2 Ekim 2011 Pazar

Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun - Hatice Meryem

Ben oğlumun karısı olsaydım eğer... şaşacak bir şey yok bunda, her kadın bir oğul doğurduktan sonra, kocası ‘dost’u olur doğallıkla.”



Bir süredir annem bizde kalıyor ve bu sebeple televizyonumuz gün boyu açık. Kurgusu, oyunculuğu, diyalogları birbirinden yıldırıcı diziler, ardı sıra izleniyor. Tüm bu dizileri seyretmek, kim hangisindeydi hatırlamak epey maharet ve direnç gerektiriyor açıkçası. Bu dizilerin arasında, onca reklamın arasında, diğerlerinin de reklamı dönüyor. Umutsuz Ev Kadınları’nın bu akşam başlayacağını böyle öğrendim ve ilk bölümüne bakmaya –anneme izletmeye- kararlıyım. Desperate Housewives'dan nasıl uyarlandığını merak etmiyorum. Çok sevdiğim ya da tanıdığım oyuncular da yok! Sadece senaryoyu Hatice Meryem’in yazdığını öğrenince ilgimi çekti. Çünkü Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun’u, İnsan Kısım Kısım, Yer Damar Damar’ı yazmış olan bir büyük hikâyecinin konusu kadınlar olan bu diziyle yepyeni bir soluk getireceğine inanıyorum.



Hatice Meryem kadın olma hallerini Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun adlı öykü kitabında; öyle yoğun, gerçek ve damardan anlatmıştı ki okuduğumda uzun süre etkisinden çıkamamıştım.

Ben bir cücenin karısı olsaydım eğer... ona vurgun olurdum muhakkak. Tüm dünyanın ikimize, ikimizin arasındaki o dışarıdan anlaşılması güç ilişkiye karşı olduğu duygusuna sebepsizce inanır; eksiklikleri seyrelten, görünmez hale getiren bu çok güçlü duyguyla yüceltirdim ruhumu."

"Bir ayyaşın, apartman kapıcısının, tornacının, bir cücenin, imamın, kuryenin, marangozun, gardiyanın, kasabın, gencecik bir adamın, ince ruhlu bir adamın, bir işçinin, bir avarenin, daha önce evlenmiş bir adamın, bir demiryolcunun, bir tüccarın, sünepe bir adamın, bir emeklinin, oburun birinin, lüzumsuzun birinin, bir şoparın, ilk aşkının, bir saz âşığının, bir kader kurbanının, yakışıklı bir adamın, bir şairin, yaşlı bir adamın, bir garibanın, babasının ve oğlunun “karısı olmak”… la başlayan zekice tasarlanmış, mizah yüklü kısacık öyküler; keskin ve bir o kadar da acıklıydı.

Öyküde dile gelen birinin karısı olma hallerinin izini sürmeye devam ettim, umutsuz kadın hallerine kendimce yenilerini ekledim:

Kocaman egosunu ağzından köpükler saçarak kusan bir genel müdürün,

Hayatın sadece yaratmak olduğunu düşünen bir sanatçının,

Bir erkeği seven bir adamın,

Annesine aşık bir aşçının,

Yaşamın olağan akışını bile sebep sonuç ilişkisiyle çözümlemeye çalışan bir mühendisin,

Herkese öğrencisiymiş gibi davranan bir öğretmenin,

Bir zorbanın,

Tüyleriyle tüm banyoyu kirletmekten başka bir iş yapamayan bir adamın,

Tüm ailesiyle aynı apartmanda oturan bir müteahhit karısı olsaydım eğer... diye başlayan kurgular oluşturdum zihnimde. Liste epey uzatılabilir, ilk fırsatta okumanızı ve gözlemenizi öneririm,

Dizi nasıl olur bilemem ama ülkenin kadınlarının çoğu gerçekten umutsuz, çaresiz, ezilmiş ve yılgın. Kadınlar birer kurşun askermişçesine yere seriliyor, sadece istatistikî bilgiymişçesine raporlarda yerini alıyor:


Bu ülkede, erkekler son yedi yılda 4190 kadın öldürdü.

2011 yılında öldürülen kadın sayısı 143!

Her gün daha da artıyor. Koruma önlemi yok.

Tecavüzler, namus cinayetleri her gün artarak devam ediyor.

Şiddetin dili, ırkı, dini erkek...

Balkan Naci İslimyeli 'nin resmettiği gibi "Ve şiddet varsa Masum kalmak mümkün değil."



Gülda


7 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Hatice Meryem'i de, başlıktaki kitabını da çok beğenirim. O kitabın tiyatro oyunu sahnelendi bu yıl Ankara'da ama gitme fırsatı bulamadım ne yazık ki, içimde kaldı. Belki de iyi ettim hayal kırıklığına uğrayabilirdim. Bu yıl Altın Portakal'ın teması da kadına şiddet. Ne mutlu ki Antalya'ya dönmüş olacağım, sabırsızlıkla temalı filmleri izlemeyi bekliyorum.
Akşam diziyi ben de izleyeceğim, bakalım nasıl bulacağız. Sevgiyle...

Evren dedi ki...

Ben de Aklimdaki Yilan'i okumustum Hatice Meryem'den. Cok begenmistim. Bu kitaplari ve diziyi de cok merak ettim simdi :) Ve resmi cizen sanatciyi da... Ne kadar zengin bir yazi olmus, tesekkurler!

Başak dedi ki...

keyifle okudum.

Peyman dedi ki...

Gülda'cığım,
Dizi seyretmeyi sevmiyorum, hele ki yabancı bir diziden uyarlamayı
hiç sevmiyorum. Ama öyle güzel anlatmışsın ki, Hatice Meryem'in net, objektif, içten kalemini çok merak ettim ve sanırım dizinin de en azindan bir bölümünü görmeyi çok istedim.
Paylaşımın için teşekkürler.

laleninbahcesi dedi ki...

çok keyifle okuduğum bir kitaptı... Yıllar önce bir gece yarısı misafir olduğum bir evde okumuştum... Anneannemin maşa kadar kocası olanın paşa kadar hükmü olur sözünü hatırlatır hep bana...
Diziyi izledim. O kadar birebirdi ki, şimdi mektubu bulacaklar, şimdi yangın çıkacak diye olacakları söyledikçe yanımdakiler sinir oldu hatta...

Gulda dedi ki...

Dizinin ilk bölümünün birebir aynı olması hayallerimi yıktı ama benim Hatice Meryem'e inancım tam. Bazı diyalogların usta bir kalemden çıktığı belliydi.

Hepinize bol okumalar, sevgiler.

Gülda

Peyman dedi ki...

Güldacığım kitabı okudum.
Toplumumuzda genç kızlar genellikle "birisinin karısı olma zorunluluğu" ile beyinleri yıkanarak büyür. Ve "eş" olmak büyük fedakârlık istiyor. Günümüzde de ne yazık ki bu fedakârlığı yapacak yetişkinlere az rastlanıyor. Ve yine ne yazık ki ezilen taraf çoğunlukla "kadın" oluyor. Yeri geliyor haklarımızı bile savunamıyoruz. "Babamın karısı olsaydım" ve "oğlumun karısı olsaydım" başlığı ile başlayan öykülerinde de vurguladığı üzere kadın hep birileriyle "evli", sorumluluk yüklenici... "Yaşlı bir adamın karısı olmak" ise son günlerde fazlasıyla kafayı takmış olduğum ve üzerinde çok düşündüğümüzde zihnimizi tıkayan insanlığın doğum, büyüme, gelişme, yaşlılık serüveni ile örtüşen hüzünlü hikâyesi beni tam zamanında tam şah damarımdan vurdu. Tavsiye için teşekkürler.
Sevgiler,

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails