1 Ocak 2013 Salı

FANG AİLESİ - KEVIN WILSON


Buster ile Annie Fang birer yetişkin oluncaya dek anneleri Camille ve babaları Caleb Fang’ın performans sanatının vazgeçilmez unsurları olmuşlardır. Çocuk A ve Çocuk B olarak geçirdikleri bu süre her ikisini yaralamış olsa da evden uzaklaşarak kendi kimliklerini kazanmaları bile büyük başarıdır. Annie, Hollywood'da Oscar’a aday gösterilen bir aktris, Buster ise ilk kitabıyla oldukça önemli bir yer elde etmiş bir yazardır. Romanı, fotoğrafı ya da resmi bir işe yaramayan “zamane sanatı” olarak gören Camille ve Caleb için çocuklarının sıradan seçimleri onları üzse bile, “başyapıtları” dedikleri son bir performans üzerine odaklanmışlardır. Adlarına yakışır, uzun sivri dişlerini sanat adına herkese ve her şeye geçirmeye kararlıdırlar. “Sanat –eğer seversen- her türlü mutsuzluk ve acıya katlanmaya değerdi. Amaca ulaşmak için birinin canını acıtman gerekiyorsa da, öyle olsundu. Sonuç yeterince güzelse, yeterine garipse, yeterince akılda kalıyorsa, gerisi fark etmezdi. Hepsine değerdi.”(sy.185)
The Family Fang, Kevin Wilson’un 2011 yılında yayımlanmış romanı. Kapak tasarımı pek güzel. Türkçe’ ye Domingo Kitap tarafından kazandırılmış. Arka kapağında Nick Hornby’nin “Yılın en iyisi… Bildiğiniz şaheser.” yorumu yer alıyor.  Romanı okudukça, kısa süre içinde Fang Ailesi’nin tuhaf bir bireyi olarak hissetmeniz kaçınılmaz. Alevler, alışveriş merkezleri, aileler, gürültüler bile farklı gelmeye başlıyor.  “Suç ve Ceza”, “Ses ve Öfke”, “Bir Kadının Portresi”, “Daha Acıklı” gibi Caleb ve Camille’nin performansının anlatıldığı bölümler sanatın ne olduğunu konusunda oldukça düşündürücü, bir o kadar da hüzünlü. Çok yüksek bir yerden yere atlama hissinin nasıl olacağını merak ettiriyor çoklukla. Roman filme de uyarlanacakmış, bilhassa bu bölümleri izlemiş kadar olduğum için ayrıca merak ediyorum.
Kitap hakkında hissettiklerimi, bir bölümde Annie, Buster’a açıklıyor. Çocuk A ve Çocuk B büyümüş, kendi yollarını seçmiş ancak bir şekilde yaşadıkları hayata tutunamadıklarında, olası en kötü çareye sığırarak, anne ve babasının yanına geri dönmek zorunda kalmıştır. Evde Üçüncü Adam -The Third Man- filmini izleyeceklerdir. Buster, DVD’nin kapağındaki Orson Welles’in siyah beyaz resmine bakarken Annie gözleri ışıldayarak filmi anlatmaya başlar:

“Bu film,” dedi, “inanılmaz ötesidir. Ana karakter, bir yazar. Bir de aktris var. Sonra biri öldürülüyor, ama belki de tam olarak öldürülmüyor. Belki de bilerek ortadan kayboluyor.”
Buster itiraz eder, “filmin sonunu söyleyip içine mi ettin sen şu anda?” diye kızar. Annie cevap verir:

“Eğer bir film gerçekten muhteşemse Buster, konusunu anlatarak filmi mahvedemezsin. Diğer her şeyin yanında filmin konusu hafif kalır.”
 

İşte benim için böyle bir okuma oldu bu kitap. Konusuyla birlikte gelen onlarca öykü, bakış açısı, birçok sanat eseri ve derinliğiyle. Monet sergisini gezerken bile Caleb’in sanat/yaşam hakkındaki fikirleri eşlik etti bana.  
Saygıdeğer Yayınevleri, Kevin Wilson’un “Tunneling to the Center of the Earth” adlı öykü kitabını da yayımlarsanız çok sevineceğim. Çünkü bu romanın içindeki benzersiz öykülerden de anladığım kadarıyla Kevin Wilson, epey yaratıcı bir öykücü. Şimdiden teşekkürler.

Gülda Fang

Unutmadan, “Shakespeare döneminde başparmağı ısırmak şimdilerdeki orta parmak kaldırma hareketiyle eş değermiş.”

1 yorum:

Eren dedi ki...

Bu kitap okuma listemdeydi ama yine de çok emin değildim, yorumunuzla emin oldum, şimdi okumak için sabırsızlanıyorum, teşekkürler:)

İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails