise rahatsız ederdi, yılda bir hafta tatilleri vardı, çalışma saatleri belirsiz ve parasıda pek iyi sayılmazdı. Kazançları ortalama 10-20pound = 800-1600Usd dı.


Bennet gibi ailelerin kızlarının şansı evlilik idi şimdi Mrs. Bennet'in çabasını daha iyi anlıyabiliyoruz.

Orta ve üst sınıf, evlenmeden önce evlilik sözleşmesi yapardı ve kadın baştan ne kadar parası olacak, nekadar faiz alacak, çocuklarına ne kadar kalacak ve kocası öldüğünde ne kadar para kalacak hepsini bilirdi.

Kadının ne kadar alacağı evliliğe ne kadar getirdiği ile doğru orantılı idi. Kocası çok zengin ise bu miktarı yükseltebilirdi.

Eğer evli bir bayan başka bir adama kaçarsa otomatik olarak mirası kocasına kalırdı.

Bi adam, bekar bir bayanı kaçmaya ikna ederse beyefendi olarak kabul edilmezdi ve itibarı zedelenirdi ve otomatik olarak bayanın mirasına sahip olurdu. Eğer bir gün sonra kaçtığı adam bayanı terk ederse bayanın hiçbir söz hakkı yoktu ve kaderine katlanmak zorunda idi. Şimdi Wickham'ın neden Darcy'nin kızkardeşi Georgiana'yı ayartmak istediğini daha iyi anlıyabiliriz çünkü Georgiana'nın 30.000pound (bugünkü değeri ile 2.400.000Usd) mirası vardı.

Evli bir kadın kocasını aldattığında, kocasının adalttığı adama dava açma hakkı vardı. Hukuk davası erkekler arasında idi ve 10.000pound (bugünkü değeri ile 800.000Usd) kadar çıkabilirdi çünkü karısı zarar görmüş mal (damaged goods) olarak görülürdü ve aldatılan kocanın gururu hasar görmüş olarak kabul edilirdi. Bundan dolayı Wickham gibiler evli kadınları tercih etmezdi.

Bu dönemde, kadının kocası dövse, parasını kötü kullansa, metresi olsa yapacak hiçbirsey yoktu çünkü kandınlar bir mal gibi görülürdü. Boşanma davasını ancak kocası metresini eve yaşamak için getirdiğinde aça bilirdi.

D) 19YY. Beyefendileri:

En beyefendi zenginlik toprak sahibi olmak idi. Gelirlerini topraklarında yaşıyanlardan elde ederlerdi. Toprak büyük erkeğe geçerdi. Genç erkek ise meslek sahibi olmak zorunda kalırd.

Dönemin Beyefendi İşleri: Donanma,Ordu, Hukuk ve Klise ide. Doktorluğu düşünmezlerdi. Genç erkekler genelde orduya yönelirdi. Subay olmak için paranız olması gerekirdi çünkü bu dönemde rütbe satın alınırdı. Terfi yetenek ile ilgili değildi para ile ilgiliydi. Ordudan gelir fazla olmadğı için çoğunun harçlığı vardı (Alb. Fitzwilliam gibi). Üst tabaka çocukları donanma istemezdi çünkü donanma için biraz akıl lazımdı ve sosyal aktivitelere katılmak limitli idi.

Zaman değişiyordu ve eskiden önemli olmıyan iş alanları şimdi daha önemli oluyordu çünkü daha çok para kazandırıyordu ve sonucunda kişinin sınıfını yükseltiyordu. Buna en güzel örnek Mr. Bingley'dir. Mr. Bingley kuzeyden geliyordu ve babası o zamanın parası ile 10.000pound (bugünün değeri 800.000Usd) değerinde toprak bırakmıştı. Muhtemelen bu serveti pamuk ticareteinden yapmıştı. Mr. Bingley'de , Darcy gibi aileden yüklü miktarda toprak geçmiş ve sınıfını Darcy'nin seviyesine yükseltmiştir.

Toprak sahibi beyefendilerin topraklarını yöneten müdürleri vardı ve yılda bi kaç defa yüz yüze toplantı yapılırdı. Genelde işlerini yazışarak takip ederlerdi. Bundan dolayı epey bi boş vakitleri vardı.

İşlerinin yanısıra beyefendilerden beklenen görevler vardı. Bir beyefendi bölgenin Lorduysa, o bölgeyi yönetme ile mesul idi ve Lordlar Kamarasına üye olurdu. Bu soydan gelen bir ayrıcalıktı. Lordlar Kamarası önemli bir yasama organı idi.

Avam Kamarasına ise seçim yolu ile gelinirdi ve maaşı yoktu. Darcy gibi zengin toprak sahiplari buraya seçilirdi. Daha çok denetim ve teftiş ile mesul idiler.

Toprak sahipleri sulh hakimliğide yapardı: Komşular arası anlaşmazlık, kaçak avlanma ve hırsızlık gibi.

Beyefendiler bunun dışında avlanır, yarışlara gider, kitap olur, bilardo ve kumar oynardı. Kumar dönemin en büyük problemlerinden biriydi. Kumar borcu '' Onur '' borcu idi ve bir beyefendi kumar borcunu ödemezse saygınlığı yitirirdi.

D) 19YY. Yaşam:

Bu dönemde ampul olmadığı için günışığı iyi değerlendirilirdi. Balo ve yemek davetleri genelde yazın verilirdi. Balo ve yemek davetleri ay ın tam veya tam olmasına yakın yerilirdi çünkü taşrada yollar çok karanlıkdı. Şehirde durum böyle değildi.

Hizmetciler genelde erken kalkarlardı, ateş yakmak ve dışarıdan su getirmek için. Kahvaltı sabah 10:00 gibi yapılırdı. Kahvaltı geç yapıldığından öğle yemeği düzenli değildi.

O zamanlar akşam yemeği (15:00 - 16:00) için odaya giyinmeye gidene kadar SABAH denirdi. Sabah misafirliği 11:00 - 15:00 arasındaydı.

Bayanlar için evdeki sosyal aktiviteler okuma, muzik dersi, boyama ve dikiş olurdu.

Yemekten önce elbise değiştirmek çok normaldi. Yemekler ortaya konurdu. 3-4 garnitür ve 3-4 ana yemek olurdu. Önemli misafirler için ise 2-3 öğün yemek olurdu. Her öğünden sonra masa toplanır ve baştan kurulurdu.

Yemek sonrası hanımlar misafir odasına erkekler ise içki içmeye giderdi. Vakit sohbet ederek, muzik dinliyerek, kart oyunları oynıyarak ve yüksek sesle kitap okuyarak geçerdi.

Ev dışı sosyal aktivitelerden bir kaç örnek vermek gerekirse:

Almack's Assembly Rooms


* Kurucusu William Macall'dır. Burası '' 7th Heaven of the fasionable world '' olarakda tabir edilirdi.

* Beyefendilerin ve hanımefendilerin sosyalleştiği bir mekandı. Dans odası ve Oyun odası vardı ve içki yoktu. Balolar çarşamba akşamları olurdu.

* Kimin üye olup olamıyacağını bi kaç elit(Lady) kadın karar verirdi. Üyeliğe kabul edilen yıllık bilet alırdı ve bilet iadesi yapılmazdı.

* Üyeliğin geri çevrilmesi demek statüde düşüş demekti.

White's Club




* Yanlızca beyefendilerin kendi aralarında sosyalleştigi özel bir kuluptü.

* Seçim ile klübe alınırdı.








E) Moda:

Regency dönemi zarefet dönemi olarakda bilinirdi. Yaşanan sosyal değişimden ve sınıflar arası geçişten dolayı kadın ve erkek elbiselerinde sadeleşme olmuştur. Bu sınıflar arası farkı aza indirmekti ve taktiksel bir değişimdi. Kadınlar göğüs altından inen düz elbiseler üstlerine cepken giyerdi. Erkekler ise yakalar dik, omuz bölümleri belirgindi. Bu dönemde erkek elbiseleri daha maskulen idi. Bi önceki dönem olan Georgian Döneminde ise erkeklerin kıyafetleri daha feminen idi kadınların ise daha şatafatlıydı.

Biz evimiz ve kendimiz için modayı çok farklı dergilerden takip edebiliyoruz peki ozamanın insanları modayı nerden takip ediyordu?

Ackermann's Repository



Regency dönemi ne kadar sade ise bi sonraki dönemde (Viktoryan Dönemi) bi o kadar şaşatalıdır. Kadın dış ve iç giyimini karşılaştırmak gerekirse:



























Regency Dönemi Korse

















Vitoryan Dönemi Korse



İki dönem arasında fark dış giyimin yanısıra iç giyimede yansımıştır.








F) 19YY Onemli İsimleri:

Lord Byron


* Dönemin önemli şairidir.

* Romantizmin liderlerindendir.

* Şöhretini yanlızca şairliği ile değil yaşam biçimiylede kazanmıştır. Bir aristokrat gibi yaşamıştır.

* Evli kadınlarla yasak ilişki, kumar borçları ve skandalları ile ün yapmıştır.






I SPEAK NOT -

I speak not, I trace not, I breathe not thy name;
There is grief in the sound, there is guilt in the fame;
But the tear that now burns on my cheek may impart
The deep thoughts that dwell in that silence of heart.
Too brief for our passion, too long for our peace,
Were those hours-can their joy or their bitterness cease?
We repent, we abjure, we will break from our chain,-
We will part, we will fly to-unite it again!
Oh! thine be the gladness, and mine be the guilt!
Forgive me, adored one! - forsake if thou wilt;
But the heart which is thine shall expire undebased,
And man shall not break it - whatever thou may'st.
And stern to the haughty, but humble to thee,
This soul in its bitterest blackness shall be;
And our days seem as swift, and our moments more sweet,
With thee at my side, that with worlds at our feet.
One sigh of thy sorrow, one look of thy love,
Shall turn me or fix, shall reward or reprove.
And the hearthless may wonder at all I resign -
Thy lips shall reply, not to them, but o mine.

Beau Brummell


* Erkek modasında söz sahibi. Zamanının Metroseksüelidir.

* Modern erkek takım elbise ve komplike kravat düğümlerini tanıtmıştır.

* Giyinmesi 5 saat sürermiş. Hergün diş temizliği, traş ve banyo alırmış. Çizmelerini şambanya ile parlatırmış.

* Aristokrat gibi lüks hayat yaşamış ancak borçlarından dolayı Fransaya kaçmak zorunda kalmıştır.

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails