Limon Ağacı
Limon…sofraların vazgeçilmez ekşi tadı.
Bazılarınızın yüzünün buruştuğunu, dilinizin, ağzınızın içinde damağınızla çenelerinizin arasına sıkıştığını, buruşturduğunuz yüzünüzde burnunuzun üst tarafının hafifçe yukarı doğru kalktığını ve üzerinde çizgilerin oluştuğunu, gözlerinizin yuvalarında küçüldüğünü tahayyül edebiliyorum.
“Limon ağacı, Turunçgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu Hindistan ile Uzakdoğu ülkeleri olan limon ağacı, 12. yüzyılda Sicilya'ya getirilmiş, oradan Akdeniz havzasına ve daha sonra tüm sıcak ılıman iklimli bölgelere yayılmıştır.
Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde bolca yetiştirilen limon ağacı, 3-6 m. kadar boylanır ve kışın yapraklarını dökmez. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir. Almaşık dizili, açık yeşil renkli, elips biçimli iri yapraklarının dokusu sert ve ucu sivri olur. Bazı limon çeşitlerinde ağacın yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur.
İlkbahar aylarında tek tek ya da birkaçı bir arada açan çiçeklerinin dışı pembemsi, içi beyaz renklidir. "Yediveren" limon çeşitleri, neredeyse yıl boyunca çiçek açar ve meyve vermeyi sürdürür. Genelde sonbahar mevsiminde olgunlaşan dışı açık sarı renkli limon meyvesi yumurta biçimli, bir ucu sivri çıkıntılı, içi sekiz-on bölümlü, eti çok ekşi tatlı ve bol suludur.”
Çoğu zaman yemeklerimizde, kimi zaman güzellik reçetelerimizde, bazen de bitkisel tedavi uygulamalarımızda limon hep çözüm olmuştur.
Kimileri için ise umut… Sandy Tolan’ın Limon Ağacı adlı kitabında olduğu gibi.
Tamamen arşivlere, araştırmalara dayanarak hazırlanmış bir gerçek yaşam hikayesi.
Konu ise çok güncel; Filistin – İsrail çatışması.
Daha birkaç ay önce Gazze’de ki çatışmalar olurken, Hamas’ın neden İsrail ile bir anlaşma yapmadığını ve bu çatışmaya bir son veremediklerine anlam yüklemeye çalışıyordum.
Yüzlerce sivil halk ölümün sıcak nefesini ensesinde duyup, çocuk-kadın-yaşlı ayırt etmeden ölüm girdabına hapsolmuşlardı.
İsrail – Filistin çatışması, geçmişi yüzyıllara dayanan bir toprak kavgası.
1933 yılında Almanya’da Adolf Hitler’in başa geçmesi ile birlikte tüm Avrupa’da yerleşmiş Yahudiler yer altı Siyonist örgütleri tarafından gemilerle Filistin’in kuzey Akdeniz kıyıları boyunca Hayfa’ya kaçırılır.
1922 ve 1936 yılları arasında Filistin’deki Musevi nüfusu 84.000’den 352.000’e, Arap nüfusu da 900.000’e çıkar. Bu zaman zarfında Filistin’deki Musevi toplumu güçlenmeye başlar, Filistinli Araplar arasında milliyetçi bir hareket baş gösterir.
Yıllardır Araplar Yahudilere arazi satıyorlardır. Museviler güçlenmeye başlar ve kendilerine ait bir devlet için baskı yapmaya başlarlar.
1936 yılında, Beşir Khairi’nin babası Ramla’da, bahçesinde limon ağacı olan güzel bir ev inşa eder.
Filistinli Araplarla, Yahudilerin arasındaki çatışma bitmek bilmez.
Mayıs 1948’de Yahudilerin Atatürk’ü olarak bilinen David Ben-Gurion, İsrail Devleti’nin bağımsızlığını ilan eder.
Beşir ve ailesi de aynı yıl evlerini terk ederek Gazze’ye yerleşirler.
Şehre yeni gelen Yahudiler, Ramla’dan çıkmak zorunda kalan Arapları “yemeklerini bile sofrada bırakıp kaçacak kadar ödlek” olarak tanırlar.
Dalia ve ailesi de 1948 yılında Nazi katliamından kaçarak Bulgaristan’dan Ramla’ya gelmiştir ve kendilerine Khairi ailesinin terk ettiği ev verilir.
1967 yılında, Altı Gün Savaşı’nın akabinde Dalia’nın kapısını çalan Beşir’in anlattığı sürgün hikayesi, Dalia’nın limon ağacı altında dinlediği hikayelerden çok farklıdır.
Aslında yıllardır çatışmalarına şahit olduğumuz İsrail – Filistin halkının bilmediğim hikayesini Sandy Tolan’ın tarihin derinliklerine inen bu güzel kitabından öğrendim diyebilirim.
Ailesi Naziler tarafından sürgüne zorlanan Dalia ile Yahudilerin bağımsız devlet kurma hırslarıyla topraklarından sürgün edilen Beşir’in 1967 yılında kesişen yolları, bölgede barış umudunun yeşermesine yol açar.
Filistin – İsrail çatışmaları yüzyıllardır hâlâ devam etmektedir.
Önce Khairi’lerin, sonra da Eshkenazi ailesinin olan limon ağaçlı ev ise şu anda Arap ve Yahudi çocuklarının bir arada kaldığı Açık Ev olarak hizmet vermektedir.
Çok beğendiğim bu kitapta iki paragraf beni derinden etkiledi.
Mati adında Musevi genç bir kadın, Musevi olmayan Vela adındaki arkadaşına aile albümünü uzatarak şöyle der: “Polonya’dan bir kalıp sabun alırsan, lütfen yüzünü yıka. Büyük bir olasılıkla benden yapılmış bir sabun olacaktır. Ve böylece ben de yüzüne bir kez daha dokunabileyim.”
Beşir Dalia’ya yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Kimin birleşmek için daha fazla hakkı var Dalia? Filistin ile kültürel sözlü tarihi olmayan Rus Sharansky’nin mi? Yoksa, Filistin ile dil, kültür, tarih, aile ve Filistin’de bıraktığım avucumun kalıntıları ile Filistinli Beşir’in mi? Dünya bana kendimi birleştirme hakkımı, vücudumla avucumu birleştirme hakkımı borçlu değil mi? Neden avucumun kalıntıları Filistin’deyken ben kimliksiz ve vatansız yaşamalıyım?”
O gece, Kitap Kulübümüzün Limon Ağacı’nı tartıştığımız toplantısının sunumunu Özlem yaptı.
Limon ağaçlarının rengi, görüntüsü bana hep Akdeniz kıyılarının sıcak rüzgarlı akşam üstlerini hatırlatır. Bir tazelik hissi kaplar yüreğimi.
Masanın ortasında yapma mini limon ağacı, limonlu margheritalar, üzeri limon şekerlemeleri ile süslü pasta ve mekan tam bir uyum içindeydi.
Özlem çok güzel bir sunum gecesi hazırlamıştı. Facebook’ta Dalia ve Beşir’in torunlarını bulmuştu.
Okuduğumuz kitaplarla ilgili gerçek kişilere ulaştığımızda, sunumlarımızı hep bir adım daha öne taşıyoruz. O zaman kitapla daha çok bütünleştiğimizi, içine girdiğimizi, karakterlerini özümsediğimizi fark ediyoruz. Çok heyecan verici, adrenalin yükseltici bir etkisi oluyor.
Gerçek bir yaşam öyküsü, umutla topraklarına kavuşmayı bekleyen Filistin halkı, yüzyıllarca Avrupa’da dağınık şekilde yaşayan, ama sonunda bağımsız İsrail Devleti’ne kavuşan Yahudiler…
Özlem geceden hatıra olarak bize hem sunumunu, hem de son dönemlerde sinemalarda oynayan Limon Ağacı filmini hediye etti. Film kitapla aynı adı taşısa da konusu tamamen kitaptan farklı. 50 yıldır sahip olduğu limon bahçeleri için, kendisine komşu olan İsrail Savunma Bakanı’na karşı dava açan Filistinli bir kadının adalet savaşını anlatıyor.
Kitabı mutlaka okumanızı, filmi de seyretmenizi tavsiye ediyorum.
Sevgiler,
Peyman
1 yorum:
minik bir limon ağacı muhteşem meyveleri ve film daha ne olsun.Bu güzelliklerle mesut olur insan.
Yorum Gönder