21 Şubat 2012 Salı

VE MFÖ ile 40 YIL

Geçen Yaz Bir Teknede

Nehire sarılmış birbirleri ile didişip duran lacivert elbiseli dalgaları seyrediyor, rüzgarın uğultusuna karışıp yiten seslerimizle uyduruk şarkılar söylüyorduk. Arkamızda yanık teni, beyaz gömleği ve yüzünü ifadesizleştirmeye çalışsa da kocaman gözlüğü ile varacağımız limandan da ötelere gitme arzusunu gizlemeyen kaptan duruyordu. Böyle huşu içindeyken…Kaptanın oradan bir iki cızırtı geldi; “binlerceeee dansöz vaaaar…” [Serdar Ortaç mı?]hemen ardından Fırtınalaaaar çıkarsa çıksın…[neyse Ebru Gündeş daha iyi], Beeeebeğim…..[Seda Sayan’ın güngörmemiş sesi!] ve ardından...

"Senle beraber olsam da sevgilim….ayrılsak da ölsek de bu yolda ……yalnızlık ömür boyuuuuuuu" [Kaptan’a yalvaran bir bakış ve Kaptan’dan kısa bir baş işareti ] Yüzümde mutlu bir gülümseme. Gülümsemeyi taKip eden Bodrum Bodrum, Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da, ve sonlara doğru Aliiiiiiiiiii Ali Desidero’da Nehir ile çılgın bir dans ve ona tüm albümlerini dinletme sözü!



Ben ve ONLAR

Kırk yaşımdayım ve hayatımın 28 yılında hep ONLAR vardı, düşününce şimdi bu beraberlik en yoğun dönemini 1990’ların ortasına kadar sürdürdü. Ara sıra sekteye uğrasa da sıkıntılı olduğum zamanlarda ve duygularımı ifade edemediğim her an ONLARla birlikte olmayı seçtim.Kalabalıklar içinde yalnızlığı,hayat mücadelesini ,bu koşunun hiç bitmeyeceğini, kelimelerin birer varsayım olduğunu bana ONLAR söyledi usulca...



Aşkın ayakları yerden kesip insanı uçuracağını,insanın kavak yellerine kapılıp gideceğinin ipucunu onlardan öğrendim.




Mazhar Fuat Özkan ile tanışmam ilk albümleri Ele Güne Karşı ile 1984 yılında oldu ama Fuat’ın bizim apartmanın yanındaki apartmanın ikinci katında oturduğunu ne zaman öğrendiğimi şimdi hatırlamıyorum. Ama hangi olayın üzerine olduğu dün gibi aklımda. Bizim evden çıkmış, Bağdat Caddesi’ne piyasa yapmaya giderken karşımdan deliler gibi âşık olduğum Özkan’ın siyah kot ve deri ceketle geldiğini görmüş, kaldırımda kalakalmıştım. Gençliğin verdiği fütursuzlukla hemen dönüp takibe alınca yanımızdaki apartmana girdiğine şahit olmuş, karşı apartmanın bahçe duvarında pusu kurmama rağmen eve gitme vaktim gelince kös kös eve dönmüştüm.



O günden sonra özellikle bazı yaz akşamlarında Fuat’ın evinin penceresinden notalar sokağa taşar, biz de aynı bahçe duvarında bu notalara kulak kabartırdık. Özkan’a olan aşkım lise sonlara kadar devam etse de, bu aşk bir süre sonra Mazhar’a kaymıştı ve uzun sürede öyle kaldı.

Mazhar Fuat Özkan’ın piyasaya ilk sürdükleri Ele Güne Karşı albümlerinden son albümlerine kadar her albümlerini aldım. Her albümünü ölesiye sevmedim, nedense hep bir atlayarak gitti beğenim albümleri arasında. Ele Güner Karşı, Olmuyor Olamıyor, Sevdim Bir Kere, Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da, Güllerin İçinden, Yalnızlık Ömür Boyu ilk albümde ve tarihlerinde en iyi şarkıların neredeyse bir arada olduğu bir albümdü. Kaseti hala duruyor.1985 yılındaki Peki Peki Anladık ve 1986 yılındaki Vak The Rock albümlerinde de Buselik Makamına, Sanatçının Öyküsü, Bazen , Gözyaşlarımız Bitti mi Sandın şarkıları da benim favorilerim arasında olsa da 1987 yılındaki No Problem albümündeki 8 şarkının 8’i de benim için kült MFÖ bestelerini oluşturur. Özellikle Uçtum Uç Oldum, Yalnızlar Garı ve Tam Ortasındayım. 1995 yılındaki Mazeretim Var Asabiyim Ben albümünü de zevkle dinlesem de AGU albümlerindeki Milli Park ve dillere düşen Sarı Laleler haricinde pek de iz bırakmadı sayılır ben de.



Yaz sonunda MFÖ’nün de 5 yıldan beri beklenen albümü çıkmıştı. 5 yıl sonunda 40 yıl hatırına ne ürettiklerini çok merak ettiğimden bu albümü de heyecanla aldım. İlk başta epey hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Sanırım teknedeki eski şarkıların verdiği ve bende uyandırdığı tüm eski duyguları ayaklandırdığı için beklentimi yüksek tuttuğuma karar verip, albümü 5-6 kez dinledim ama olmadı. Albümün ilk parçası Hep Yaşın 19 adlı parçasını dinlemeye başladığımda Mazhar Alanson’un No Problem albümüne geri dönüşün ilk sinyallerini verdiğini düşünmedim değil. Benim feylosof Mazharım geri dönmüş dedim kendi kendime. Hele ardından Bu Aşk Olur mu ile bu düşüncem biraz daha kuvvetlense de 'Sorma', 'Vur Vur', 'Dedikodu Medikodu', 'Milenyum Süvarileri' eserlerini sevemedim gitti.

Kıskanınca şarkısının Aysel Gürel tarafından yazılmış sözlerine keşke Mazhar Alanson bir beste yapsaymış diye düşünmeden edemedim –Fuat’ın bu bestesi incelikli ama Mazhar’ın tınısı aranıyor-Albümdeki Yamuk mu Var şarkısını duyduğunuz an da bestenin Özkan Uğur’a ait olduğunu Olduramadım’daki “hambarabarey yamba heyyo haa heyyaa” tınısını ve vokaline benzer bir havayı hemen algılıyorsunuz.

Ama 5 yıl boyunca mevsimler geldi geçti, bu albümü bekledim ama Niyet Neydi Akıbet Ne oldu BAK! Diyorum kendi kendime...Bir zamanlar fırtınalar estirdikleri şarkıları ve sözleri bekliyorum ben hep...



ama Ne olursa olsun, bir 40 yıl daha birlikte olmayı diliyorum. ASLINDA NO PROBLEM..




Sevgiler
Billur

20 Şubat 2012 Pazartesi

Ben Bir Zamanlar...

Steve Mcqueen'e aşıktım...Ya Siz?




Bir kadehe ne isterseniz onu dolduralım; gözyaşı, pişmanlıklar, eski aşklar,kaybedilen dostluklar...Hayat benden 40 yıl çalmışken...Bir de Barbra'dan dinleyelim....






Windmills of Your mind

Round, like a circle in a spiral
Like a wheel within a wheel.
Never ending or beginning,
On an ever spinning wheel
Like a snowball down a mountain
Or a carnaval balloon
Like a carousell that's turning
Running rings around the moon

Like a clock whose hands are sweeping
Past the minutes on it's face
And the world is like an apple
Whirling silently in space
Like the circles that you find
In the windmills of your mind

Like a tunnel that you follow
To a tunnel of it's own
Down a hollow to a cavern
Where the sun has never shone
Like a door that keeps revolving
In a half forgotten dream
Or the ripples from a pebble
Someone tosses in a stream.

Like a clock whose hands are sweeping
Past the minutes on it's face
And the world is like an apple
Whirling silently in space
Like the circles that you find
In the windmills of your mind

Keys that jingle in your pocket
Words that jangle your head
Why did summer go so quickly
Was it something that I said
Lovers walking allong the shore,
Leave their footprints in the sand
Was the sound of distant drumming
Just the fingers of your hand

Pictures hanging in a hallway
And a fragment of this song
Half remembered names and faces
But to whom do they belong
When you knew that it was over
Were you suddenly aware
That the autumn leaves were turning
To the color of her hair

Like a circle in a spiral
Like a wheel within a wheel
Never ending or beginning,
On an ever spinning wheel
As the images unwind
Like the circle that you find
In the windmills of your mind

Pictures hanging in a hallway
And the fragment of this song
Half remembered names and faces
But to whom do they belong
When you knew that it was over
Were you suddenly aware
That the autumn leaves were turning
To the color of her hair

10 Şubat 2012 Cuma

40 OlmuşsuN!..

40 OlmuşsuN!
41 OlaN,
Ne YapsıN?

40 OlmuşsuN!
Halen LeonarD...

40'lık GüldA,
Artık Leonard OuT!
Yiruma iN!... :))



Yiruma'nın Kendisinden.....





Yiruma'ya biraz Anime serpilince.......





Nimir Ra

6 Şubat 2012 Pazartesi

LEONARD COHEN - OLD IDEAS



BENİM KIRK YAŞIM

Birkaç gün sonra kırk yaşıma gireceğim, darmadağınığım. Check-up için randevu alırken, yeni bir programa geçmem gerektiği söylendiğinden beri gitmeyi erteliyorum. Kırk yaş üstü uygulama farkının sadece mamografi olması bile sakinleşmeme yetmiyor. Üstelik geçenlerde tecrübe ettiğim diş ağrısından üç gün kendime gelemedim. Daha önce böylesine bir acı yaşamamıştım, öleceğim sandım. Çok sevdiğim bir arkadaşımın nikâhına gidemedim, Yonca’nın Altın Defter sunumunu kaçırdım ve bir sürü başka şeyi erteleyip duruyorum. He şeyin suçunu bu yeni yaşa atıyorum.

Kırk yaşıma geldiğimde hayatın tüm sırrını çözmüş olacağımı düşünürdüm küçükken! Otuzlarımı yaşarken hedeflerimi azaltmıştım. Daha olgun, köşelerinden arınmış, hayal kırıklıkları azalmış, acı ile başa çıkabilen, İspanyolca öğrenmiş, bir şarkıyı başından sonuna güzelce söyleyebilen, yiyenlerin ikinci dilimi de istediği kendimin oluşturduğu bir kek tarifine sahip, elimde bitmiş diyebileceğim bir öykü dosyası olan, sporu hiç aksatmayan bir Ben düşlemiştim kırka vardığımda.

Pek ilerleme kaydettiğimi söyleyemem, hatta sürekli cepten yiyorum da denebilir. Kendimi zorla depresyona mı sokmaya çalışıyorum, yoksa yaşadığım buhranı bunun arkasına saklayıp erteliyor muyum, emin değilim ama bardağın dolu tarafına bakmaya da çalışıyorum. Mesela Yonca beni dehşete düşüren diş ağrım için öncelikle şaşırıp ardından şöyle bir yorum yaptı: “Ne kadar şanslısın ki, bugüne kadar böyle bir ağrıyı bilmiyordun.” Düşününce, ferahladım.



Sonra Cohen’in yeni albümünü baştan sona dinledim. Albüm çıktığında CD’sini hemen alabildim. Ve Old Ideas’ı kendime yaş günü/dönümü hediyesi yaptım.

Şimdilik ruhum en çok "Show Me The Place" şarkısınında sakinliyor. Leonard Cohen’in bilgelik dolu tavsiyelerini tüm eslere, tüm notalara, tüm duygulara ulaşana dek, defalarca kulak vereceğim ve bu on parçada ruhumu/ritmimi yeniden bulacağım. Muhteşem bir müzik eşliğinde, daha anlayışlı olmayı deneyeceğim.


Eve geri dönerken üzerimde hiçbir ağırlık taşımadan, kederden arınmış, takım elbise giymiş bir alçakla buluşacağım.



Pişmanlıklarımı onardığımda/yenilediğimde



Unuttuğumda ve bilmediğimde



Darkness’ı dinleyip



Yine de!



Seçmekten yorulmuşken,



Düşüncelerimi iyileştirmeyi denediğimde:



Kendime zarar verirken:



Güzel bir ninni eşliğinde, umut dolu yarınlar geleceğini düşleyerek



Ve kurallara uyarken(!)



Defalarca, defalarca…

Yaşlılığa taviz vermeden, sezgilerimin farkına vararak, diğerkâmlık dolu, keşkelerin ardına gizlenmeyen bir Ben olarak, yepyeni fikirlerle, küllerimden tekrar doğacağım.

Bu albüm için tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum L. Cohen. Sizi tekrar sahnede izlemeyi diliyorum.

Zülal Kalkandelen’e de ayrıca teşekkür ederim. Bana neredeyse Leonard Cohen ile bir Paris akşamı yaşamışım gibi hissettirdi. Sitesinde L.Cohen ile yapılan röportajı ve çok daha fazlasını bulabilirsiniz.

Tüm samimiyetimle.

Gülda

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails