24 Mart 2009 Salı

Yansimalar - 2

Çılgın Kalabalıktan Uzak

Genc kadin heyecan doluydu.

“Gunun nasil gecti?” diye soran olsa, cevabini bilmiyordu. Bir yapragin dalindan kopup, altindan akan nehrin suyuyla birlesmesine kadar gecen sure kadar kisa ve dolu dolu…

İs cikisinda, arkadasini evinden aldi ve birlikte yola koyuldular. Sicim gibi yagan yagmur ve etraflarinda klakson calan sabirsiz araclara aldirmadan hedef noktasina ulastilar.

Arabasini, Tepebasi’nda, yemek donusunde guvenle binebilecekleri bir noktada park etti. Semsiyesini hazirlayip arabadan indi. Otopark gorevlisine park ucretini odedi.

Yakalarini kaldirip, semsiye altinda konusarak yemek yiyecekleri restorana dogru yurumeye basladilar.

Bu taninmis mekana ilk defa geliyordu iki arkadas. Paltolarini vestiyere birakip, kendilerini kucaklayan tuglalarla dosenmis, eski bir mahzeni andiran restoranin sicak ortamina girdiler.

Onlara ayrilmis ozel bolume girdiklerinde siyahlar giyinmis, dudaklarina kirmizi tonlarinda parlak rujlar surmus diger arkadaslariyla kucaklastilar. Bir kisi eksik tum grup toplandiginda on uc kisi olan Ayse’nin Kitap Kulubu uyeleri icin bir baska ozel aksamdi bu.

Bu sefer gecenin bir temasi vardi; dogum gunu ve Japon kediye veda. Kulubumuzun kurucusu Ayse’nin dogum gununu kutlayacaktik o aksam. Hakkinda konusacagimiz kitabimiz Thomas Hardy’nin “Cilgin Kalabaliktan Uzak” adli eseriydi. Mekanimiz ise Leblon.

“Sen dizime yattin, ben bir hikaye anlattim ve sen buyudun.”

Tanirsiniz kitabi. Hani su yasanmamis, yasanamamis asklarimizin anisina bazilarimizi goz yaslarina bogan, bazilarimizi “yuh yaaa, olur mu boyle uckuruna duskun manyak bir herif? Bir kadinin hislerine bu kadar umarsiz ve saygisiz. Gerceklerden cok uzak bir film” dedirtecek kadar sira disi bulunan Cagan Irmak’in Issiz Adam filminde Ada’nin ikinci elini aradigi ve Ada’ya yaklasmak icin bunu firsat bilen Alper’in elinde gordugumuz kitap.

Gece bitmesini istemedigimiz kadar guzeldi.

Hummali bir plan-organizasyon asamasindan sonra restorana en son Gulden Abla ile birlikte giren Ayse’yi, onunde Ayse’nin Kitap Kulubu yazan beyaz tisortlerimiz ve yuzlerimizde renkli maskelerimizle karsiladik.

Ayse saskindi. Saskinliginin devam edecegini ise asla tahmin edemezdi.

Once Aysen’in kendi elleriyle yaptigi, Ayse’nin tarifi olan George’un Toplari (!) adini verdigimiz cikolata toplarinin uzerine yerlestirdigimiz dogum gunu mesajlarimizi gozlerinde biriken yaslari kâh engellemeye calisarak, kâh koyvererek okudu.

Yemegimizi yedik tatli sohbetlerimizle, ickilerimizi yudumladik efkarlar dokulurken dillerimizden.

Ayse saskindi bir kez daha pastasini gordugunde. Pastanin uzerinde bir sure once vefat eden kedisi Japon, “Ask ve Gurur” veya “Gurur ve Onyargi” olarak farkli tercumelerde yayimlanan Jane Austen’in ikinci unlu romani, Debussy CD’leri ve laptoptaki Mr. Darcy fotografi vardi. Kisaca tam bir gorsel solen.

Pasta sonrasinda Ayse’nin sevgili kedisi Japon’a bir veda toreni yaptik. Aycan’in, Ayse ile gecmisi yillar oncesine dayanan dostluklarini dile getirdigi duygusal mektubunun arkasindan Japon’un soba kulu ile temsil edilen kullerini bir kutu icinde Ayse’ye sunduk.


Gozler yine nemli…

Tum bu duygusal etkilesimlerden sonra sira gecenin kitabina geldi. Kitabin sunumunu Belkis ustlenmisti.

Naturalist bir dille yazdigi romaninda Thomas Hardy, insanligin ve insan olmanin degismez niteliklerini basariyla sergilemektedir. Bu romanda Grotesk anlatimlar ve feminist akimdan yillar once kadinin bagimsizligindan yana cikan Thomas Hardy’nin birbiri etrafinda donen karakterleri ustaca anlatilmaktadir. Oylesine ustaca ki, romani okurken kabarik etekleri ile bas kadin karakter Bathsheba’nin futursuz hareketlerini, ata binisini, telef olmak uzere olan koyunlari kurtarmaya calisan bas erkek karakter Gabriel Oak’i ve diger tum kirsal detaylari gozunuzde canlandirabilirsiniz.

Ne var ki, okudugumuz tercume son derece kotu bir tercume idi, ustelik de coktan baskisi tukenmis bir baska yayin evinin yayimladigi kitaba gore yuz kusur sayfa eksik. Okudugumuz kitaplarin tercumesi ne kadar onemli, degil mi?

Bir kitabin icine girebilmek, karakterlerle ayni boyutta yasabilmek, hissedebilmek icin kitabin dilini anlayabilmek cok onemli. Sayet bir kitabin satirlarinda hayat bulan kelimeleri daha iyi anlayabilmek icin geri donup defalarca okursaniz, kitabin dilinde bir sorun var demektir.

Ama yazarin anlatimindaki netlik ve uslubu tercumeyi biraz da olsa bastirabilir. Tipki Thomas Hardy gibi. Betimlemeleri o kadar gucluydu ki, cogu zaman okurken kendimi bir tiyatro izler gibi hissettim.


Belkis’in surprizi Cagan Irmak’ti. Kisisel olarak filmlerini cok basarili buldugum Cagan Irmak, Belkis’in “Issiz Adam filminde neden Cilgin Kalabaliktan Uzak?” sorusuna su cevabi vermis:

“Karakterleri gunumuze cok yakin, cok icten, cok sicak buluyorum. Kahramanlara yuklenen kahramanlik maskesi gunumuzun nevrotik hastaliklarini cagristirirken, onlarla yasami surdurmek daha rahat oluyor, calismalarimizda oz guveni guclendiriyor. Zamanin yenemedigi karakterler de var; aglayan sevgili, kiskanc erkek, feodal aile.”

Ve toplantimizdan bir gece once Belkis’a bir mail daha atarak, aramiza katilamayacagindan dolayi uzgun oldugunu ve Ayse’nin dogum gununu kutladigini belirtmis.

O gece de kendimi bir tiyatro sahnesinde hissettim. Bu sefer gercek oyuncular bizlerdik. Maskelerimiz, tisortlerimiz, siyah kiyafetlerimiz, kirmizi rujlarimiz, Cagan Irmak’in yureklerimizi titreten mesaji, yuzumuzden hic kaybolmayan gulucuklerimizle nese dolu bir geceyi daha geride biraktik.

Bir sonra ki kitabimiz “Limon Agaci”.

Kitaplarin, hayat tablonuzda hep yer almasini dilerim.

Peyman

http://annelergrubu.com/NDC/Generic/Content/ColumnWriters/Peyman/?ID=19262

Hiç yorum yok:

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails