7 Nisan 2010 Çarşamba

CHARLIE HADEN KONSERİ-06.04.2010 ya da DON'T COMPLAIN

Yıl 1980’lerin ortası veya sonuna doğru ve dillerde bir şarkı…”This is not America…Oooo. This is not…La la lalala alaa…..”Hala herhangi bir yerde -ama özellikle Türkiye’de- herhangi birinin haklarının ihlal edildiğini düşünsem veya öğrensem ya da biri bana bir şeylerin olduğu gibi olmaması gerektiğini söylese şarkının bu kısmını mırıldanırım.



Bu şarkıyı hep sevmişimdir ama o yıllarda David Bowie’yi de severdim ve sanırım şarkıya sevgimin bir nedeni de bu. O dönemde şarkıyı kim yazmış kim bestelemiş bilgileri arasında bir isimdi Pat Metheny benim için ama sonra güdük kalmış caz yolculuğumun ağır aksak ilerlediği bir dönemde Pat Metheny adına tekrar rastlayışım ve bir dönem en çok dinlediğim caz gitaristi haline gelmesi 1990 yıllara rastlar.



Evet biliyorum yazının başlığı Charlie Haden ama Charlie Haden’e nasıl ulaştığımı anlatmak için bu girişi yapmak zorundaydım. Ben Charlie Haden’e Pat Metheny sayesinde ulaştım. "Beyond the Missouri Sky" albümünü dinlediğim zaman Charlie Haden’ı iyice aklıma yazdım. Bas her zaman çok sevdiğim bir müzik aleti olmuştu ama basın ne kadar iyi olabileceğini konusunda Charlie Haden’ı dinledikten sonra kavradım. Bası bu kadar önemli bir hale getirmiş olmanın verdiği bir durumdan mıdır bilmiyorum ama Haden da bas olmazsa olmazı vurgular gibidir her zaman.



1937 yılında Iowa’da dünyaya gelen Haden müzikal bir geçmişi olan bir aileden geliyor. İki yaşından itibaren ailesi ile radyoda ailesi ile birlikte Amerikan folk şarkıları söyleyerek bu dünyada yerini alıyor ancak daha sonra geçirdiği çocuk felci boğazındaki kasları harap ettiği için de 15 yaşından sonra şarkı söyleyemez hale gelir. Bu olayın ardından caz ile ilgilenen ve basa merak saran Haden ‘ı ise bir daha tutmak mümkün olmaz.

1957 yılında Ornette Coleman ile tanışan Haden, Don Cherry ve Billy Higgins ile oluşturulan devrimci dörtlü grupta kontrbas çalmaya başlar. 1987 yılında Charlie Haden Quartet West’i kurar.

Charlie Haden’ın 1999 yılında çıkardığı "The Art of the Song" albümü ise bir diğer dinlenmesini önereceğim albümdür. Bu albümde Haden müzikallerde ve filmlerde yer alan bazı şarkıları, kendi bestelerini ve Ravel ve Rachmaninov’u yorumlamıştır ve albümün sonunda da bir şarkı söylemektedir. Benim sevdiğim bir diğer albümü de Noctürne’dür. Ki bu albüm 2001 yılında En İyi Latin Caz Albümü dalında Grammy Ödülü almıştır. Özellikle "Nightfall" adlı parçayı çok romantik bulurum.



"Not In Our Name" albümleri de This Is Not America’yı barındıran bir albümdür ve albüme ismini veren Not In Our Name de benim favori parçalarımdandır.



DÜN GECE…

Charlie Haden’ı Caz Festivali kapsamında en son 2005 yılında dinlemiştim ve bu nedenle de Haden’ın konser haberi geldiği zaman çok memnun oldum. Aslında bu kadar iyi bir müzisyeni de ne kadar boşlamış olduğumu da anladım. Evde baktığım zaman son albümünün olmadığını görünce biraz da kendime kızdım. Ama dün geceden sonra Charlie Haden’ı ve bası bir kez daha bağrıma basmaya karar verdim. Bulursam Rambling Boy adlı albümünü alacağım.



Dün akşam basta Charlie Haden, saksafonda Ernie Watts, piyanoda Alan Broadbent ve davulda Rodney Green ilk kurulduğunda Billy Higgins sonra Larance Marable idi) eşlik etti. Charlie Parker ile başlayan dörtlü daha sonra Haden ‘ın uzun yıllar müzikal çalışma yaptığı ve yanında yetiştiği Ornette Coleman’ın Lonely Woman’ı ile devam etti. Kulaklarım beni yanıltmadıysa Not In our Name’i de çaldılar. Ernie Watts bence saksafona olan hâkimiyetini bu konserde de gösterdi. Haden ise –tüm olumsuzluklara rağmen- kontrbası gözlerim kapalı dinlememe neden oldu.



Yukarıda da söylediğim gibi konserde bazı olumsuzluklar vardı. Aslında bunu daha Salon’a girerken kapının karşısına gelen yerde asılı bulunan ve Hüseyin Bahri Alptekin’e ait ve Bienal’de yer alan bir enstalasyon DON’T COMPLAIN’ in varlığını gördüğümde bazı olumsuzlukların olacağını ya da zaten bu olumsuzlukların var olması nedeni ile birilerinin şikâyet ettiğini anlamalıydım.



Konserin üçüncüsü parçasında tam da Haden’ın performansına gelince amfide bir takım cızırtılar meydana geldi ve Haden devam edemedi. Konstrasyonu bozulan Haden bara giden çeşitli hayvanlara ait fıkralar anlatmakta buldu çareyi. Sonra da aslında kendi basının tamirde olduğunu ve Macaristan’da elindeki bası verdiklerini itiraf etti ki bu emanet bas sürekli akort sorunu yaşadı konser boyunca.

Ayrıca SALON çok bir süre sonra çok havasız kaldı ve çok sıcak oldu. Buna çare olması için var olan havalandırma işe yaramadığı gibi Haden’ı rahatsız eden bir vınlama sesi çıkarıyordu. Seyircilerden biri Haden’ın anlattığı fıkralardan birine atıfta bulunarak bu sesin dalga sesi olduğunu düşünmesini söylediyse de Haden “bunu söylemesi sizin için kolay” diye cevap verdi, çaresizce.

Bir kere bis yapan Haden İstanbul’u çok sevdiğini, buranın ruhani bir yanı olduğunu ve Boğaz’a bayıldığını ifade etti.

Tüm olumsuzluklara rağmen Charlie Haden'ı dinlemek bana kendimi iyi hissettirdi ve onu dinlerken kendimi SALON’da değil de Açıkhava’da hayal ettim.Yaz gelmiş, ben uçuşan bir elbise giymişim ve basın o tok, vakur sesiyle birlikte yıldızların altındayım.

Ancak bu hayal uzun sürmedi... Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu.

Sevgiler
Billur


Charlie Haden Quartet West
Yükleyen MrDrive. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

1 yorum:

Gulda dedi ki...

Salon hakkında hiç olumsuz düşünmemek, yazmamak için onca zamandır beklediğim Tiger Lillies konseri hakkında bile yazmadım. Daha çok yeni, oturacak, düzelecek diye beklemeyi tercih ettim. Ancak gerçekten koşullar hem izleyici hem de sanatçılar için çok zordu, hem de her seferinde.

Charlie Haden ve grubu muhteşem ama evde oturup dinlese idik çok daha güzel olacaktı. Ses sisteminde de bir sorun var. Bir de Charlie Haden’da çok yaşlanmış. Umarım çok uzun uzun yaşar.

Ayrıca madem İstanbul’u bu kadar seviyor, neden beş yıl bekledi, anlayamıyorum. Eminim her geldiğinde, Cemal Reşit Rey’i dolduracak kadar izleyicisi de vardır.

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails